Koca Gözlü Kızı...

187 7 0
                                    

Selin;

Ali kendine silah dayamışken herkes onu ikna etmeye çalışıyordu.
Savaş: Ali dur! Yapma kuzen!
- Beni durdurmak için çok geç!
Ali tam tetiğe basarken Haluk abi silahı çekti ve havaya ateş etti.
- Aaaaa!
Ali öylece kalakaldı.
Ali: Daha önce engel oldun ama, keşke bu sefer engel olmasaydın...
Sonra daha fazla duramadı ve yere yığıldı.
- Ali!
Savaş ve Haluk abi hemen Ali'yi kaldırdılar.
Haluk: Odasına çıkaralım.
Savaş: Tamam.
- Ben de geleceğim.
Haluk: Tamam.
Hep beraber odasına çıkarıp yatağa yatırdık. Herkes çıkınca sadece ben yanında kaldım. Yüzünü okşamaya başladım. Annesine ne olduğu hakkında hiçbirimizin bir fikri yoktu. Haluk Abi hariç. Ne oldu da bana söylemedi acaba? Yüzünü okşamayı bırakıp çıkmaya karar verdim. Tam ayağa kalkacaktım ki Ali bileğimden tuttu. Yarı uyanıktı.
Ali: Gitme, yanımda kal.
Ben şoka uğramışken o beni kolumdan tutarak kendine yaklaştırıp, kokumu içine çekti.
Ali: Kokunu bile özlemişim.
- Gerçekten....istiyor musun...kalmamı?
Yatakta yan tarafa kaydı. Yorganı açarak gelmemi işaret etti. Ben de yanına yattım ve yorganı üstüme örttüm. Kafasını omzuma koydu.
Ali:Ben çok pis özledim.
- Kimi?
Ali: Koca gözlü kızı, Selin...
İstemsizce gülümsedim. Sonra gözlerimi kapattım ve öylece uyuya kaldık.
***
Sabah uyandığımda Ali yoktu. Telaşla kalkıp aşağı indim. Fakat ev halkını da telaşlandırmak istemiyordum.
- Günaydın.
Güneş: Günaydın kızım.
Haluk: Günaydın.
- Şey...ee...Ali...yok mu?
Savaş: Dün gece sen yanında değil miydin?
Nazlı: Evet Selin.
- Ya orası öyle de kalktığımda bir baktım Ali yok!
Nazlı: Nasıl yok!
- Basbaya! Bildiğin yok!
Savaş: Allah Allah!!!
Haluk: Ben nereye gitmiş olabileceğini biliyorum.
Hep beraber hastaneye gitmek üzere yola çıktık.

Ali;

Annemin başında, belki de ölümünü bekliyorum. Elini tutup gözlerimi kapadım. Çünkü veda edişini görmek istemiyordum.
- Anne...ben şimdi...sana veda mı, edeceğim?
Sertçe yutkundum.
- Ben buna hazır değilim ama. Senin bana veda dahi edemeden çekip gitmene hazır değilim. Bu yüzden gözümü kapatıyorum. Çekip gidişini görmemek için gözümü kapatıyorum ve bekliyorum. Sanırım veda vakti geldi. Birazdan buradan çıkacağım. Çünkü vedanı ne görmek ne de duymak istiyorum. Canımın yandığını hissetmek istemiyorum. Ben sana erken veda edeceğim.
Elini belki de son defa defalarca öptüm ve en derin şekilde kokusunu içime çektim.
- Bazen kavuşmak için veda etmek gerekir. O yüzden bunu bir veda olarak sayma. Seni seviyorum.
Gözümden yaşlar akmaya başlamışken odadan dışarı çıktım. Bir süre orada kapının önünde dikili kaldım. Doktorlar telaşla içeri girip çıkarken zamanının geldiğini anladım. Hastanedeki gürültü artarken o gürültünün içindeki sessizliği yalnızca ben duyuyordum.
Kanım çekiliyor. Ayak seslerim hastane koridorlarında yankılanırken ölüm hissi yavaşça bedenimi ele geçiriyordu. Hastaneden çıkınca son kez dönüp arkama baktım.
- Olması gereken bu!
Hızla arabaya bindim ve son hızla sürmeye başladım. Belki Selin arada oraya gitmek isteyecekti. Daha önce yaptığımız gibi bazı şeyleri orada itiraf edecekti. Ama şimdi o itiraf uçurumu, ölüm kıyısı olacaktı.

Selin;

Hastaneye vardığımızda direkt koşarak danışmaya gittim.
- Merhaba.
Da( danışma): Merhaba. Nasıl yardımcı olabilirim.
- Sevilay..Sevilay Polat!
Da: Bir saniye. O hasta yoğun bakım odasında. Ameliyattan yaklaşık yarım saat- kırk beş dakika önce çıktı.
- Ameliyat?
Da: Beyin kanaması.
- Hastanın durumu nedir?
Da: Hasta bilgilerini doktor Nejat Bey'den alabilirsiniz.
- Peki. Nerede bulabiliriz?
Da: Buralardadır. Hafif uzun boylu, sakallı biridir. Gördüğünüz an anlarsınız.
- Hm. Kolay gelsin.
Da: Saolun.
Hemen etrafta aramaya başladık.
İlk gören ben oldum. Sanırım Sevilay'ın yanından geliyordu.
- Doktor bey!
D: Buyrun.
- Sevilay Polat! Hastanın durumu nedir?
D: Hasta dün gece bir beyin kanaması geçirdi. Saatler süren ameliyatı atlattı, fakat bugünü atlatamayabilir. Oğlu da zaten bunu öğrenince yarım saat kadar önce çıktı.
- Allah kahretsin.
Tüm ev halkına döndüm.
- Eğer Sevilay Hanım'a bir şey olursa, Ali'yi toparlayamayız.
Haluk: Ali kendine bir şey yapmaya kalkışabilir.
- Ne! Olamaz di mi? Yapmaz!
Haluk: Bilmiyorum. Yapabilir. Ali bu. Daha önce yaptı...Şimdi de yapar...
- Uçurum...
Haluk: Ne!
- İtiraf uçurumu. Kesin orada.
Savaş: Emin misin?
- Eminim!
Nazlı: Bak sonra zaman kaybı falan olmasın?
- Ya eminim! Kesin orda!
Nazlı: İyi madem. Neresiymiş biz de görelim.
Haluk: Hadi yola çıkalım o zaman.
- Tamam.
Hastaneden çıkıp tekrar yola çıktık. Orayı gözüm açık sadece bir kere görmüştüm ama ezbere biliyordum yolları. Tarif etmeye başladım.

Ali;

Son gaz uçuruma sürmeyi hedefliyordum. Yollar arabanın altından kayıp gidiyordu sanki. Yavaş yavaş uçuruma yaklaşırken kendi kendime konuşmaya başladım.
- Anne, sustum duydun mu?

Bölüm Sonu

Arkadaşlar! Bu bölüm biraz kısa oldu ama bir dahaki bölümü bol AlSel'li yazmayı düşünüyorum. Umarım beğenmişsinizdir. Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Öptüm ♥♡♥

GidemiyorumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin