Elimdeki boş içki şişesini okyanusa fırlattıktan sonra, poşetin içinden diğer şişeyi de çıkarıp kapağını açtım.
Gece içtiğim içkilerin yine klozet giderine karışacağını biliyordum. Ama bu kimin umurundaydı ki?
Sahilde oturduğum bankta kıpırdandıktan sonra, içki şişesini tekrar kafama diktim. Bir kaç saat sonra kusacak olsamda, içki içmek beni rahatlatıyordu.
"Selena?" duyduğum ses ile, bana bakan Kaya'ya döndüm. O da tıpkı benim gibi, perişan haldeydi.
"Kaya." diyerek hızlıca ayağa kalktım. "Burada ne işin var?" Vucüdumu inceledikten sonra, gözleri bankta duran içki şişeleriyle buluştu. "İçiyorsun."
"Evet." dedim zorlukla. Sesim kısık çıkmıştı, bunun nedeni ise bugün saatlerce ağlamış olmamdı. "Neden?"
"Çünkü..." dedikten sonra duraksadım. Onun haklı olduğunu, Justin'in beni umursamadığını ona söylemeli miydim?
En sonunda cesaretimi toplayıp, derin bir nefes aldım. "Sen haklıydın." Dudaklarına alaycı bir gülümseme yerleştirdikten sonra ağzından 'hah' gibi bir inilti çıktı. "Daha yeni mi fark ettin?" Bunun üzerine burnumda bir sızı hissettim ve arkamı döndüm. Ağlayacağımı biliyordum, ve bunu Kaya'nın izlemesine gerek yoktu.
Adımlarımı hızlandırıp tekrar banka oturdum ve bacaklarımı kendime çekip büktüm. Dibi gözüken içki şişemden bir yudum daha aldıktan sonra, biten kutuyu tekrar okyanusa fırlattım. Tam yeni şişeyi açacaktım ki, Kaya yanıma oturdu. "Ne oldu?"
Sorusuna karşılık ıslak gözlerimi ona çevirdim. Onu sabah oldukça aşağılamama rağmen yine yanımdaydı. Cidden, o iyi bir arkadaştı.
Ben daha cevap vermemişken, kolunu üzerimden uzattı ve poşetin içinden bir şişe daha çıkardı. O an marketten bir sürü içki aldığıma şükrettim. Belli ki gece uzun olacak, uzunca ağlayıp konuşacaktık.
"Sen neden buradasın?" dediğimde içkisinden bir yudum aldıktan sonra cevap verdi. "Kafam karışık olduğunda buraya gelirim." Kaya ile burada tanıştığımız aklıma gelince gülümsedim. Ben öylesine gelmişken, o yoğun düşüncelerinden arınmak için gelmişti. "Kafan neden karışık?"
"Bunları benim sana sormam gerekiyor." dediğinde başımı öne eğdim. Doğru söylüyordu. İlk başta burada içki içen ve daha kötü durumda olan bendim.
Cevap vermediğimde elini bacağıma koydu. "Anlat, ne oldu?" İçkimden bir yudum aldıktan sonra cevap verdim. "Justin hastanede olduğumu bile bile yanıma gelmemiş." Güldü. "Bana inanmamıştın."
"Özür dilerim." dediğimde başını havaya kaldırıp derin nefesler almaya başladı. Bunu fırsat bilerek başımı omzuna yasladım ve göz yaşlarım akmasına izin verdim. "Beni affedebilecek misin?"
''Evet.'' Buna karşılık burukça gülümsedim. Daha fazla yalnız kalsaydım, intihar etmeyeceğimden şüpheliydim. ''Sen?'' dediğimde birden başını bana çevirdi. ''Sen anlat.'' Gülümseyip içkisinden bir yudum aldı. ''Her zaman ki ben işte.''
''Peki.'' dediğimde doğruldum. Kurcalamaya gerek yoktu, anlatmak isteseydi anlatırdı.
Dördüncü şişemi açmaya yeltendiğimde Kaya beni durdu. ''Bu kadar yeter.'' Başımın döndüğünü hissettiğimde, başımı sallayarak onu onayladım. Ona hak veriyordum, en azından evin yolunu bulsam fena olmazdı.
''Hadi gidelim.'' Ayağa kalktı ve elini uzattı. Ama artık etrafı bulanık görmeye başladığımdan, kendimi geriye atıp kahkaha attım. Şarhoşluğun etkisiyle, dans edip bağırarak şarkılar söylemek istiyordum. Bunun üzerine tekrar kahkaha attım ve Kaya'ya gülümsedim. Umarım Tanrı yardımcısı olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
life is worth living | jelena fanfiction
Fiksi Penggemarhayat yaşamaya değer | jelena hayran kurgu Ve son olarak unutma ki, bu kız seni diş telleriyle, gözlükleriyle, fazla kilolarıyla, yağlı saçlarıyla sevdi. Senin onu her aşağıladığında, kafasına yemek artığı döktüğünde; yine arkandan gülümseyerek sevd...