18.BÖLÜM

14.3K 606 211
                                    

Müziği dediğim yerde açarsanız çok mutlu olurum. Çünkü melodi kısmının Handeyle Demir sahnesine gelmesini istiyorum.😆😇

Bazen dalarsınız. Bir yere odaklanmış, gözleriniz hiç oradan ayrılmaz. Ama birisi size seslendinğinde kendinize gelirsiniz. Peki neden elimden düşen bardak kırıldığı, ve ses çıkardığı halde ben kendime gelemiyordum?

  Tezgaha sımsıkı tutunurken, Halâ idrak etmeye çalışıyordum. Evleniyormuydu? Yıllarca hayâllerimi süsleyen adam tamamen mi gidiyordu benden? Başka birine ait olduğu o lanet olası imzalarla mı belli olacaktı?

Zil çaldığında titreyerek kendime geldim. "Ben gidiyorum. Dikkat et. Elin kesilmeden topla şunları" yutkunurken ağır ağır başımı salladım. Annem mutfaktan çıktı. Dış kapı sesi gelince yere çöktüm. Öylece gözlerim yere odaklaklandı. Kalbimin üzerinde sızı vardı. Ama ne hissediyordum bilmiyordum.

Ne kadar zaman öylece kaldım bilmiyorum ama vücuduma titreme girince, safça etrafıma bakındım. Yan tarafıma baktığımda cam kırıklarını gördüm. Titreyen ellerimle cam kırıklarını toplarken parmağım bir anda kesilince can havliyli camı fırlattım.

Elimi yıkayacakken zilin çalmasıyla cam parçalarını mutfakta bırakarak kapıya yöneldim. Kapıyı açtığımda karşımda Şeyma vardı. Üzgün gözlerle bana bakarken "Öğrenmişsin" dedi. Usul usul kafamı sallarken, acı gülümsememi sundum.

Şeymaya yol vermek için kenara çekildim. Yanımdan geçerken, kesildiğini unuttuğum elimi görünce gözleri dehşetle açıldı. "Eline ne oldu?!" Kesik elime avuçlarının arasına alırken dikkatlice elimi baktı.

Kesik olmayan elimle beni çekiştirip lavaboya götürdü. Elimi suya tutarken dehşetle bana döndü. "Yoksa intihar etmeyemi kalkıştın" gözlerimi devirirken "Hayır. Bardak düşüp kırıldı, cam parçalarını toplarken elim kesildi" diyince aşşağıya yukarıya kafasını  salladı.

   "Eski kazağın falan var mı?"

"Odamda olması lazım"

"Tamam sen oturma odasına geç ben geliyorum"

Kafamı aşşağıya yukarıya salladıktan sonra oturma odasına geçtim. Dalgın dalgın otururken Şeyma yanıma geldi. Eski kazaklarımdan birini kesmişti. Elindeki bezi bana uzatıp "Sen eline bunu sar. Ben mutfağı bir süpüreyim" diyip odadan çıktı.

Bezi elime sardıktan sonra kafamı koltuğa yasladım. Neden bu acıyı çekiyordum?  Nerede hata yapıyordum? İnsan en çok sevdiğiyle sınanırmış bu yüzdenmiydi bu kadar acı çekmem? İçimi ne ferahlatırdı benim? Kime sığınırdım ben? Sol tarafımdan bir ses bana fısıldadı. "Rabbine sığın. Dua et. Namaz kıl" elimi kalbimin üzerine koydum.

Evet! Beni tek bu acıdan kurtaracak Rabbimdi. ALLAH'ım o kadar çok günah işlememize rağmen bizleri affederken, Neden kıbleye dönüp ALLAH'ın emrini yerine getirmiyordum? Beş vakit namaz kılmak bu kadar mı zordu? Demir abiyi bu kadar düşüneceğime birazda ibadet etsem olmazmıydı?

"Hande?" Şeyma'nın sesiyle kafamı kaldırdım. "Efendim" yanıma oturup elini dizime koydu. "Nasıl hissediyorsun?" Boş gözlerimle ona bakarken "Ne hissettiğimi bilmiyorum" dedim ve devam ettim. "Ağlayamıyorum bile. Sanki göz yaşlarım tükenmiş gibi" dediğimde Şeyma uzun uzun bana baktı ve çocuğuna kıyamayan anne merhameti ile gülümsedi.

Her yaşadığım olaydan ders çıkarmayı öğrenmiştim ben. Aslında her yaşanmış olayın bir amacı vardı ve bugün bir daha şunu anladım.

Gerçek arkadaşlar, Zor zamanında da yanındadır.

Ben gerçek dostumu bulmuşum. Bana anne şefkati veren. ALLAH'a şükredecek bir şey daha bulmuştum.

Şükürler olsun. ALLAH'ım.

ZOR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin