Sabırsızca ellerini ovuşturdu genç kadın. Artık dayanma eşiğinin sonundaydı.Sakinleşmek için ağzına kadar dolu olan restorantta dolaştırdı gözlerini.Birkaç masa ileride birbirine aşkla bakan çiftte takıldı gözleri. Birgün bende böyle bir resmin icinde olabilecek miyim diye düsündü umutsuzca.
Bezgince iç çekip karşısında durmaksızın konusan, gözlerinin içine bakıp onu ikna etmeye çalışan adama döndürdü yosun gözlerini.
Keşke dedi kendi kendine bir defalığina da olsa kalbimi kurtarabilsem de bu tertemiz yüreğe emanet edebilsem diye içinden geçirdi,ama daha düşündüğü anda bunun imkansız olduğunu biliyordu.
O seneler önce bir yaz akşamında onlarca insanın arasında kendi yosun gözlerine birkac saniye kilitlenen kapkara gözlerin sahibine aşık olmuştu. Ve yıllardır bir lanet gibi her an yaninda götürüyordu bu gözlerin sahibini her gittiği yere. Oysa hepi topu birkaç sniye süren bir bakışmaydi yaşadıgı ama genç kadının üzerinde ki etkisi senelerdir azalmak şoyle dursun daha da acitarak artiyordu.
O geceden sonra ülkenin tanınmış iş adamı olan Yağız Yılmaz'ı adım adım takip etmiş, televizyonda , internette hakkında çıkan tüm haberleri hafızasına kaydetmişti.
Utanmasa yeni yetme genç kızlar gibi adamın resimlerinden albüm yapacaktı. Neyseki oralarda bir yerde hâlâ ufak da olsa mantık kırıntıları taşiyordu beyni...işte tüm bunlar zamanın da ettiği ben aşka inanmıyorum, öyle saçma şey mı olurmuş vs vs şeklinde ki beylik laflarının cezasıydı..
Karşısında ki genç adamın adını seslenmesiyle sonunda sıyrılabildi düşüncelerinden..
"Cemre! Beni dinliyor musun?"
James'in sabırsız sesi kendine gelmesini sağlamıştı. Hemen kendini toparladı artık bu iş daha ileri gitmeden müdahale etmesi gerektiğini hissetti. James'in açikça gösterdiği ilgisini görmezden gelmiş,yakınlaşma çabalarinı nazikçe engellemişti. Ama genç adam anlamak istememiş aksine her geçen gün daha çoşkulu bir umutla denemekten vazgeçmemişti.
Aslında ilk şüphelendiği anda tavrını koyabilseydi durum bu noktaya kadar gelmeyecek ve birazdan yapacağı tatsız konuşmaya gerek kalmayacaktı. Ama yapamamıştı işte, tersleyememiş, sertçe rededememişti. Elinde değildi çünkü hayatı boyunca kimin kalbini kırabilmişti ki bu tertemiz güzel kalbi kırabilsin.
O arkasından iş çeviren, kuyusunu kazan,dedikodusunu yapan yada açıkça nefretini kusan insanlara bile verdiği tepkilerde hep merhametli davranmıştı. Babasının onu büyütürken söylediği sözler bunda en büyük etkendi.
"Meleğim, hayat kimsenin kalbini kırıp bu yükle yaşayacak kadar uzun değil. Güzel anılar biriktir,düsmanlıklar yada intikam yerine..."
iste bu sözler onun hayatınin özeti gibiydi,hep bu doğrultuda yaşamıstı her yeni gününü.
Babası aklına gelidiğinde ister istemez gözleri doldu fakat elinin üzerinde hissettiği sıcak el ile bulunduğu an'a geri döndü.
Karşısında ki Hollywood artistlerini kıskandıracak yakışıklılıkta ki adam cevap isteyen gözlerini üzerine dikmiş sabırsızlıkla bekliyordu.
James aile şirketlerinin Londra ayağında çalışan başarılı bir yöneticiydi.Cemre 7 ay önce platonik aşkından kaçmak içın amcasının kısa süreliğine buraya gelmesi için yaptıgı teklife balıklama atlamış, ilk günden iki genç iyi arkadaş olmuştu.
Ta ki james'in Cemre'ye olan aşkına yenilip bu konuda adımlar atmaya karar verdiği güne kadar.işte buyüzden değer verdiği arkadaşından uzak durmak zorunda kalıyordu genç kadın. Sevdiklerinden kilometrelerce uzaktayken sığındığı james ise artik ondan net bir cevap duymak istiyordu,duyucağı cevabın ne olacağını bildiği halde... bu da Cemre'nin net olmasını soylemekten korktuğu şeyleri yüksek sesle dile getirmesi anlamına geliyordu.
sonucunda james'i kaybedeceğini bilmek ise içini daraltiyordu. Cünkü Cemre sevdiklerini kaybetmenin acısını simsiyah bir yaz gecesinde en derinden yaşamıs,tüm ailesini dehşet bir kazada kaybetmişti.
Sonrasinda amcasi sayesinde hayata tutunmuş ama aradan geçen 13 senede içinde ki yangında ufacık bir azalma olmadan nefes almaya çalışmıştı.
Derin bir nefes aldı, kelimeleri toparlamaya çalıştı ama son anda doğaçlama yapmaya karar verdi. Elini james'in elinden kurtarıp sırtını dikleştirdi, kararlı bir sesle konuşmaya başlaďı ;
"James...senin bende ki değerini biliyor musun?"
Genç adam bu soru karşısında bir an duraksasa da ardından gelecekleri tahmin etmekte zorlanmadı.
"Seni o kadar önemsiyorum ki son nefesime kadar hayatımda ol istiyorum,ama sevgilim yada eşim olarak değil...dostum kardeşim sırdaşim sen her neyim olmayi istersen o olarak. Seni kaybetmemek için bugüne dek bu konuda açık konuşmadım ama hareketlerimle yeterince ifade ettim duygularımı,fakat sen direndin her seferinde yılmadan devam ettin ve işte şuanda olduğu gibi kendimden nefret etmeme sebep oldun"
"nasil?" diye mırıldandı genç adam.
"Sen hayatimda ki değer verdiğim ender insanlardansın ve karşına geçip kalbini kırmak zorunda bırakıyorsun beni" diye cevapladı Cemre onu.
Derin nefes alıp devam etti,
"James ben bir başkasına aşığım ,tek başıma da yaşasam,karşılığinı asla göremiycek de olsam söküp atamıyorum onu içimden. Ne olur anla beni bu durumda senin hislerine nasıl karşılık verebilirim ki?" diyebildi Cemre..
"Cemre sen ciddi misin? Kim bu gerizekalı? Senin aşkına karşılık vermeyen o beyin özürlü kim söyle bana lütfen" diyen James duygularını saklamak için mükemmel gülümsemesinin arkasına saklandı..
O anda Cemre'nin gözleri minnettarlık ile bakıyordu karşisında ki genç adama. Çünkü anlamıştı onun ne yapmak istedigini.
" o gerizekalının hiçbirşeyden haberi yok. Senelerden beri gözlerime sadece birkaç saniye bakan bir adama deli gibi aşık olmak olsa olsa benim salaklığım sanırım."diyerek cevapladı genç adamı.
James her gören kadını kendinden geçiren gülümsemesiyle Cemre'ye döndü " sen bana aşık olsaydın anlardım bebeğim,her sağlıklı erkek anlardı.acabaaa..." diyerek cümlesini yarım bıraktığında her ikisi de kahkaha atiyordu.
Cemre sonunda cevap verdiğinde az önce ki neşesinden eser yoktu. "Onu televizyonda veya internette gördüğüm her defasında yanında mükemmel kadınlar vardı ve ikinci defa aynılarına rastlamadım. Çapkın bir pisliğin tekine tek bakışiyla aşık olduğuma inanabiliyor musun?"dedi.
James kızın haline üzüldü çünkü Cemre'de tıpkı onun gibi tek taraflı aşk yaşıyordu. ortamı neşelendirmek için sinsi sinsi sırıtarak " bebeğim ikimizde aşk acısı çekiyoruz. Bence birbirimizin kollarında yaralarımızı tedavi etmeliyiz" diyerek göz kırptı.
Cemre daha fazla dayanamayarak kahkaha atmaya başladığında artık masalarında ki ortam fazlasıyla rahatlamıştı.
James teslim olurmuş gibi iki elini havaya kaldırarak " son defa şansımı denemek istediğim için beni suçlayamazsın güzelim"dedi.
Artık iki genç insan keşkeleri bir yana bırakıp sevgi ve minnet dolu gözlerle birbirlerine bakıyorlardı.çünkü herkes içini dökmüş ve hesaplar kapanmıştı. Bundan sonra bu iki genç birbiri için cok değerli birer dost hatta kardeş olacaktı.
İşte Londra'nın herdaim kalabalık olan bu lüks restorantı,o gece sonsuza kadar birbirlerine sevgi ve güvenle bağlı kalacak iki yaralı kalbin sessiz dostluk anlaşmasına şahit olmuştu...iki dost hicbir zaman ve koşulda birbirinden kopmamaya sessizce söz verdiler..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEMRE
RomanceHiçkimseye itiraf edemedigi aşkını yıllarca kalbinde yaşadıktan sonra Yağız'ına kavuşan Cemre'nin öyküsü bu..... Seneler boyu genc adamın tek bir bakışıyla mühürlenen kalbini kimselere vermeyen, Umutsuzca aşkını bir başına yaşayan Cemre tam hayaller...