Artık hayatın gerçeklerini yavaş yavaş kavrayabiliyordum. Bana da bok yemek düşüyordu.Neden hiç birimiz hatalarımızı geç zamanda, iş işten geçtikten sonra anlarız?Bunlar hayatın dersleri, olsa gerek. Selinden korkmaya başlamıştım. Ama onu bu evden nasıl gönderebilirdim bunu yaparsam asıl o beni diğer tarafa gônderecekti.En iyisi benim bu evde bir iki hafta uzaklaşmam,başka ev tutar bu evdeki masrafları da o gerizekalı ödettiririm. Kendime uzaklardan ev tutarım zaten okullar kapanıyor. Bir bahane bulurum gitmem için.
Ben böyle düşünürken Selin yanıma oturdu ve bana limonata getirdi. Ben tam alıyordum ki ya beni öldürmeye çalışmaya başladıysa diye iç geçirdim. Sonra elimdeki limonatayı masaya koydum ve midemin ağrıdığını ve soğuk olduğu için içemeyeceğimi belirttim. Biraz bozulmuştu, yüzüne bakılırsa. Bende salağım içicektim. O kurnazsa ben ondan daha kurnaz olmalıydım. Sonra düşündüklerimi söylemeye karar verdim.
"Selin benim acil İzmir'e gitmem gerekiyor. Babannemin gözlerini kapamaya günler hatta saatler var ama beni son bir kez olsun gôrmek istiyormuş , evi ben yokken idare edersin dimi arkadaşım?"
"Ayy üzüldüm ya geçmiş olsun ben de geleyim yolda başına bir şey gelmesin hem ben sen yokken çıldırırım bu evde, nolur bende geleyim"
"Selin saçmalama bu evdekilerin tüm sorunu benle sen ne yapıcağını biliyosun. Zaten ben bir haftaya gelirim merak etme arkadaşım, birazdan yola çıkıcam"dedim.
Ohhh senden kurtuluyorum selin.
YAZIKK KENDİ KAZDIĞI KUYUYA KENDİSİ DÜŞTÜ!!!
(GEÇMİŞ OLSUN SELİNCİK)