İşte! işte yine sabah oldu. Yine güneş tam önümde ışıl ışıl parlıyor. Gözlerimi kamaştıra kamaştıra uyandırdı beni. Diğer çocukları yataklarında onları alarm sesi ya da annesi uyandırken beni ise her gün doğan kocaman bir güneş. Ve yine yorucu bir gün daha . Hiç uyanmak istemiyorum....
Kendimi tanıtamadım size. Ben Zümra. Babamla birlikte yaşıyorum. Henüz barınacak düzgün bir evimiz olmadı. 14 yaşımdayım. Babam engelli , sol kolu yok. Bu yüzden herhangi bir yerde düzenli olarak çalısamıyor .Annemse ben küçükken ölmüş. Annemle babam annem ölmeden önce boşanmışlar. Önceleri annemle kalıyormuşum ama o da ölünce babam beni yanına almış. Maddi yönden pek şanslı sayılmayız. Hatta hiç .Babamın tahtadan yapılmış bir hurda arabası var. Geçimimizi bu hurda arabasıyla sağlamaya çalışıyoruz. Babam engelli olduğu için ben de ona yardım ediyorum. Her gün onunla İstanbul sokaklarını gezer dururuz. Yaptığımız iş epeyce yorucu. Kazancımızda az buz karnımızı doyuruyor işte. Babam hep elinden gelenin daha fazlasını yapmaya çalışıyor. Eli kolu olmadığı için kendini suçlu hissediyor. Onun kendisini böyle hissetmesi beni çok üzüyor. Babamın tek hayali beni okutmak , Tek hayali benim doktor olabilmem . Bana hep bir gün doktor olursam onun kolunu iyileştirebileceğimi söyler. Onun tek umudu bendim .
İşte şimdi yanımda mışıl mışıl uyuyor. Üzerinde bir karton var. Şimdi onu uyandırmam lazım ama o kadar tatlı uyuyor ki kıyamıyorum. Derken birden uyandı ve beni tek kolunun altına aldı ;
-Günaydın doktor hanımcığım !!
+Günaydın babaaa . bak geç oluyor hemen kalk !
Babam uyandıktan sonra kahvaltı etmek için bakkala gittim. Bayat ekmek varsa bayat ekmek istedim . Bakkal Şerif Amca bir önceki günden kalan ekmekleri bize karşılıksız veriyor . Yanına da biraz peynir koymasını istedİm en ucuz olanından. Borç defterimize yazdırdım. Defterdeki borçlar o kadar birikmişti ki nasıl ödeyeceğimizi bilmiyordum. Ama bildiğim tek şey vardı ; o da birgün böyle bir deftere hiç ihtiyaç duymayacağımız. Sonra Şerif Amca 'ya teşekkür ettim ve bakkaldan çıktım. Babamın yanına gittim .
-Bak baba , bugünki ekmekler fazla bayat değil. Yanına peynir de aldım. Mis gibi yeriz şimdi!
+Oh oh .Bügun ballıyız galiba!
Bir bankın üzerinde baba kız kahvaltımızı ettik. Aradan çok geçmeden bizim emektarı yerinden çıkardık ve yola koyulduk. Hurda arabasını bir ağacın arkasında muşamba altında saklarız geceleri. E malum güven olmuyor. Arabamızın etrafı süslerle dolu. Arabanın dış görünüşü önemlidir benim için. Bizim arabamız farklı olmalı. Bu yüzden elimden geldigince bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Genellikle çöplerden topladığımız ambalajların güzel ve ilgi çekici kısımlarını yırtıyorum . Sonra bir güzel temizliyorum. Yapıstırma kısmı biraz zor ama çözümü çoktan buldum tabiki. İncir ağaçları vardır ya hani kocaman yaprakları olan. O kocaman yaprakları topluyorum. Kopardıktan sonra bilirsiniz arasından beyaz , süt kıvamında bir şey akıyor .Böyle yapış yapış . İşte bende o yapışkan olma özelliğini kullanıyorum. Şöyle ki yapraktan akan o sıvı kısmı ambalajın arkasına akıtıyorum , çok beklemeden yani sıvı kurumadan arabanın tahta kısmına yapıştırıyorum. İşte bu yapıştırma yöntemi belki de diğer yapıştırıcılardan daha kuvvetlidir .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERVASIZ HAZAN
Chick-LitHANİ GÜNEŞ DOĞMADAN HAZAN MAVİ ÇARŞAFINA DOLANMAZYA , HANİ O DENİZDEKİ DALGA FIRTINASINA DOYMADAN DURMAZYA , İŞTE TAM O VAKİTLER İÇİMDEKİ BEN , Bİ BEN DOĞURDU BENDEN . DALGALARIM HİÇ DURMADI TA Kİ O ANA KADAR , HAZANIMDA MAVİ ÇARŞAFINI FIRLATTI...