20.02.2016
Sevgili; Justin
Her gece, kalemimi aldım elime yazmak için seni. Sonra vazgeçtim. Dedim, "Sanki sevecek..." Ama bu gece vazgeçmiyorum, vazgeçemiyorum. Her şeyi yazacağım bu gece. Zihnimde, kalbimde, vücudumda dolaşan her bir parçanı yazacağım.
Biliyor musun, yazmaktan ne bıkacak, ne de yorulacağım. Çünkü aşk bu. Seviyorum, aşığım sana. Saçlarının kıvrılışına ve ensende toplanışına aşığım. Gülünce kısılan gözlerine, dudağının kenarındaki belli belirsiz duran yara izine aşığım. Senin kusur dediğin, kurtulmak istediğin vücüdunun her bir zerresine aşığım ve bu hiç değişmeyecek anlıyor musun?
Ben hep seveceğim, nerede olursam olayım, hep seni düşünerek yaşayacağım. Ama sen yine, bana bir kez bile bakmadan ona gideceksin. Belki inanmazsın ama, bu canımı o kadar yakmıyor artık. Üzülüyorum, kahroluyorum ama eskisi kadar değil. Gidişini bile seviyorum çünkü. Sevmek bu ya işte, sen mutlu olduğun zaman, ben daha da mutlu oluyorum.
Galiba, senin hakkında kimsenin bilmediği şeyleri ben biliyorum. Çünkü, her bir hareketini izleyip beynime kazıyorum, ileride belki lazım olur diye. Peki oluyor mu? Oluyor. Geceleri hayallerimde başrollük yaptığında yardımcı oluyor.
Mesela, sinirlenince ellerini pantolonunun cebine koyuyorsun. Düşününce kaşların hafif çatık oluyor, sinirlendiğinde ise eğik yürüyorsun normale göre. Adımların ise uzun ve yamuk oluyor, her zamankinden daha hızlı. Uykun geldiğinde kısık gözlerin iyice kısılıyor. Gülüşün... En çok onu seviyorum işte, her ne kadar bana gülmenden nefret etsemde. Çünkü, sen gülünce yanağında ufacık bir gamze oluşuyor; ve ben orada ölmek istiyorum. Boğuluyorum, ama nefes almak istemiyorum. Kimsenin fark bile etmediği o küçük çukur, beni bitiriyor anlıyor musun?
Gözlerine yansıyor her bir düşüncen, ve ben seni kitap gibi okuyorum. Onu sevdiğini biliyorum. Bunu herkes biliyor. Çünkü sen benim gibi korkak davranmıyorsun, söylüyorsun sevdiğini. Her istediğini yapmak istiyorsun, benim sana baktığım gibi sende ona bakıyorsun. Onu güldürmek, mutlu etmek için; çabalayıp çırpınıyorsun.
Sevmediği, istemediği bir şey için çaba sarf eder mi insan?
E istiyorsun, seviyorsun işte. Beni sevmediğin kadar onu seviyorsun. Bana bakmadığın, bakamadığın kadar aşkla bakıyorsun ona.
Birde ne fark ettim biliyor musun? Arada gözlerin bir yere sabitleniyor, kaşların çatılıyor. Zihnindeki düşünce yığınının içinde kayboluyorsun. Onun gelip seni kurtarmasını, yolunu bulmanda yardımcı olmasını bekliyorsun. Ama olmuyor. Benim seni beklediğim gibi sende onu bekliyorsun, ama gelmiyor. Biliyorum, hissettiğin acıyı anlıyorum.
Dudağından, kalbinden, düşüncelerinden öpmek istiyorum. En çokta, dudağının kenarında duran belirsiz yara izinden. Senin hissettiğin acı bana ilaç olsun diye. Her zaman. Bir kere bile tereddüt etmeden istiyorum. Belki, "Dayanır mıydın bu kadar acıya?" diye kendi kendine sormuş olabilirsin. Belki, bir umut. Evet güzel adam, senden gelen her şeye dayanırım. Yeter ki senden gelsin, ben acıya bile razıyım. Aynı zamanda muhtacım. Ve bu hiç bir zaman değişmedi, değişmeyecek.
Düşündüm de, bir dilek hakkım olsaydı; yine seni dilerdim. Gözlerinin bana bakmasını, kalbinin benim için atmasını, saçlarını karıştırmak, ellerini saç tellerininin arasında gezdirmeyi... Veya, Tanrı'ya soru sormayı dilerdim.
O yüce varlığın, senin kıvrımlı kirpiklerini nasıl yarattığını sorardım. Her bir telini merak ediyorum, hepsini hissetmek istiyorum çünkü.
Belki, kimseye soramadığım, son bir soru daha sorardım ona. Çünkü cevabı; bana göre zor ve senin zihnin kadar da karışık.
Bir günahın; -senin- nasıl bu kadar güzel olabildiğini sorardım. Hiçbir doğrunun olmadığı kadar, bir yanlışın var olabildiğini. Gözlerinin nasıl öyle bakabildiğini, yalnızca bir bakışınla nasıl beni parçalara ayırabildiğini...
Ama asla, hem de asla aşkımı, neden böyle acı dolu bir aşk yaşadığımı; sorgulamazdım, sorgulayamazdım. Tanrı'nın bir suçu yok çünkü, vazgeçmek istedim. Yapamadım.
Kalp bu ya işte, söz geçiremedim.
Peri kızı, balık için atan kalbinden vazgeçemedi.
Ben senin her bir zerreni seviyorum, sen ise onun en çok saçlarını seviyorsun. Evet, saçlarını. İtiraf edemesen de, onun saçlarından yayılan şampuan kokusunu seviyorsun. Koklamak, yok olmak istiyorsun içinde.
Benim senin ruhunu sevdiğim kadar olmasa da, seviyorsun işte.
Ah be güzel adam... Her şeyiyle sevdiğim, ama hiçbir şeyimle sevilmediğim adam... Ben gittiğimde, aklına gelir miyim hiç? Beni hatırladığında gülümser misin? Mezarıma geldiğinde, saçlarınla oynamama izin verir misin? Ona güldüğün gibi, benim için de ağlar mısın?
Ve son olarak unutma ki, bu kız seni diş telleriyle, gözlükleriyle, fazla kilolarıyla, yağlı saçlarıyla sevdi. Senin onu her aşağıladığında, kafasına yemek artığı döktüğünde; yine arkandan gülümseyerek sevdi. Okulun en güzel kızı olduğunda, herkes ona hayranlıkla bakarken bile o bir tek sana bakarak sevdi. Zayıf vücudunda, dıştan belli olan kemikleriyle sevdi. Minicik yüreğine, kocaman aşkını sığdırarak sevdi. Ölümü göze alarak sevdi.
Çok sevdi.
Sevgilerle; Aptal bir peri kızı.
--
Manyağın teki 180 tane fake hesap açıp oy verdi ona selam
ŞİMDİ OKUDUĞUN
life is worth living | jelena fanfiction
Fanfictionhayat yaşamaya değer | jelena hayran kurgu Ve son olarak unutma ki, bu kız seni diş telleriyle, gözlükleriyle, fazla kilolarıyla, yağlı saçlarıyla sevdi. Senin onu her aşağıladığında, kafasına yemek artığı döktüğünde; yine arkandan gülümseyerek sevd...