Maçolar - 5

10.6K 526 126
                                    

Merhabalar canlarım :)

Sizleri bölümle baş başa bırakmadan önce  tabiki yine gelmenizi istediğim adresleri bırakıyorum.

Facebook grubu : Zehra'nın Dünyası
İnstagram hesabım : asksensin42
Snapchat hesabım : asksensin42

Mutlaka gelin hepinizi bekliyorum

Keyifli okumalar...
*     *     *     *     *

Ertürk Maçooğlu

Dört saat önce ki toplantının sıkıntısını atlatmak için biraz acık havaya ihtiyacım vardı. Gergin bir ortamdan ayrıldığımda ilk yaptığım sahile inip rüzgarın yüzüme tokat atmasını sağlamaktır. Hayatın bana tokat atması ile bu günlere geldiğimi unutmuş değildim bunu her fırsatta kendime hatırlatmakta ve geldiğim yeri her zaman anmakta idim. Yine bir sahil yürüyüşünden geri dönerek asansöre bindim. Asansörün kapısı açıldığı andan itibaren kaybolan öfkem yeniden yerine gelmişti. Beni küçük düşürmüştü. Bana yaklaşmasına müsaade etmemem gerekirdi sarışın diyerek onu hor görmemin suçlusu oydu.

Kesinlikle oydu... Sarışın şeytan...

Çalışanların korku dolu bakışlarına aldırmadan odama girdim. Odama girdiğimde ilk dikkatimi çeken Göktürk'ün çatık kaşları olmuştu.

"O kadınla, neden ben çalışmak zorundayım?" beklediğim soruyu erken sormasına şaşırmıştım.

"O sarı kafayı, başıma saran sensin. Ben çalışacak olursam müebbetten yatarım da ondan." söylediklerime tepki olarak önce kaşlarını çattı sonra ise kahkahasını serbest bırakarak gülmeye başladı. Bu çocuğun ne zaman büyüyeceğini merak ediyordum doğrusu.

"Yengem, fena anlaşılan.'' Demesi ile sinirle adını bağırdım;''Göktürk!''

''Yalan mı, bütün toplantı boyunca gözlerini kadının üzerinden ayırmadın. Yalnız abi yengem çok dişli seni çok zorlayacağa benziyor.''dedi sinsi sinsi gülerek.

''Göktürk, defol!'' diye bağırdım öfkeyle.

''Tamam.. tamam çıkıyorum'' dedi yüzüme bakarak. Odadan çıkması ile camın önüne doğru yürüdüm ve içeriye giren temiz havayı ciğerlerime soludum. Bütün sinirimin gerilmesi beni sakinleştirmekten uzak tutuyordu.

Bu işi başıma açan oydu, Amerika'dan gelir gelmez bir bela makinesini üzerime çekeceğini tahmin etmemiştim. Geldiği günden beri gözümün içine bakarak kendini bana ispatlamak adına yaptığı eylemleri aklıma getiriyorum. Bu proje onun bir nevi kurtuluşu olmuştu boş gezmeyecek benim gözüme olduğundan daha fazla girecekti. Hedefi yanlızca bana kendini ıspatlamak tı. Görmüyordu sanki gözümde ne kadar güçlü ve başarılı olduğunu ama tabii ki Göktürk bir kadın gibi bunları duymayı daha çok tercih ediyordu. Ona sadece aferin demem için kıvranıyordu. Çocukluğundan beri böyle davranırdı, annemin ve babamın ona aferin demesi için elinden geleni yapardı bu huyu genç delikanlı olduğunda da değişmemişti. Göktür Maçooğlu maalesef hep böyle idi.

Telefonu cebimden çıkararak elime aldım ve İnsan Kaynaklarından Erol beyi aradım. Bana Umut Toker hakkında bilgi toplamasını söyleyerek talimatı mı verdim ve telefonu kapattım. Umarım Göktürk bu projeye imza atarak istediği sonucu elde eder çünkü burnuma gelen aksi yönde ki kokular beni oldukça zorluyordu. Önüme sunulan projenin o sarı şeytana ait olduğunu hissediyordum. Şimdiye dek bir kez olsun sezgilerimde yanılmadığımı hesaba katarsak kesinlikle proje ona aitti.

Kadınların karşımda ahşam kesmelerine hiç bir zaman anlam veremeyecektim. Tıpkı onun gibi... Karşımda dik durması ve bana karşı kafa tutması onun gerçekten aptal bir kadın olduğunu gösteriyordu.

Göktürk haklıydı! Toplantı boyunca gözümü ondan ayıramamıştım, bakışlarında ki sertlik ve vücudundan yayılan kıvılcımlar.. Bunlar beni neden düşündürüyordu bir türlü anlam verememiştim. Aksine sinirden hala kuduruyorum ama onun ısısını hala gövdemde hisseder gibiyim. Erkeklik dürtülerim yine meydana geldiği için böyle aptalca şeyler düşünüyorumdur kesin. Yoksa o kadını bir kadın olarak görmem imkansızdı. Kesinlikle imkansızdı....

Tüm gün ihale dosyaları ile meşgul olurken bir yandan da malum toplantı aklımdan çıkmıyordu. Göktürk' ü aradığımda sarı şeytanın yanında olduğunu öğrenmem ile gerilmeye başlamıştım. Kadının yanında saçma sapan bir şeyler söylememesini umuyordum. Odama geldiğinde kullandığı yanlış kelimeler gibi... Zihnimde kasırga yaratan bu meseleye çok fazla kafa yorduğumun farkındaydım. Aradan geçen iki saatin sonucunda kendimi biraz olsun ihale dosyasına odaklayarak kontrollerimi yaptım. Bu senede Doğan şirketi en büyük rakibimdi. Geçen sene kıl payı ile ihaleyi kazanarak adımızı bir kez daha duyurmayı başarmıştık. Ama bu sene ne tür bir hile ile karşılaşacağımı bilmiyordum.

***

Şirketten çıkmak üzere odamdan çıktığımda koridorda Göktürk' ü gördüm, yüzünde anlam veremediğim bir gülümseme vardı. Sebebi ne olursa olsun kardeşimin yüzü gülüyordu. Asansörün önünde durup beklemeye başladığımda Göktürk de yanıma gelmişti. Bana bakıp daha da geniş sırıtmaya başlaması ile yüzünde ki ifade bende merak uyandırmıştı.

''Hayırdır koçum, ne diye sırıtıyorsun.'' dedim elimi omzuna atarak. Omuz silkerek gelen asansöre doğru hareket etti. Arkasından bende bindiğimde söylediği cümleyle kasıldım; '' Yengem, seni sordu.''

Kullanmış olduğu 'yenge' kelimesiyle sinirle gözlerimi ona cevirdim. ''Göktür haddini aşıyorsun koçum. Öfkemin kurbanı olmana çok az kaldı!'' dedim uyarıcı bir dilde ve elimle omzunu sıkarak sınıra yaklaşmış olduğunu gösterdim. O kadınla benim hakkımda ne konuşmuştu da beni merak ediyordu. Göktürk' e her ne kadar sormak istesem de sormadım. Beni sinirlendirecek cümleler duymayı kendim reddettim.

''Ağabey, gayet düzgün bir cümle kurdum. Seni sordu ve bir yemek organize etmemiz gerektiğini söyledi. Sana yanlış yapmış galiba telafi etmek istediğini dile getirdi.'' Dediğinde şaşırmıştım. Bana davranışlarından pişman olacakmış gibi durmuyordu. Aksine bana boyun eğmemek için daha da fazla savaşa bileceğini gösterme niyetin de olduğunu görmüştüm gözlerinde. Asansör kapısı açıldığında birlikte inerek çıkışa doğru yürümeye başladık. Şirket kapısından dışarı çıkarken;''Bende olur dedim senin adına.'' Dedi gülerek.

''Ne dedin sen?'' diye bağırdım Göktürk' e doğru dönerek. Gözlerinin içine bakarak sorumu tekrarladım. ''Az önce ne dedin sen?'' Göktürk sorduğum soruyu es geçerek kapıya gelen arabasına doğru ilerledi ve gülümseyerek arabasına bindi. Sinirle kendi aracıma hareket ettiğimde yanlış duymuş olmayı gönülden istedim, aksi taktirde Göktürk' e çok fena sopa çekecektim.

Benim adıma karar alacak kadar yürek yediğini düşünmüyordum.

O kadının beni sormasında ki tek neden bana yaptığı hatanın farkına varmasından kaynaklanıyordu kesinlikle. Haddini aşmaması gerektiğini bundan sonra anlamış olur; ''Sarı şeytan'' diye mırıldandım.

Yolun sakin olmasından dolayı eve erken vardım, geldiğimde Göktürk bey ortalıkta yoktu. Anlaşılan korkusundan bu gece eve gelmeyecekti. Telefon ile bir ara arayacak gibi olduktan sonra vazgeçtim. Şirkette ona en ağır cezayı verdirerek kaçışının olmadığını gösterecektim ona.

Üzerimdeki son parça gömleğimi çıkartarak duş kabinine girdim. Suyun vücuduma teması ile rahatlamaya çalıştım. Ama her rahatlama çabamda vücudum kasılıyordu, zihnimde onun bakışları canlanırken sertleşmeye başladım. Düşüncelerimi ondan uzaklaştırmaya çalıştıkça boşa uğraştığımı fark ettim, her şey bir uğraşta kalıyordu. Isısını hala gövdemde hisseder gibiyim. Yaymış olduğu kıvılcımlar beni ateşe dönüştürecek kadar güçlüydü. O sarı şeytan benim zihnimi bulandırıyor...

Rahatlamadığımı aksine iyice kendimi kasmaya başladığımı fark ederek duştan çıktım. Belimde havlu ile odama geri döndüğümde yatağımın üzerinde duran telefonu elime alarak onu aradım.

''Sana, geliyorum hazır  ol..''..

MAÇOLAR...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin