17.BÖLÜM

14.3K 592 122
                                    

  Ruhsuzluğa bürünmüş bir bedenin en çok zorlandığı konuşmaktır. Ne desem diye düşünür. Aslında hep düşünmeye başlar. Düşündükçe sıkıntısı daha da artar. Gerçekleri daha çok idrak eder. Gerçekleri öğrendikce canı daha fazla acır. Artık insanlarım gözüne bakınca ne düşündüklerini daha iyi kavrar.

Arkama dönüp Fırat abinin gözlerine baktığımda hiç birşeyden haberi olmadığını anladım. İsmimi söyleyince sanki Demir abinin, Fırat abiye anlattığını düşünmüştüm. Ama gözlerine baktığımda küçük kïz kardeşinle uğraşmak istediğini gördüm.

  Mahrur bakışlarımla "Kusura bakma Fırat abi. Yorgunum da..." diyerek cevapladım. Fırat abi ellerini cebinden çıkarıp kafasını salladı. "Yorgunsun diye abine selamdamı vermiyorsun cadaloz" hiç bir şekilde onun tarafına dönmedim ama gözlerinin benim üzerinde olduğunu hissediyordum. Gözlerim hafif kararırken duvara tutundum. "Fırat abi ben gideyim artık" dediğimde Fırat abinin kaşları yavaşça çatıldı ve yanıma geldi. "İyimisin? Yüzünde renksiz? Hastahaneye gidelim mi?" Kafamı iki yana salladım. Şu an sadece evime gitmek en hayırlısıydı. "Gerek yok Fırat abi. Yorgunum dedim ya" diyerek teklifini reddettim. Beni dikkatlice süzdükten sonra "Tamam bakalım. Hadi git" dediğinde tebessüm edip demir kapıyı açtıktan sonra  apartmana girdim.

Apartmanın ışığı daha çok gözlerimin kararmasını sağlarken duvarlara tutuna tutuna asansöre bindim.

Bizim dairenin önüne geldiğimde anahlarla kapıyı açtım ve direk mutfağa gittim. Bir bardak su içtikten sonra bir dilim ekmeği yedikten sonra odama ilerledim. Üzerimi çıkarmadan yorgun bedenimi yatağa attım. Ellerimi kalbimin üzerine koyup, dizlerimi karnıma doğru çekerek gözlerimi kapattım. Şu an tek hissettiğim kalbimin acısıydı.

******

"Hande annecim hadi kalk" annemin sesi kulaklarıma dolarken gözlerimi yavaşça açtım. Gözüm etrafı bulanık görürken gözlerimi kırpıştırdım. Annem gülümseyen yüzüyle bana bakarken yüzümü okşayıp "Hadi yemek yiyeceğiz" dedi. Kafamı aşşağı yukarı sallayıp yatakta doğruldum. Annem odamdan çıkmadan önce son bir defa güler yüzüyle bana bakıp çıktı.

Alnımı ovarlarken odamdan çıktım. Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkayıp salona ilerledim.

Annem çorbaları doldururken bende yerime geçtim. Dalgın dalgın bakınırken kafamı kaldırdığımda babam bana bakıyormuş. Gözlerindeki şefkati gördüm.

Babamla biz ne sarılız ne de birbirimizi öperiz. Genelde tartışırız. Bu atışmalar tatlı, acı oluyor tabii. Televizyondaki babalar gibi değildir. Küçücük şeye olsun bağıran tiplerdendir. Ama bu zamana kadar bir fiske vurmuşluğu yoktur. Sevdiğini bana karşı belli etmesede hissediyorum. Babamla bazen tartışırken Arkadaşlarımın babası çocuğuyla ilgileniyor. Sen neden benle ilgilenmiyorsun? Dediğimde onlar sadece dıştan bakılınca öyle. Sen onların hayatları çok mu güzel zannediyorsun? Şöyle bir laf vardır; Dıştaki her zaman insana daha güzel gelir. Der.

Canım babam benim. Senin o gözündeki şefkati gördükten sonra dediklerini daha iyi anlıyorum. Ne kadar sert görünsede içi pamuk gibiydi. Dudaklarım yavaşça yukarı kıvrılırken öyle içten gülümsedim ki babama. Çocukluğumdan beri belkide en güzel, gerçekçi gülümsememdi.

Babamında tam dudakları yukarı kıvrılacakken kendini tuttu. Babam her zaman böyleydi. Duygularını belli etmek istemezdi. Bir kaç saniye babama baktıktan sonra önüme koyulan çorban kaşıklamaya başladım.

2 haftadır önümdeki yemekle oynamak yerine bu sefer yiyordum. Kendim için değil. Annemle babam için. Onları üzmemek için.

Bugün bir kez daha anladım. Annemle, babamın değerini. Niye böyle yaparak onları üzeyim ki?

ZOR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin