8.BÖLÜM

46 4 2
                                    

Sonra ki günler Yağız'dan bir işaret beklemekle geçti Cemre için ama genç adamdan en ufak bir hamle gelmediği  gibi, otel projesi için bile onunla görüşmemiş, asistanları aracılığı ile  bilgi akışını sağlamıştı. Cemre ne düşünmesi gerektiğini bilemiyor, o gece yaşadıklarının fazla çalışan hayal gücünün oyunu olduğundan şüpheleniyordu. Oysa evinin önünde Yağız'ın arabasının içinde aralarında ufacık bir boşluk varken, adamın gözlerinde ki yoğun duyguları gördüğüne yemin edebilirdi. Aklının henüz kaybetmediğini emindi öyleyse Yağız'ın hareketlerini yanlış yorumlamış ve ne kadar kabul etmek istemesede artık durumun tehlikeli ve saçma bir hal aldığını görmezden gelmek gittikçe daha zor olmaya başlamıştı. Artık kendine  çekidüzen vermek zorundaydı yoksa beyni onu Yağız'ın da kendisinden hoşlandığına inandıracak ve Cemre en sonunda gardını düşürüp genç adamın  boynuna atlamaktan kendini alamayacaktı. İşte bu da genç kadının hayat boyu  atlatamayacağını kadar büyük bir utanç demekti. Eğer ufacık bir umut olduğunu hissetseydi , bu derece gururunun esiri olmayacak , duygularını saklamak için bu denli çaba harcamayacaktı. Gelgelelim   Yağız başından beri mink bir ilgi kırıntısı bile göstermemiş aksine her defasında vebalı gibi onu inceleyip uzak durmaya çalışmıştı. Arabasında olanları saymazsa tabii. Fazla düşünmeye gerek yoktu artık kafasını bu adamla meşgul etmekten vazgeçmenin  zamanı geldi de geçiyordu. Kaç yıldır kendini bu tek taraflı aşk hikayesine mahkum etmiş, çoğu zaman hayatı es geçmişti. Sonucunda elinde kalan ise Kocaman bir hiç ve çözülmesi imkansız bir kafa karışıklığıydı. Artık önüne bakmalı, hayatın getirdiklerini karşılamayı bilmeliydi. Tabii becerebilirse...
Yağız ise o geceden sonra tepetaklak olmuş, omzunda ki iyi ve kötü meleğin beynini kemirmesinden usanmıştı. Bir tarafı doğru olanı yaptığını, uzak durmanın en akıllıca karar olduğunu, kendini ateşe atmadığı için sevinmesi gerektiğini söylerken, diğer taraftan çok zayıf bir ses resmen ona küfürler savuruyor, aptal bir korkak olduğunu haykırıyordu.
İstediğini almaya alışık olan ve bunun için harekete geçmekten bir saniye bile tereddüt etmeyen koskoca Yağız Yiğiter nasıl olmuştu da yosun gözlü bu kadından ölümüne korkmuş arkasına bakmadan kaçabilmişti. Cemre'nin karşısında hissettiği savunmasızlık onu çileden çıkartıyor, cesaretiyle nam salmış adamın kendisini ufak bir kedi yavrusu gibi hissetmesine neden oluyordu. Çünkü içinde bir yerlerde biliyordu ki bu kadını bir kez hayatına alırsa dönüşü yoktu. İşte kaçmaya yada ertelemeye çalıştığı da tam olarak buydu; Cemre ile sonsuza kadar sürecek bir hayat...
Sebebi belliydi aslında kendi de biliyordu  ama senelerdir elinde olmadan her karşısına çıkan kadının onu terk edeceğine inanmış, bağlılık veya aşktan deli gibi kaçmıştı. Tabi ki bunun da tek sebebi üniversite yıllarında yaşadığı ağır darbe ve hayal kırıklığıydı.. Rüya'yı ölümüne sevmekti tek suçu ve karşılığında aldığı ise onu ve arkadaşını kendi yatağında basmak olmuştu. O günden sonra hernekadar kadınlardan nefret edip, intikam yeminleri etmek gibi  aptalca davranışlar sergilemese de, onları araç olarak görmeye başlamış, bağlanmayı aklından bile geçirmemişti. Bu saatten sonrada yeminini bozup tekrar  o riskleri alıp, aynı yıkımı yaşamaya göze alamazdı.
Yağız'ın iç hesaplaşması etrafındakilerde maalesef   kasırga etkisi yaratmış, asistanı Berra'da bu durumdan en çok nasibini alan kişi olmuştu.
Garibim korka korka kapısını çalıp içeri girdiğinde bu kez hangi sebeple azar işiteceğini tahmin bile edemiyordu. Saat sekizde ki yardımlaşma derneğinin balosunu hatırlattığında  da beklediği en son tepki, Yağız'ın dakikalarca ona boş gözlerle bakıp, teşekkür ederek çıkmasına izin vermesiydi.
İşte yine aynı şey olmuştu ve Yağız bundan nefret ediyordu.. Sanki günlerdir kafa patlatıp cemre'den uzak durmaya karar veren, büyük büyük laflar edip yeminini bozmayacağına kendini inandıran o değilmiş gibi kadını görmek için karşısına çıkan bu fırsat kalbini yerinden oynatmıştı. Oysa bir saniye öncesine kadar kararlı ve duruşu belli bir Yağız varken şu anda o adam şuanda kesinlikle bu odada değildi. Günlerdir genç kadının görmemiş, sesini duymaktan köşe bucak kaçmıştı şimdi unuttuğu bu balo ona Cemre'yi görebilmeyi, zarif vücudunu inceleyip yeşil gözlerinde kaybolmayı büyük bir paket halinde ona sunuyordu.Bu  kararımdan döndüğüm anlamına gelmez diyerek aklınca   kendini ikna etmeye çalıştı.  2 saat sonrada işlerini bitirip evinin yolunu tutmuştu bile. İlk kez bir kızla buluşacak saf ergenler gibi heyecanla dolabının karşısına geçip giyeceği kıyafeti seçmesi  uzun zaman alsa da her ne hikmetse (!) genelde giydiği ve onu sanki fazlası mümkünmüş gibi daha da çekici gösteren siyah takım elbisesinde  karar kıldı. Bir yandan ağlanacak haline gülüp, bir yandan da kendine küfürler ederek hazırlanıp evden çıktığında gecenin başlamasına daha 45 dakika vardı.   
Cemre ise eve gelip bıkkınlıkla hazırlanmaya başladı. Ne olursa olsun Bihter Hanıma verdiği sözü tutacak ve bu geceye katılacaktı. Eğer yağız gelirse, onu başka kadınlara yakın davranıp buz gibi gözlerini kendisine dikmesine katlanmak zorunda kalacak, yada gelmediği için hayal kırıklığı ile tüm gece boş boş oturup saatleri doldurmaya çalışacaktı. Her iki ihtimalde canını yakıyordu ama artık dönüşü yoktu ve tek yapılacak şey bu geceyi sorunsuz atlatmak için dua etmekti.
Bu gece için seçtiği,Omuzlarını açıkta bırakan, derin göğüs dekolteli, lila elbisesi,beline tam oturuyor,bileklerine kadar uzanan İpek kumaştan eteği ve derin yırtmacıyla adeta peri kızı gibi görünmesini sağlıyordu. Dağınık topuzu ve hafif makyajıyla hazırlığını bitiren Cemre daha fazla oyalanamayacağını anladığında yola koyuldu.
Boğaz'ın kenarında tarihi bir eser olan dev otelin çiçekli yolundan ilerleyip aracından indiğinde yüzünde patlayan flaşlar onu bir anlığına afallatsa da sonsuz gibi görünen gazetecilerin sorularını ustalıkla geçiştirip alana doğru ilerledi.  Devasa kapıya yaklaştığında duyduğu tanıdık sesle arkasını dönen genç kadın Efe'nin her zaman ki çapkın gülüşüyle ona doğru geldiğini gördü. Çok samimi olmasada sevdiği bu genç adamında bu gece burada olduğunu bilmek mutlu etmişti Cemre'yi. Melek'leri kıskandıracak gülümsemesi yüzüne yayıldığında Efe bir süre nefesini tuttu. Hemen ardından kendini toparlayıp;
"Her zamanki gibi olağanüstüsün Cemre. Sana on saniyeden fazla bakmak kalp sağlığım için zararlı, lütfen gecenin ve ülkenin en güzel kadınını koluma takarak  içeriye girmeme izin ver" diyip genç kadının minik eline öpücük kondurdu.
" Efe'cim hiç değişmeyeceksin değil mi? Elbette bende ülkemizin yetiştirdiği en çapkın ve yakışıklı iş adamıyla bu sıkıcı davete giriş yapmaktan onur duyarım"  diyerek göz kırptığında nekadar davetkar göründüğünün farkında değildi genç kadın.
Salona adım atmalarıyla tüm gözler ikisine dönmüş, kimisi şaşkınlık , kimisi hayranlık, kimisi de kıskançlıkla izliyordu onları. Efe ise bir tek Yağız'ın  bakışlarıyla ilgileniyor, arkadaşının ne düşündüğünü anlamaya çalışıyordu. Her adımda yaklaştığı, kıskançlık ve sinirle dolu kara gözler ona istediği cevabı vermiş keyfini daha da yerine getirmişti.
Yağız'ın ailesi ile aynı masayı paylaştıklarını gördüğünde çığlık atıp kaçmamak için kendini zor tutan Cemre sırayla amcası, yengesi Bihter hanım ve Cem bey ile kucaklaşmış aldığı iltifatlardan kızaran yanakları ile yağız'a bakıp elini uzattığında genç adam elini kıskaca alır gibi yapışmıştı. Bir kaç saniye süren selamlaşma neyse ki kimsenin dikkatini çekmemişti. Bihter hanım ile Esra'nın arasındaki yerini aldığında Yağız'ın tam karşısında olduğunu görmek gerilen sinirlerine hiç de iyi gelmemişti. Kafasını kaldırıp genç adamın gözlerine bakma aptallığını yaptığındaysa pişman olmak için artık çok geçti. Genç adam  alev alev yanan gözlerini  herzaman ki gibi Cemre'ye dikmiş, baktığı her yeri adeta yakıyordu. Alnının sağ tarafında atan damar ise bu bakışların pek de hayra alamet olmadığını anlamak için yeterli bir işaretti. Neyse ki Cemre kafası fazlaca çalışan bir kadındı ve bu gece Yağız'la gözgöze gelmemesi gerektiğini anlayabilmişti.
Bihter Hanımın " Cemre'cim bu ne güzellik! Bu gece peri kızı gibisin güzel kızım" cümleleri genç kadının aklını Yağız'dan uzaklaştırmasını sağladı. Bihter Hanım en az gençliğinde olduğu kadar naif ve güzel bir kadındı dolayısıyla Cemre de ortada ki gerçeği dile getirdi;
"Söz konusu güzellik olduğunda Bihter Hanım, ne ben ne de bir başkası sizin ellerinize su dökemez  ama zarif iltifatınız için çok teşekkür ederim" bu gerçeği yansıtan sözler yaşlı kadının sürekli olduğu gibi yanaklarının kızarıp, utanmasına neden olmuş, gördüğü tatlı manzaraya daha fazla dayanamayan Cem Bey ise herzamanki gibi kendini tutamayıp karısını öpücüklere boğmuştu.
Çocukluğundan beri alıştığı bu sevgi gösterisi her defasında Yağız'ın anne ve babasına hayranlık duymasına, kendi için ise içinde ki boşluğu bir kez daha hatırlamasına sebep olurdu. Bir zamanlar uğruna canını verecek kadar aşık olduğu Rüya, eğer genç adama hayat boyu unutamayacağı bir ders verip, onu en yakın arkadaşıyla aldaltmasaydı belki ikisi şuanda tıpkı anne ve babası gibi böyle mutlu bir hikayenin kahramanı olabilirdi. Yada en azından Yağız hiçbir kadına bağlanmama kararı almamış, seneler içinde  karşısına çıkanlardan biriyle aşkı yaşayıp mutlu bir yuva sahibi olabilirdi.

Kimi kandırıyordu ki??? Bugüne kadar hayatından geçen hiçbir kadın onu Cemre kadar etkilememiş, yatak arkadaşlığından bir adım öteye gitmeyi başaramamıştı. Gözleri tekrar genç kadına kaydığında Tanrı'ya aklını koruması için sessiz bir dua gönderdi. Bu kadın bu gece böyle güzel olmak zorunda mıydı? Etrafta aç kurtlar gibi ona bakan erkeklerin Cemre farkında olmasada, Yağız o gözleri ellerine vermemek için kendini zor tutuyordu. Ve birde densiz Efe manyağı ve gecenin başında yaptığı gösteri vardı ki, yağız onları kol kola ilerlerken gördüğünde kendini nasıl zaptedip Efe'nin suratına yumruğunu gömmediğine şaşırıyordu.
Cemre'yi en yakın arkadaşı olsa da başka bir erkeğin  kolunda görmek Yağız'ın gözünün dönmesine sebep olmuştu. O cemre'den kaçmaya çalıştıkça, genç kadın daha da güçlenerek üzerine geliyor, her hücresine yavaş yavaş işliyordu.
Ama Yağız'ın sabır sınavı henüz bitmemişti. Kader adeta ona meydan okuyor, direncini ölçmek için hiçbir masraftan kaçmıyordu. Bunu Nasıl mı anlamıştı?
Cemre'nin arkasında dikilip ona hayranlık  ve aşkla bakan yakışıklı adama ,
"James! Senin ne işin var burda? Bu ne güzel süpriz!"  Diyerek sarıldığını  gördüğünde tabii ki...

CEMREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin