Bölüm 3

65.2K 3.4K 379
                                    

Merhabalaaaar!!!! 

Ay yeni bir bölüm geldiiii! Ama kısa :( 

Aslında bunu bile yazacak vaktim yoktu ama herkes yeni bölüm beklediğini dillendirince yazmaya çalıştım. İçime sindi mi derseniz?... bilemiyorum. Kısa olması ve yarım gibi kalması canımı sıktı birazcık o kadar. Neyse zaten kitap kısa kısa anılardan oluşacağı için... bu da böyle bir anı olsun dedim. 

Diğer bir konu yeni bölüm ne zaman gelecek? Kuvvetli ihtimal bölümler haziranda düzenli bir şekilde gelmeye başlayacak. Şimdi olamıyor çünkü sınavlarım var. Stajım var. Acayip yoğunum... yorumları bile arada sırada görebiliyorum. Vakit bulmakta zorlanıyorum. Ama bu bölüm için yorumlara cevap yazmaya çalışacağım. 

Bu arada hikayemiz kocaman olmuuuş! Ay vakit ayırıp okuduğunuz için, onların duygularına, acılarına, sevinçlerine ortak olduğunuz için çok teşekkür ederiiim! Hepiniz benim için çok değerlisiniz! Sizleri seviyorum! <3

Umarım bu bölümden de keyif alırsınııız! ^^

(Eğer istek olursa bu bölümü haziran ayında tekrar ele alıp uzatabilirim. Hani piknik gibi orada ne yaptılar filan... yazabilirim. Ya da başka bir mekanda yazabilirim yeni bölümü.) 


"Nereye gidiyoruz söylesene?"

Dilara inatla nereye gideceğimiz sorsa da aldığı yanıt hep aynı oluyordu. "Sürpriz! Söylemem." Tatlı bir inatçılıkla yanaklarını şişirdi ve ardından uzattığı dudaklarıyla uzun bir nefes verdi. "Söylemezsen söyleme ya!" Bu hali gülümsememe neden olurken, gözlerimi yoldan bir saniyeliğine ayırıp yanağından makas aldım. "Böyle sevimlilikler yapma, benimde bir kalbim var!" 

Kocaman sırıtmayla koltukta bana doğru döndü. "O zaman söyle." dedi kocaman olmuş gülüşüyle. "Beş dakika daha sabredersen, küçük bir ip ucuna sahip olacaksın." Gözleri parladı hemen. "Gerçekten beş dakika mı?" Başımla onayladım onu. "O zaman beklerim beş dakika." 

Uslu bir çocuk gibi kollarını göğsünde bağlayıp çiçek oldu ama bu çok uzun sürmedi. "Onur?" dediğinde "Efendim?" dedim gülerek. Sabredememişti beş dakika bile. 

"Tamam, iyi hoşta..." dedi etrafa bakınarak, ardından çenesiyle direksiyonu gösterdi. "Senin ehliyetin var mıydı?" Gülümsemem büyüdü. Başımı iyi yana sallarken "Yok." dedim ve Dilara'nın ağzının kocaman açılışını izledim. "Ne?" dedi şaşkınlıkla. "Nasıl yok? E o zaman nasıl kullanabiliyorsun?" 

Omuz silktim. "Annem öğretti." Gözlerini kıstı yavaşça. "Ya polis?" 

Rahat bir şekilde "Bu yollarda polis olmaz." Evet, bu yollarda polis yoktu. Bunu uzun bir zaman önce öğrenmiştim. Bu yüzden rahat bir şekilde arabamı sürebiliyordum. 

Dilara dudaklarını büzerek etrafı süzünce "Ne oldu?" diye sordum. Canı sıkılmış gibiydi. "Keşke ehliyetin olmadan sürmeseydin. Ya şansımıza polis çıkarsa?" dedi korku barındıran gözleriyle bana bakarken. Gülümsedim bu haline. "Merak etme. Buralarda polis olmuyor dedim ya. Güven bana." Dilara bu cevapla pek tatmin olmasa da bir şey demedi.

Dilara'nın gözlerinin benden ayrılmadığını fark edince "Sağa bak." dedim. Nedenini anlamayan Dilara kaşlarını hafifçe çatıp sağ tarafına döndü. Yüz ifadesini göremiyordum ama dudaklarından kaçan nida onun mutlu olduğunu gösteriyordu. Bana dönüp "Deniz!" dediğinde sırıttım. Bu kadar mutlu olacağını bilseydim onu geldiği ilk gün getirirdim denize. 

Cama yapışan elleriyle denizi izliyordu Dilara. Küçük çocuklar gibi heyecanlanmıştı. Onun bu hali beni daha bir mutlu ediyordu. 

Aniden bana döndü. Yüzü asılmıştı. Telaşla "Ne oldu?" dediğimde "Mayom yok yanımda." dedi Dilara. Buna gerçekten üzülmüş gibiydi. Yavaşça arabayı durdurdum. O üzgünken konsantre olamıyordum. 

Seni Bana Getirdi (Özel)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin