Avuç içime musluktan akan suyu doldurup, tekrar yüzüme çarptım. Dakikalardır yüzümü ve saçımı sabunla yıkamaya çalışıyordum. Ama bu okul tuvaletinde olunca berbat bir hâl almıştı.
Saçımı yıkamaya devam ederken, ayna yansımasında bana acıyla bakan Vanessa'yı fark ettim. "Bana öyle bakma." dedim dişlerimin arasından. "Nasıl bakmalıyım Selena?" dedi ve yanıma yaklaştı. "Hiç." dedim. "Bana hiçbir şekilde bakma." Sanki destek olurcasına elini omzuma koydu, ama bu bana hiç yardımcı olmuyordu. "Justin'le konuştum, bir daha seni üzmeyecek."
"Senden bunu isteyen oldu mu?" diye bağırdım omzumdaki elini ittirerek. "Selena lütfen böyle yapma!" Gözleri dolmuştu, ama bunu umursamadım. "Ne yapıyorum?" tekrar bağırarak. "Şu halime bak! Her tarafım yemek kalıntısı oldu!"
"Gel küsmeyelim işte..." dedi tekrardan. Dolu gözlerini bu sefer umut kaplamıştı. "Kimse uğraşmaz seninle."
"İğrenç bir insansın!" diye bağırdıktan sonra tuvaletten çıkmaya yelteldim ki, tekrar arkamdan bağırdı. "Neden bana kötü davranıyorsun? Biz en iyi arkadaş değilmiydik?" Bunun üzerine hızla arkamı döndüm. "Ne arkadaşı lan? Beni kullanıyordun! Şimdi ödevlerini ve isteklerini yaptıracak başka bir hizmetçi bul kendine!"
"Ben seni asla hizmetçi olarak görmedim!" diye bağırdı tıpkı oda benim gibi. "Yemin ederim seni hep en iyi arkadaşım olarak gördüm, yemin ederim!"
"Defol git." dedim ve bu sefer tamamen çıktım tuvaletten. Ama ağlamamıştım. Ağlamayacaktım da. Arkamdan iş çeviren bir sürtüğün teki için değmezdi.
Seni üzmeyecek diyordu hala... Sevdiğim adam benim yüzümü yemeğe gömmüştü az önce. Beni bundan başka ne üzebilirdi? Vanessa hala gel barışalım gibi gereksiz sözler sarfediyordu, ama uğraşmasına gerek yoktu. Gayet üzülmüştüm.
Hızla yürümeye devam ettim okul koridorlarında. İnsanlar bakıp bana gülüyordu, dalga geçiyorlardı yine. Zevk alıyorlardı birde bu durumdan. Sanki komik bir şeydi bu!
"Göbeğin kendinden bir kilometre önden gidiyor Selena." Umursamadan yürümeye devam edecektimki başka bir ses daha geldi o taraftan. "Seni ilgilendiriyor mu bu?" Hemen arkamı döndüm. İlk defa beni savunun birinin kim olduğunu merak ediyordum çünkü. "Şimdi o lanet çeneni kapat ve bir daha açma!" Benimle dalga geçen çocuk şaşkın gözlerle Justin'e bakıyordu, ki bende bakıyordum. Normalde Justin de benimle dalga geçerken, ilk defa beni korumuştu birine karşı.
Mutluluktan midemde kelebeklerin uçuşmaya başladığını hissedebiliyordum.
"Selena?" dedi yanıma yaklaşırken. "Konuşabilir miyiz?"
"Evet." dedim gülümseyerek. Bana ne yaparsa yapsın ona kıyamıyordum, sadece gülümsemekle yetiniyordum. "Ben..." dedi. Sanki cesaret almaya çalışıyor gibiydi. "Sana yaptıklarım için özür dilerim." Gözlerim sanki yuvasından fışkıracak gibi açıldı. Cidden benden özür mü diliyordu?
"Şaka mı?" dedim şaşırdığımı belli ederek. "Hayır." dedi. Ciddiydi. "Yaptığım kötü şeylerin farkına vardım."
"Gerçekten mi?" diye bağırdım bu sefer. Sesim koridorda yankı yapmıştı ve bu onu şaşırtmıştı. "Evet." dedi ve gülümsedi. "Neden bu kadar şaşırdın ki?" Bu sefer ben gülümsedim. "Benimle hep dalga geçiyordun ya, inanamadım." Bu dediğimi umursamadı. "Affettin mi?"
"Evet! Sana kıyamam ki!" Yapmacık bir gülümseme sergiledi. Bu gülümsemenin içten olmadığına adım gibi emindim. "Tamam, hoşçakal." dedi ve ayrıldı yanımdan.
Yüzüme en içten gülümsememi yerleştirdim ve yürüme başladım öylesine. Sonra aklıma gelen şey, yüzümün düşmesine neden oldu.
"Justin'le konuştum, bir daha seni üzmeyecek."
Sözler beynimde yankılanırken, gözümden tekrar bir yaş geldi. İçten özür dilememişti benden, sırf Vanessa istedi diye benden özür dilemişti.
"Lanet olsun!" diye bağırdım. Bütün sözler beynimde yankılanıyordu.
"Tanrım... O cidden mükemmel biri..."
Aynada yansımama baktım. Neden güzel bir kız değildim ben?
"Saçları, yüzü, fiziği... Her bir yeri ayrı güzel."
"Bende olabilirim." dedim aynadaki nefret ettiğim yansımama tekrar bakarak. "Onun gibi biri olabilirim. Güzel biri olabilirim."
Evet olabilirdim. Zayıf, güzel biri olabilirdim. Ameliyat olurdum, güzel biri olurdum. Filmlerde hep böyle olurdu, neden gerçek hayatta olmazdı ki?
Koşar adımlarla tekrar Justin'in yanına ulaştım. İlk önce elimi omzuna koydum beni fark etmesi için. Başta irkilsede, beni görünce eski halina geri döndü ve 'ne istiyorsun benden' bakışlarını üzerime doğrultmaya başladı.
"Beni neden sevmiyorsun?!" Sabır dilermiş gibi gözlerini uzun bir süre kapatıp, geri açtı. "Az önce senden özür diledim, hemen havalanmışsın."
"Vanessa istedi diye özür diledin!" İfadesiz suratıyla bakmaya devam etti. Beni hiç bir zaman umursamıyordu. "Nasıl biri olsam beni severdin Justin?" Gülümsedi ve bir kaç saniye bedenimi süzdü. "Böyle..." dedi süzmeye devam ederken. Böyle bakmasından dolayı utanmıştım. "Zayıf, gözlüksüz, diştelsiz... Belki o zaman seni sevebilirdim."
"Tamam." dedim. Buna şaşırmıştı. "Senin istediğin gibi biri olacağım." Sesli bir kahkaha attı. Bu kahkaha kesinlikle içtendi. "Sen o kiloları verene kadar, ben yaşlı, buruşuk bir moruk olurum herhalde." Bu sefer ben gülümsedim. "Göreceksin Jus, öyle biri olacağım ki, bana aşık olacaksın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
life is worth living | jelena fanfiction
Fanfictionhayat yaşamaya değer | jelena hayran kurgu Ve son olarak unutma ki, bu kız seni diş telleriyle, gözlükleriyle, fazla kilolarıyla, yağlı saçlarıyla sevdi. Senin onu her aşağıladığında, kafasına yemek artığı döktüğünde; yine arkandan gülümseyerek sevd...