Selin;
Hastaneye geldik. Nazlı'ya pansuman yapıyorlar. O sırada doktor çıktı.
- Kardeşimin durumu nasıl?
D: Önemli bir şeyi yok. Sadece yarası kanamış. Dikişlerde bir zarar yok.
- Oh çok şükür!
D: Biraz dinlenince gidebilirsiniz.
- Teşekkürler.Ali;
Ambulansın gelmesiyle birlikte annemi hastaneye getirdik. Ameliyathaneye aldılar. Çok feci dövmüşlerdi. O hali aklıma geldikçe ağlamama engel olamıyordum. En çok kafası. Kafasına çok fazla darbe almıştı. Ameliyat devam ederken bende etrafa göz atmaya başladım. Nazlı? Ve Selin? Ve Savaş? Off! Şu an annem dışında hiçbir şey umurumda değildi. Gözümden gözyaşları taşmaya devam ederken bir o yana bir bu yana gidip duruyordum. Daha fazla dayanamadım ve oturup sesli bir şekilde ağlamaya başladım. Her ne kadar kendimi bastırmaya çalışsam da başaramıyordum. O sırada da üçü birden hastaneden çıkıp gitti. Anneme bunu kimin yaptığını düşünürken üzüntümün yerini öfke aldı. O yapmıştı. Babam! Ortada onu dövmesi için geçerli bir sebep yoktu ama yapar mı? Yapar. Beklerim ondan böyle bir şerefsizliği.
Ameliyatın uzun süreceğini var sayarak dışarı çıkıp babamı aradım.Haluk;
Ellerim ve beyaz gömleğim kan içinde kalmıştı. Saat geçti ve muhtemelen herkes uyumuştu. Kimseye görünmeden yukarı kattaki lavaboya gittim. Benim odamdakine gidemezdim çünkü uzaktı ve birileri her an uyanabilirdi. Bunu riske alamazdım. Hemen aceleyle gömleğimi çıkardım ve ellerimi yıkamaya başladım. Çıkmıyordu. Lanet olsun! İyice sabunlayıp bastırarak yıkamaya başladım. Ama biri beni izliyordu.
Rana: Haluk!
Ellerimi ve gömleği arkama sakladım.
- Abla!
Rana: Napıyorsun bu saatte?
- Hiiç. Hiç bir şey.
Rana: Lavabodaki...kan mı?
Al işte!
Hemen gömleği yere attım ve elimle ağzını kapadım.
- Bundan hiç kimseye bahsetmeyeceksin. Özellikle Güneş!
Başını onaylarcasına salladı.
- Eğer birinin bile haberi olduğunu duyarsam, yemin ederim ölümün benim elimden olacak!
Başıyla onayladı tekrar. Bende bıraktım ve hemen gitti.
- Huh!
O sırada uzun süredir çalmakta olan telefonumu açmaya karar verdim. Ali arıyordu.
- Efendim oğlum!
Ali: Oğlum? Ben böyle şerefsiz bir adamın oğlu olmayı kabul etmiyorum. Değilim de zaten. Sen yaptın dimi?
- Anlamadım.
Ali: Yoo bence gayet iyi anladın. Yaptığın işte gayet başarılı olmuşsun. Şu anda ameliyathanede can çekişiyor biliyor musun?
- Ali ben seni gerçekten anlamadım.
Ali: Yaa! Öyleyse anlatırız. Annem. Sen bu hale getirdin dimi?
- Ben annenle görüşmedim bile. Ne yapabilirim ki ona?
Ali: Hıhı.
- Ali gerçekten annene bir şey yapmadım.
Ali: Eminim öyledir. Eğer anneme bir şey olursa, yemin ederim ölümün benim elimden olacak!
- Hıh! Öyle bir şey yapamazsın.
Ali: İnan, yaparım.
Telefonu yüzüme kapadı. Allah kahretsin!Selin;
Nazlı'yı aldık ve Savaş'la bizim eve götürdük. Annem evde yoktu.
Peri: Ablama n'oldu!?
- Bir şey olmadı ablacım. Sadece kontrole götürdük. O kadar?
Savaş: Gel Nazlı şöyle otur.
- Dikkat et.
Nazlı: Tamam tamam. Ali nerede?
- Ne biliyim ben nerede? Bekçisi miyim ben Ali'nin!
Nazlı: Selin, bir sakin ol! Belki Savaş biliyordur diye sordum. Allah Allah!
- Sorma!
Nazlı: Afedersin de sanane! Senin hiç bir şeyin olmasa da Savaş'ın kuzeni!
- Hem siz ne zaman barıştınız?
Nazlı: SA-NA-NE! Sanane!!!
- Öff! İyi be!Ali;
Ameliyat saatlerdir sürüyor. En sonunda ameliyathaneden çıkan bir hemşireyi durdurdum.
- Annemin durumu nedir? Kimse bir şey demiyor!
H: .....
- Ya bişey söylesenize!
H: Şeyy...
- Neyy??
H: Doktor birazdan size gerekeni söyler.
- Offf!
Ayakta gezip dururken doktor çıktı.
- Doktor bey annemin durumu nedir?
Doktor: Maalesef. Hasta komaya girdi. Uyanır mı uyanmaz mı? Bilemiyoruz. Uyanamayabilir. Bir de, anneniz...hamileymiş. Bebeği de kaybettik.
- Ne!
Doktor gitti. Ben de orada öylece dikili kaldım. Sonra duvara yaslanıp yavaşça yere çöktüm ve kafamı dizlerimin arasına koyup ağlamaya başladım. Canım yanıyor. O sırada telefonumun çaldığını fark ettim. Açmadım. Babam. Onu öldüreceğim!