0.7

1.1K 110 74
                                    

Dudaklarımız birbirinden ayrıldığında, nefes alış verişini kontrol altına almaya çalışıp, gülümsedi. Bana ilk defa böyle samimi ve gerçek bir şekilde gülümsüyordu. Buna karşılık dayanamadım ve dudaklarımızı tekrar birleştirdim. Beni geri çevirmedi ve öpmeye başladı. Öpüşme ile ilgili pek bir bilgim yoktu ama onu tatmin ettiğime de emindim.

"Selena." ağzından bir hırıltı gibi çıkan ismini duyunca gülümsedim ve dudaklarımızı ayırmadan cevap verdim. "Efendim?"

"Çok güzelsin." dedi ve beni sırt üstü yatağa yatırdı. Üstüme de kendisi çıktıktan sonra, çevik bir hareketle kafasını boynuma gömdü.

"Elbisen, çok yakışmış." dediğinde ellerini bacağımın ile elbisemin arasına sıkıştırmıştı. "İlk defa, senden başka birisini gözüm görmüyor." Ellerimi ensesine getirdim ve okşamaya başladım.

"Ben zaten senden başkasını göremiyorum." Bunun üzerine, boynumu bırakıp dudaklarıma yöneldi ve alt dudağımı dişlerinin arasına alıp ısırdı. Bu acıdan inlememe neden olmuştu.

İnlememi fark ettiğinde sırıttı ve bu sefer daha şiddetli ısırdı dudağımı. Tekrar inledim ve ensesindeki saçlarını çekiştirtirmeye başladım. Bu hareketimi görünce kafasını geriye atıp uzun bir kahkaha patlattı.

Utanarak dudaklarımızı ayırdım ve kollarımı Justin'in boynuna sarıp, başımı boynuna gömdüm.

"Utandın mı?" dediğinde cevap vermedim ve başımı biraz daha gömdüm boynuna. Benimle dalga geçiyordu ve ben her defasında biraz daha utanıyordum. "Utandın..." dedi ve yüzümü görmek için hafifçe kafamı geriye itti. "Hemde baya utanmışsın sen, ne var ki bunda bu kadar utanılacak?" Bu gereksiz utangaç halimden kurtulup, kendime gelebilmek için kafamı sağa sola salladım ve gülümsemeye çalıştım. "Neden utanayım ki, nereden çıkardın bunu?"

"Nereden mi çıkardım?" Sorumu anlamış olmasına rağmen tekrarladı ve uzunca bir kahkaha attı. "Yüzün, kırmızı renginin her tonunu denedi az önce." Endişeyle ellerimi yanaklarıma götürdüm. "Ne oldu? Kızardım mı?" Gülmesini bastırmak adına yastığı kafasına gömdü. "Evet."

Gülmelerin arasından, yastığı kafasından alarak üzerimden kalktı ve yatağa uzandı. Ayakları hâlâ bana uzanıyordu ama üstümde değildi.

Bu hareketi, tüm kaslarını ve dövmelerini görmeme neden olmuştu. Böyle bir cennet karşısında yüzümün tekrar kızardığına emindim.

"Ben bir yüzümü yıkayayım, sıcak bastı zaten." dediğimde öyle bir kahkaha attı ki, bütün oda inledi. "Selena..." Gülmekten yüzü kıpkırmızı olmuş, boynundaki damarlar belirginleşmişti. "Komik olan ne?" dedim ve elimi belime koydum. Karnını tutarak doğruldu ve bana gülümsedi. "Hiç."

"İyi." dedim kendimi bilmiş bir tavırla. "Ben gideyim artık, geç oldu." Gülümsemesi birden endişeyle soldu. "Nereye?"

"Evime."

"Sana gitme demiştim, burada kal." Başımı öne eğdim. "Nasıl kalayım ki, yatacak yer yok ve kıyafetim de yok." Salağa yattığımı anladı ve Tanrı'dan sabır dileyerek ayağa kalktı. "Sorun yok." Ben daha cevap vermeden hızlı bir hareketle elimi kavradı ve odanın dışına sürüklemeye başladı. İtiraz etmedim arkasından sırıtarak yürümeye başladım. Her ne kadar salak kız rolleri oynasamda, onunla burada olmak acayip hoşuma gidiyordu ve 'iyiki güzelleşmişim' dememi sağlıyordu. Şuan sürekli kusuyor olmam hiç umurumda değildi. Kesinlikle bu yaşadığım anın her saniyesine değerdi.

Bir kaç saniye uzun holde yürüdükten sonra normal boyutta bir oda kapısını açtı ve içeri girdik. Burası yatak odasıydı. Odada; çift kişilik bir yatak, giysi dolabı, makyaj aynası ve komidinler vardı. Burası bir kadın odasıydı ve tahminimce annesi kullanıyordu.

life is worth living | jelena fanfictionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin