9. BÖLÜM

45 4 4
                                    

Katil olmak işte bu kadar basitti. Bir daha asla 3. Sayfa haberlerinde gördüğü garip olaylara mana vermemeye  karar verdi genç adam. Çünkü pençeleriyle Cemre'yi sarmalayan karşısında ki bu densiz, biraz daha genç kadının içine düşerse Yağız o pençeleri kullanılamaz hale getirecekti. Gecenin başından beri sabretmeye çalıştığı olaylar yetmezmiş gibi birde  bu İngiliz soytarısı yırtık dondan fırlamak için bu akşamı seçmişti.
İçinden sabır çekerek kendini zaptetmeye çalışan Yağız'ın dikkatini dağıtan Efe'nin keyifli sesi oldu.
"Abi az biraz daha sabret boynuzlarının çıkması an meselesi."
"ne? Anlamadım."
"Neyi anlamadın? Biraz daha sabır çekerek diyorum, öylece oturursan diyorum, karşında ki herif  sayesinde diyorum alnın kaşınmaya başlayacak diyorum."
Sabahtan beri içinden konuşmuyor muydu? Ne ara bu psişik Efe onun iç seslerini duymaya başlamıştı. Yada sakın!! Yok ya tüm o küfürleri dışından söylemiş olamazdı herhalde değil mi? Yaşadığı kısa süren afallamadan çabucak kurtulup bozuntuya vermeden Efe'yi cevapladı.
" inan, senin saçma esprilerinle uğraşmak için hiç de havamda değilim. Şakalarını etrafta ki kadınları etkilemek için sakla."
"Neden havanda değilsin ki? Moralini bozan birşey mi var? Hayret james gelmeden önce gayet iyi görünüyordun."
Efe ile bu konuşmayı uzatmak, onu herkesten iyi tanıyan arkadaşına eninde sonunda kendini açık etmek demekti. İşte buyüzden herzamanki gibi sert bakışlarını kullanıp karşısındakini durdurmayı tercih etti.
Bu kadar mı belli ediyordu düşüncelerini? Bu soru istemsizce etrafındakilere bakmasına sebep oldu. Annesinin imalı bakışlarla ona sırıtmasını saymazsa, kimsenin onunla ilgilendiği yoktu. Çünkü tüm ilgi james'in üzerinde toplanmış, gerizekalı herifte garip aksanıyla sohbeti ele geçirmiş görünüyordu. Sadece Esra masada ki muhabbetten etkilenmemiş görünüyor, kaçamak bakışlarla Yağız ve Efe'yi inceliyordu.
Gözleri onu dinlemeksizin Cemre'ye doğru kaydığı sırada, boynunu saran kollar ve genzine dolan  baharatlı ağır parfüm kokusu Yağız'ın tiksintiyle burnunu kırıştırmasına neden oldu. Çünkü bu kolların sahibini tahmin etmek onun için hiç de zor değildi..
SELİN!!!!
Mekan Zaman dinlemeden bukadar rahat davranarak, onun sahibiymiş gibi rol yapabilecek tanıdığı tek dengesiz bu kadındı. Ve tabi ki yanılmamıştı.
"Canım merhaba. Özledim seni." Diyen bed sesi kulağının dibinde çınladıkça, Yağız'ın yay gibi gerilmiş sinirleri artık kopma raddesine geldi. Ani bir refleksle  nefesini kesen kollardan kendini kurtarırken gözgöze geldiği cemre'nin bakışlarındaki hayal kırıklığını farketmesi zor olmadı. Fakat genç kadının kendini toparlaması çok zamanını  almadı.
Selin teklif beklemeden elini Yağız'a uzatıp ;
"bu şarkı bitmeden  benimle dans et." diyip onu çekiştirdiğinde, bu deli kadının dediğini yapmaktan başka çaresi olmadığını bilen adam mecburen piste yöneldi.
Uzun kollarını Yağız'ın boynuna dolayıp,bedenini ona yaslayan Selin, halinden o kadar  memnundu ki, son bir saattir gözünü ayırmadan izlediği Yağız'ın,  Cemre'ye hayranlık  dolu bakışlarını bile unutmuştu.
" seni kaç defa daha bana emrivaki yapmaman konusunda uyarmam gerekiyor?" Diye resmen tıslayan Yağız'ın  öfkeden yanan gözlerinde gördüğü karanlık, genç kadınının aralarında ki mesafeyi biraz daha açmasına neden oldu.
"Sadece seninle dans etmek istemiştim. Hem karşındaki kadına O kadar dalmıştın ki biraz kendine gelirsin diye düşündüm."
Az önce Efe'den duyduğu cümlelerin benzerini Selin'in  ağzından duymak Yağız'ın bir an şaşırtsa da, Selin'e duyduğu öfke kendini çabuk toparlamasını sağladı. Ellerinin arasında ki kadının belini tek hamlede kırması an meselesiydi ve bu takıntılı ruh hastası bunu çoktan haketmişti. Bu fikri daha sonra değerlendirmek için beyninin bir köşesine not aldı Yağız.
"Senin hastalıklı beyninin ne düşündüğü, hangi senaryoları kurduğu inan umrumda değil. Saçmalıklarını kendine sakla ve pistten indikten sonra bir daha sakın bana yaklaşayım deme!"
" Hiçbir zaman beni görmeyeceksin değil mi? Bunun için elimden geleni yapıyorum ama sen bana bakmak bile istemiyorsun. Neden seni sevdiğimi anlamak istemiyorsun? Sadece benimle Mutlu olabileceğini neden görmek istemiyorsun?"
Yağız, Selin'den  aynı iç karartıcı cümleleri kaçıncı defa duyduğunu bilmiyordu ama her seferinde üzerindeki etkisi aynıydı.
Bu kez de  yine midesinden yükselen acı sıvıyı tutmakta zorlanmaya başlamış, içinde toplanan ateşi zaptedebilmek için sıktığı dişleri artık canını acıtmaya başlamıştı. Ve yine her seferinde olduğu gibi Selin'e  zarar verme isteği ile başa çıkmakta zorlanıyordu.
Kadını biraz daha uzaklaştırıp, ateş saçan siyah gözlerini onun buz gibi mavilerine dikti.
" Bu dejavu hissinden sıkılmaya başladım artık. Kaçıncı kez sen aynı şeyleri söylüyorsun, bende aynı cevapları veriyorum. Umarım bu defa söylediklerim kafana girer. Çünkü bir daha bu kadar nazik cevap vermeyeceğim.  Dünyada son kalan kadın bile olsan yine de seninle birlikte olmayacağım. Lütfen bir an önce doktora git ve aşk sandığın bu saplantıdan sen kurtul, ben de rahat edeyim."
Yağız'ın , sesi aldatıcı bir sakinlikle çıkarken, cayır cayır yanan gözleri hissettiği öfkeyi resmen bağırıyor,farkında olmadan genç kadının belini sıkarak canını daha fazla yakıyordu.
Hissettiği acıya ve genç adamın haykırdığı nefretine daha fazla dayanamayan Selin, cevap vermek yerine başını öne eğerek , onun üzerine daha fazla gitmemeyi tercih etti. Çünkü saplantı ve hatta hastalıklı bir ruha sahip olsada  kafası yeterince çalışıyor, Yağız'ın karşısında ne zaman  frene basması gerektiğini çok iyi biliyordu.
Müzik bittiği an da  ikisi de birbirinden ayrılıp, kendi masalarına doğru yöneldi.
Fakat her adımda Selin sayesinde unuttuğu James'i Cemre'ye daha da sokulmuş görmek genç adamın adımlarını değiştirip kadının arkasına geçmesine neden oldu.
Eğer bu gece herşey üst üste gelip Yağız'ın  sinirleri bu denli yıpranmasaydı, asla böyle düşünmeden hareket etmez, anlık kararına uyup beynini devre dışı bırakmazdı. Ama gel gör ki bu akşam saatlerdir hiçbirşey normal değildi ve Yağız'ın da bir kez olsun içgüdüleriyle hareket etme lüksü olmalıydı.
Sakince arkasına geçip avucunu Cemre'nin çıplak omuzuna koyan genç adam, elinin altında ki ipek tenin avcunu yakmasına aldırmamaya çalışarak, genç kadının kulağına iyice yaklaştı. Dudakları ile kadının kulağı arasında neredeyse boşluk kalmayacak şekilde durup ;
" benimle dans et." Deyiverdi baştan çıkarıcı sesini kullanarak.

Sadece bir kadeh şarap içmişti ama bu kadar sarhoş olması mantıksızdı. Evet içkiye pek de dayanıklı olmayan bir bünyesi olduğunu gayet iyi biliyordu fakat 1 kadeh ile bu derece kafayı bulması imkansızdı. Kalbi kısa süren bir teklemenin ardından tekrar atmaya başladığında herzamanki gibi jetonunun yuvarlanma sesi kulağına geldi.
Dokunduğu yeri ateş gibi yakan Yağız'ın eli gerçekti...  Burnuna dolan ferah erkeksi koku da..... Tıpkı hayallerinde olduğu  gibi Yağız'ın ona sorduğu soru da...
Fakat beyni koşarak ortamdan ayrıldığından, ağzını açıp ondan cevap bekleyen adama tek kelime edemiyordu. Masadaki herkesin şaşkınlık ve beklenti dolu bakışları eşliğinde gittikçe artan ve rahatsızlık verici olmaya başlayan sessizlik Yağız'ın çıldırtıcı sesi  ile son buldu;
"Umarım bir an önce karar verip benimle piste gelirsin, yoksa reddettiğin teklifim sayesinde bu gecenin  en çok konuşulan adamı ben olucam."
"Ee.. Şey.. Pardon..........elbette sizi böyle skandala alet etmemek için elimden geleni yapmaya hazırım."
Yağız duyduğu cevapla beklemeksizin, Cemre'nin minik elini kendi koluna yerleştirip, onu piste yönlendirdi. Brayn Adams ' ın sesinden have you Ever Really loved a woman  şarkısının notaları salonu doldururken, yağız da ellerini kadının beline yerleştirip onu kendine iyice yaklaştırdı. Burnuna dolan Yasemin kokusundan mı yoksa kadının teninden yayılan ateşten mi  bilinmez, şu an genç adamın kafasında ne kurallar ne de yeminleri kalmıştı. Tek düşünebildiği kolları arasında ki bu narin varlığı sonsuza kadar kendine saklamaktı.
Cemre ise kırgındı... Hakkı olmadığını bildiği halde hemde. Daha birkaç dakika önce başka bir kadını sarmalayan bu kolların sahibine deli gibi kızgındı çünkü bu adam farkında olmadan Cemre'yi,  o  içini kavuran sahneyi izlemeye mecbur etmişti. Oturduğu yerde paramparça olan kalbini susturmaya çalışırken, ağlamamak için sarf ettiği çaba artık canını yakmıştı.
Oysa ağlamak istiyordu...
Ağlayıp, bağırıp çağırmak, birşeyleri fırlatıp isyan etmek istiyordu. Avazı çıktığı kadar bağırıp;
"NEDEN BEN DEĞİL????" diye hesap sormak istiyordu.
Bunların hiçbirini yapmadı çünkü ne hesap sormaya ne de isyan etmeye hakkı vardı.
Onu umut etmekten bile çekindiği adama tek kelime edemezdi.
Neyse ki James onun sıkıntısını hissetmiş, bahçeye çıkmayı önermişti. Ne onu anlayan bir dostun sıcak omuzu ne de cennetten bozma bu bahçe rahatlatabildi kalbinin sızısını. James'in  sırrını biliyorum bakışlarına aldırmadan içeri girip, yerine geçtiğinde Yağız'ın dansı yeni bitmiş ama geldiği gibi onunla dans etmesini istemişti genç adam.
Az önce aynı adam  yüzünden cehennemin en kor ateşiyle cayır cayır yanan kalbi, gene Yağız'ın tek bir cümlesiyle şifasını bulmuş,  cennet bahçesine dönmüştü.
Yağız'ın bu hareketleri kafasını karmakarışık etmesine rağmen Cemre anı yaşamaya karar verip  senelerdir hayalini kurduğu bu sahnenin tadını çıkarmayı seçti. Şarkı sona erdiğinde ikisinde birbirinden ayrılmaya henüz hazır değildi. Etraflarında ki insanlar teker teker yerlerine otururken bir saniye bile gözleri birbirinden ayrılmadı. Derinliklerinde kaybolduğu yeşil gözlerde tüm dünyayı unutan Yağız , zorlukla kendine gelip Cemre'yi masalarına doğru yönlendirdi. Tek kelime etmeden onu tekrar yerine oturtacağını anlayan cemre artık öfkelenmekten çok kendine acıma hissiyle mücadele ediyordu. Bir teşekkür yada ufacık güzel bir söz bile etmeyen genç adam sanki az önce yaşananlar hiç olmamış gibi sakin adımlarla yanında yürüdükçe, Cemre  içindeki  kaçıp gitme isteğiyle savaşıyordu. Onu bu istekten vazgeçiren ise aynı zamanda hayatının şokunu yaşamasına sebep olan Yağız'ın, kulağına yaklaşıp seksi ama tehtidkar  tonda kurduğu cümleydi;
" james denen bu heriften uzak dur, yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim."....

CEMREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin