Kapı tıklandığında, oturduğum sandalyeden kaltım ve kapıya yöneldim. "Vanessa?" diyerek kapıyı açtığımda bana bakmadan, gözlerini odada gezdirdi. "Justin nerede?"
"İçerde." dedim ve kapıdan çekildim. Vanessa hızlıca yanımdan geçip Justin'in yanına ilerledi. "Justin, iyi misin?" Yüzünü avuçladığında, onların mutlu sahnelerini izlememek için dışarı çıktım.
Söz verdiğim gibi, onlara engel olmayayıp iyi biri olacaktım. İyi biri.
Kapıyı arkamdan yavaşça kapattım ve kapının yanındaki koltuklara oturdum. Yapabilceğim bir şey yoktu, Vanessa'nın çıkmasını bekleyecektim.
"Selena." diye bir ses geldiğinde kafamı Kaya'ya çevirdim. Elindeki dosyaları masaya bıraktıktan sonra ellerini cebine soktu ve yanıma oturdu. "Naber?"
''İyi.'' Kaşlarını çattı. ''Hiç öyle görünmüyor.'' Gülümsedim. ''Boş ver. Sen nasılsın?''
''İyi." diyerek o da tıpkı benim gibi cevap verdi. Ama anladığım kadarıyla ikimizde iyi değildik.
"Kafeteryaya inelim mi?" dediğinde başımı salladım. "Olur." Birlikte ayağa kalktık ve merdivenleri inip en alttaki kafeteryaya ulaştık. Kaya beni bir masaya oturdurttuktan sonra kahve almak için kantine gitti.
Bir kaç dakika sonra kahvemi önüme bıraktı. "Teşekkür ederim." diye mırıldandım ve kahvemi içmeye başladım.
"Benim gibi birinin hemşire olması garip değil mi?" dediğinde tek kaşımı kaldırdım. "Nasıl yani?"
"Kendine hiç bir faydası olmayan, ama insanların hayatını kurtaran sürtüğün tekiyim." Kahve boğazımda kalırken, elimi ağzımın önüne yumruk yaptım ve öksürmeye başladım. "Ne?"
"Ailemle görüşmüyorum. Sayısız kişiyle yatıp sevgili oldum, hamile kaldım." Gözlerim sonuna kadar açılırken, bir an neden böyle bir kızla aynı masada oturduğumu düşündüm. Ayrıca neden durduk yere bana bunları anlatıyordu ki?
"Babam hastalıktan öldü. Annem ise başka bir adamla evlendi. Bende hasta olanları kurtarmak için, hemşire olabildim." Anlamış bir şekilde başımı salladım. Ama hiç bir şey anlamıyordum, her söylediğine sadece başımı sallayıp geçiyordum. "Belki de intihar ederim."
"Aptal mısın?!" diye çığlık attım birden. Bu başka masalarda oturan insanların bize bakmasına neden olmuştu. "Ne var?" dedi ve kendi kahvesini içmeye başladı.
"Bana neden anlatıyorsun bunları?" dediğimde, yanıma yaklaştı. "Arkadaşım yok, birilerine anlatmam lazım. Bu yüzden hemen konuya giriş yapıyorum." Ellerimi yüzüme koydum. Manyağın teki beni arkadaşı olarak bellemişti ve saçma sapan hayat hikayesini anlatıyordu. Benim zaten yeterince derdim vardı, birde başkalarınkini çekemezdim.
"Erkek arkadaşımın evinde kalmama rağmen, o her gün eve başka birini getiriyor. Çok..." dedikten sonra gözlerinin dolduğunu hissettim. "... boktan hissediyorum."
"Evet." diyerek onayladım onu. Ne diyeceğimi, yada ne tepki vereceğimi bilmiyordum. "Sen beni boşver." dedi burukça gülümseyerek. "Kendi derdini anlat."
Bir an, hiç kimseye derdimi anlatmadığımı fark ettim. Hayatımda o çok fazla olay dönüyordu, ama hiç birini yakınıma anlatıp, onunla paylaşmıyordum. İçimde tutuyordum. Bu da canımı daha fazla yakıyordu.
"Ben eskiden şişman bir kızdım, çirkindim." dediğimde kaşlarını kaldırdı. "Sen mi? Saçmalama." Gülümsedim. Beni şuan güzel görüyordu, ama eski halimi bilmiyordu. Zaten eski Selena ve şimdiki Selena iki farklı insandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
life is worth living | jelena fanfiction
Fanfichayat yaşamaya değer | jelena hayran kurgu Ve son olarak unutma ki, bu kız seni diş telleriyle, gözlükleriyle, fazla kilolarıyla, yağlı saçlarıyla sevdi. Senin onu her aşağıladığında, kafasına yemek artığı döktüğünde; yine arkandan gülümseyerek sevd...