1. BÖLÜM

44.4K 778 55
                                    

  Biz insanlar akıllarımızla hareket ederken, hayvanlar ise iç güdüleriyle hareket eder. Evet mantığımızla hareket ediyoruz ama yaptıklarımız doğrumu?

  Biz mantığımızla hareket eden canlılar bazen ansızın bir bataklığın içine düşer ve duygularıyla hareket etmeye başlarız. Saçma hareketler, kararsızlık, acı, mutluluk, karmaşık duygular ve yapmam dediğmiz şeyleri yaparız. Peki bize bunu kim yaptırır?

  Tabiki de Aşk.

  Umutsuz bir bataklığa düştüğümü hissediyorum. Çok acı veriyor sonra aşırı dozda heyecan ve tekrar acı.

  19 yaşında bir genç kızım. Daha yolun başındayken aşk denen amansız hastalığa yakalandım. Bizim apartmanda oturan bana sürekli abilik yapan Demir abiye aşık oldum.

Kahretsinki!

 O 25 yaşın Tercümanlık yapıyor. O kadar güzel konuşuyorki yabancı diller, sırf onun için farklı diller öğrenmeye çalışıyorum. Ama bir türlü İngilizce'yi anlamıyordum. Annem de bu yüzden beni bazen Demir abinin yanına İngilizce çalıştırmak için gönderiyor. Ben lafını esirgemeyen, dediğim dedik, utanmayan kız Demir abinin yanında utancımdan fazla konuşamıyordum.

  Mahallede serseriyken işinde çok disiplinli biriydi. Şu an aşşağıda bizim mahallenin gençleriyle top oynuyordu. Ben de sanki en sevdiğim diziyi izler gibi onu izliyordum. Ter damlaları alnından boynuna doğru iniyordu. Onu sevdiğimi 13 yaşımda anladım. Şu an ise üniversiteye başladım ve hâla o yoğun hislerim baş gösteriyor. Aramızda 6 yaş var. Biliyorum o beni kardeşi olarak görüyor ama ben onu abi olarak göremiyordum. Sadece lafta abi diyordum. Ama gönlümde taht kurmuştu. Sevgilisi varmı bilmiyorum. Umarım yoktur.

  Dipsiz düşüncelerimden annemin "Hande" diye çağırmasıyla sıyrıldım. Çenemin altından elimi çekip kapıya dönüp " efendim" dedim. Annem mutfak önlüğüyle gelip "kalk kız Şeyma gelmiş seni çağırıyor. Aşşağıda oturmanız için izin aldı. Yemeğe kadar evde ol. Yolmayayım saçlarını" annemin laflarını duyunca boynuna atlayıp sevinçli sesimle "tamam" diyip koşarak odama ilerledim. "Ne koşuyosun kız evin içinde koca kız" anneminyakarışlarını takmadan dolabın önüne geçtim. Siyah taytımı giyip üzerimi açık mavi askılı buluzumu geçirdim. Saçımı düzgünce at kuyruğu yapıp telefonumu alarak dış kapıya ilerledim. Şeyma beni görünce gözlerini bayıp "kızım seni her zaman beklemek zorunda değilim. Bacaklarım daha fazla dayanmaz bu işgenceye" omzuna yavaşca vurup "yürü kız" dedim. Asansör bozuk olduğu için merdivenlerden iniyorduk. Şeyma' nın yakarışlarını dinlemeden heyecanlı şekilde aşşağıya indim.

  Demir kapıdan çıktığımda onu gördüm. Terden üzerine yapışmış beyaz T-shortüyle mükemmel görüntü oluşturuyordu. Bizim kızlar eski koltuğun  olduğu yerde toplanmış çekirdek çitliyorlardı. Şeyma kolumu çekiştirip kızların yanına götürdü. Kızlar bizi görünce "oo yapışık ikizlerde gelmiş" diyerek dalga geçiyorlardı bizle. Canım çok fena gazoz istemişti. Bizim mahallenin küçüklerinden birini görünce "hey Furkan gelsene bir" dedim. Koşarak yanıma geldi. Para çıkartım "gazoz alıp gel bize üstüde senin olsun" "tamam Hande abla" diyerek koşarak gitti. Kızlara döndüğümde çoktan dedikodu başlamıştı. Onları dinlemek istemiyor Demir abiye bakmak istiyordum. Elimi çenemin altına koyup onu izlemeye başladım. Çatık kaşları, kaslı kolları, üzerine yapışan T-short'ü sayesinde belli olan baklavaları, uzun bacakları ve uzun boyuyla enfes görünüyordu. O kadar çevik oynuyordu ki topu sanki milli futbolcu gibiydi.

   Hatırlıyorum ben altı yaşlarındayken okuldan geldiği an üzerini değiştirmeden futbol oynamaya başlardı. Nebahat teyze ne kadar terlikle kovalasa bile bildiğini okuyordu. Furkan gazozu getirmiş, pet bardakta almış. Akıllı çocuk gazozları doldururken Funda " Hande duydun mu? Salihle bizim Eda ayrılmışlar. Salih bunu aldatmışmı ne öyle şeyler olmuş" gazozu hemen bırakıp Funda'ya döndüm "Eda nasıl peki? Gittiniz mi hiç kızın yanına" dedim. Telaşlanmıştım. Çünkü Eda Salih'i çok seviyordu ve Salih ondan ayrılırsa kendini öldüreceğini söylüyordu. Ceren "gittik durgundu biraz. Ama çokta kötü değildi" Ordan  Mihriban atlayıp  "iyi insan lafın üstüne gelirmiş. Geliyor Eda" Mihriban'ın kaşıyla karşıyı göstermesiyle Eda'yı gördüm. Ruhsuz yüzüyle bize yaklaşıyordu.

ZOR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin