4. BÖLÜM

64 4 5
                                    

ŞOK , UTANÇ , REZİLLİK...... Cemre'nin  o an hissettiği duyguları en iyi anlatan kelimelerdi.Hayır hangi gerizekalı senelerce uzaktan izleyip aşkından geberdiği adama  ilk yüz yüze gelişinde bebek müjdesi verirdi ki? Zaman durdu,hayat durdu... Cemre olduğu yerde dikiliyor tek kelime etmeden öylece Yağız'a bakıyordu. Ona sonsuz gibi gelen aslında topu topu birkaç saniye süren sessizliği Kemal Bey'in neşeli sesiyle bozudu.
" Hoşgeldin güzel kızım, her zaman ki gibi bomba gibisin" diyen yaşlı adam Cemre'nin biraz daha magmaya yaklaşmasına sebep oldu. Neyse ki Cemre gerektiğinde bir aktris kadar profesyonel olmayı becerebilirdi.
"Hoşbulduk amcam, kusura bakma Zehra'yı göremediğim için misafirin olduğundan haberim yoktu. Görüşmenizi böldüm  "diyerek aklınca rezilliğini unutturmaya çalıştı.
Amcası önemsiz olduğunu anlatmak için elini şöyle bir sallayıp " Olur mu öyle Ahu gözlüm. İyi ki geldin. Biz de Yağız Bey oğlum ile Antalya'da ki otel projesinin detaylarını görüşüyorduk. Bu proje senin yönetiminde olucak o yüzden zamanlaman mükemmel. Siz tanışında görüşmeye devam edelim"dedi
Yanlış mı duymuştu yoksa amcası ona Yağız ile beraber uzun süre dipdibe çalışacağını mı söylemişti az önce. Teker teker gelin gözünüzü seveyim. Kalbimin ayarlarıyla mı oynamaya çalışıyorsun be kader! Diye sessizce mırıldandı.kendisini toplandığında iki adamında ona anlamsız gözlerle baktığını gördüğünde derin bir ohh Çetin. Neyse ki kimse duymamıştı..
Ne tepki vereceğini bilemez halde ortada dikilirken imadına Yağız yetişti.
"Merhaba Cemre Hanım. Yağız Yılmaz ben. Yılmaz Holding'in yöneticisiyim. Tanıştığımıza memnun oldum. Eminim başarılı bir takım olucaz" diyerek kalın sesiyle konuşmasını bitirdiğinde Cemre heyecandan yere yığılmamak için savaş veriyordu. Sanki ağır çekimdeymiş gibi elini genç adama uzatıp "Bende çok memnun oldum Yağız Bey, iyi bir takım olacağımızdan şüpheniz olmasın" diyerek cümlesini bitirdiğinde kırdığı potu farketmişti. Daha ne kadar manyaklaşabilirim diye düşündüğü her seferinde beyni ellerini açıp işte bu kadar dercesine ona cevap veriyor, pot üstüne pot kırmasına vesile oluyordu.
Elleri terlemeye, bacakları titremeye başlamış,kalbi birazdan vücudundan çıkıp, zıplaya zıplaya  odayı terk edecekmiş gibi hissediyordu. Yağız'ın dudaklarını hafifçe yukarı kaldırıp devirdiği çama sırıtması ise genç kadının artık sınırının sonuna gelmesini sağlamıştı.
Neyse ki dışarıdan bakan herhangi bir gözün Cemre'nin içinde yer değiştiren organlarını yada yaşadığı heyecanı anlaması mümkün değildi. Kemal Bey hariç... O, elleriyle  büyüttüğü yavrusunun bir bakışından anlardı ne düşündüğünü. Şimdi de ön teşhisini koymuş, emin olmak için birkaç test yapması gerektiğini düşünüyordu.
Birbirine saniyelerde tek kelime etmeden bakılan iki gencin dikkatini çekmek için  boğazını temizleyip " Evet Cemre'cim  biz son ayrıntıları hallettik cuma günü imzaları atar atmaz çalışmalara başlıyoruz. Bundan sonra söz artık sizde.
Cemre'ye güvenim sonsuz Yağız Bey oğlum Allah utandırmasın" dedi.
Kısa bir süren görüşmeden sonra Yağız "Cuma günü tekrar görüşmek üzere, şimdiden hayırlı olsun. Cemre Hanım bebek için de tebrik ederim" diyerek herkesle vedalaşıp bombayı genç kadının kucağına bırakıp ofisten çıktı. Arkasında şaşkınlıktan ağzı o şeklini almış boş boş bakan bir Cemre bırakarak hemde.
Kendine gelmesi biraz zaman aldı ve sanki kafasında ki jetonun düşme sesi kuLağına kadar geldi.
Yanlış mı duymuştu yoksa bu gerizekalı kas yığını onun hamile olduğunu mu zannediyordu. Birden omuzları hayal kırıklığı ile çökerken kendini koltuğa bıraktı. Neden sonra amcasının bıyık altından gülerek onu izlediğini farketti.
Mantıklı birşey söyleyip durumu kurtarmalıydı evet kurtarmalıydı da nasıl....
Aklına  gelenleri ardı ardına sıralamaya başladı birden.
" manyak mı ne!!!! Beni hamile sandı adam! Hayret birşey yaa! Evli değilim barklı değilim Allah Allah !" Dedi ve anında dilini ısırdı. Çok mu saçmalamıştı acaba. Ya amcası şüphelenirse..
Neyse ki amcası onu çok zorlamadı herşeyin zamanı vardı.  Bunun yerine " Hakikaten o bebek müjdesi de neydi öyle? Hiçbirşey anlamadım."diyerek Cemre'nin derin bir oh çekmesine sebep oldu.
Amcasının verdiği pası değerlendirmekte gecikmedi genç kadın.
" Dede oluyorsun dede!! Müge hamile!" Deyip amcasının boynuna coşkuyla sarıldı.
Kemal Bey bu habere çok sevinerek hemen telefona sarıldı ve kızı gibi sevdiği Müge'yi arayarak tebriklerini iletti.
Bir yandan da içinden darısı hem Esra'sı hem de Cemre'sinin başına olsun diye dua ederek...
Kısa bir sohbetin ardından odasına geçmek isteyen genç kadın ofisinin kapısına yaklaşırken ardında " CEMREEEEE"  diye bağıran tiz sesin sahibine dönmek zorunda kaldı.
Kuzeni Esra sarı dalgalı saçlarını havalandırarak, çekici vücudunu gözler önüne seren kırmızı mini elbisesiyle salına salına yanına gelip yanağını uzattı ve herzaman yaptığı gibi temas etmeden uzaktan öpücük göndermekle yetindi.
" Londra sana yaramış şekerim" dedikten sonra genç kadını şöyle bir süzüp aslında gördüğünden pek de memnun olmadığını belli eden bir suratla gelecek cevabı beklemeye koyuldu.
"Teşekkür ederim Esra'cım , ama hiçbirşey insanın memleketinin yerini tutmuyor maalesef." Diyerek onu yanıtlayan Cemre,  Esra'nın aşağılayan bakışlarına aldırmayıp herzaman ki tebessümü ile karşılık verdi kuzenine.
Nedense tüm yaptıklarına rağmen - ki bunlar cemre ile dalga geçmek, hoşlandığı her erkeği elinden almaya çalışmak,eline geçen her fırsatta canını yakmak gibi durumları içeriyordu- Cemre kuzenine kin duyamıyordu.
Bu belki ona ve ailesine kendini borçlu hissetmesinden belki de kendi karakterinden kaynaklıydı ama emin olduğu birşey vardı ; Esra, Kemal amcasının kızıydı ve onun kanını taşıyordu. Her nekadar annesi Hülya'nın etkisinde kalsada mutlaka babasının merhameti ve iyiliğinden birşeyler almış olmalıydı.
Ona göre Esra annesinin etkisinde kaldığı için böyle davranıyordu çünkü evlerine tüm muhtaçlığı ile geldiği ilk günden beri Hülya Hanım, Cemre'yi istemediğini açıkça belli etmiş, kocasıyla şiddetli  kavgalar yaşamıştı. Kemal Bey bunların hiçbirine pabuç bırakmamış yeğeninden hiçbir koşulda vazgeçmeyeceğini açıkça belirtmişti.
Bu süreç genç kadının işten eve geç geldiği bir akşam amcasıyla yengesini onun yüzünden şiddetli bir tartışmanın içinde gördüğünde son bulmuştu. Onlar Cemre'nin merdivenlerde  olan biteni dinlediğinden habersiz  bağırışırken,amcasının  Hülya yengesini boşanmakla tehdit ettiğini duyduğu an genç kadın kararını vermişti.
O evden en kısa sürede ayrılacak, kendine yeni bir hayat kuracaktı. Verdiği kararın doğruluğunu ,duydukları ile yıkılmış vaziyette merdivenleri tırmanan Esra'nın korku ve hayal kırıklığı ile dolu gözlerini gördüğü an anlamıştı.
Cemre düşüncelerinden sıyrılıp odasına geldiğinde aklı yağız ile yaşadığı görüşmeye kaydı. Tanrım o Nasıl bir fiyaskoydu öyle. Şimdiye kadar bir şansı vardıysa da artık tamamen yok olmuştu. Çaresizce omzunu silkip masasına geçti. En iyisi kafasını çatlayana kadar işle doldurmaktı yoksa aklını oynatacak, zavallı haline karalar bağlayıp ağlayacaktı.
Özdemir Holding'te Cemre karmakarışık bir haldeyken ,Yağız'ın cephesinde de durum pek farklı değildi.tüm yol boyu aklı ofise göktaşı gibi düşen yeşil gözlü kadındaydı. Daha önce bu kadar derin bakan  bir kadına daha rastlamamıştı.
sanki gözleriyle içini görüyor, tüm ruhunu okuyabiliyordu.  Hayatına birçok kadın girip çıkan Yağız  hiçbirinin kalıcı olmasına izin vermemiş, baştan kartlarını açık oynamıştı. Aklına geçmişinde ona eşlik eden kadınlara daldı bir süre. hiçbiri yatak arkadaşı olmaktan öteye gidememişti, bir anda  aklı yatak ve Cemre kelimeleriyle allak pullak oldu. gözünün önüne gelen sahneler nabzını yükseltmişti. Kendine gelebilmek için gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.Bu kadın bugün resmen beynini istila etmişti. Kafası kadına ait anlık resimlerle doluydu. Bir an önce ofise gitmeli, beynini işle doldurmalıydı,gaza iyice  yüklenip kısa sürede soluğu binanın önünde aldı. Kapıda ki görevlileri selamlayıp ofisine gelip  asistanından Avukatı Timuçin Bey'i  bağlamasını isteyerek odasına girdiğinde,karşısına yüzünde sahte bir sırıtma ile onu bekleyen Selin'i bulmayı beklemiyordu. Kendine sakin olmayı telkin ederek Selin'e döndü;
"senin ne işin var burada Selin?" diye korkutucu olmasını umduğu ses tonuyla sorduğu soruya gelecek cevabı beklemeye başladı.
"müstakbel nişanlımı özledim ve görmeye geldim. ne var ki bunda?" diyerek ona yaklaşan kadının beynini dağıtması an meselesiydi ama sakin olmalı bu kadının tuzağına düşmemeliydi. Kafayı Yağız ile sıyırmış bu kadının ondan vazgeçmeye hiç niyeti yoktu.Çocukluğundan beri aklını genç adamla bozmuş,büyüdükçe bu durumu saplantı haline getirmişti.Artık yağız onun için aşık olduğu adam değil, kazanılması gereken bir zaferdi. ve her ne pahasına olursa olsun Selin ona sahip olacaktı. Hayatına kaç kadın girdiği ya da kaç kadınla beraber olduğunun bir önemi yoktu çünkü sonuncusu Selin olacaktı.
Düşüncelerinden sıyrılması Yağız'ın nefret dolu sesi sayesinde oldu.
" 1- biz seninle nişanlı falan değiliz.
2- biz seninle sevgili bile değiliz
3- bu gidişle arkadaş dahi olamayacağız.
4- ofisime aklına her estiğinde gelip gidemezsin çünkü böyle bir hakka sahip değilsin. ve şimdi izin verirsen işim var çok meşgülüm" diyen Yağız artık üstüne atlamamak için kendini zor tutuyordu. Genç kadın nerede durması gerektiğini geçen zamanda çok iyi öğrenmişti o yüzden  şuan geri çekilme zamanıydı. Biliyordu ki eğer üzerine giderse yağız arada ki ailelerin hatırına bıraktığı açık kapıyı tamamen suratına kapatırdı. " Afedersin canım.Haber vermeden gelmemem lazımdı. neyse benimde işim var zaten sonra görüşürüz" diyerek hiçbirşey olmamış gibi odasından çıkan paranormal manyak Selin'in arkasından bakakaldı Yağız.
bu da neydi şimdi. manyaktı da iyice psikopata mı bağladı acaba? hiçbişey olmamış gibi sırıta sırıta çıktı gitti gerizekalı diye düşünmekten kendini alamadı.bunun üzerinde fazla durmayaya çalışıp Timuçin Bey ile işini halledip Cemre ile ilgili düşüncelerin beynini doldurmasına izin verdi. Onu düşündüğü anda hızlanan kalbi kaşlarının çatılmasına neden oldu. Bu kadına birşeyler hissediyor olamazdı değil mi? üstelik kadın başkasının çocuğunu taşıyorken. Bu düşünce içini ateşle doldurmuştu sanki bir el boğazına yapışmış nefes almasını engelliyordu. Başkasının bebeğini taşıyan Cemre... Bir an kendi bebeğini taşısaydı nasıl olurdu diye düşündü. Bunun hayali bile ellerini terlemesine yeterli oldu.
kafayı yedin sonunda diyerek kafasının sağa sola sallayıp beynini bu çıldırtıcı hayallerden  kurtarmaya çalıştı.
"Hah şunu bileydin be abicim" diyen can dostu Efe'nin sesi onu kendine getirdi.
"Sen ne ara geldin oğlum ya? insan bir kapı çalar"
"Seni uzaklara dalmış hülyalı hülyalı düşünürken görücek kadar zamanım olduğuna göre baya olmuştur.Ayrıca kapıyı çaldım ama duymadın. Aşık mısın oğlum? Şirketi soysam haberin olmayacaktı" diyerek kahkaha atan Efe'ye ölümcül bakışlar atan Yağız,az önce kendi kendine sorup durduğu sorunun cevabını arkadaşının imasının içinde duyunca iyice sinirlendi.
Fakat gözden kaçırdığı birşey vardı, ne kadar kaçsa da kader yolunu çizmişti. Şimdi göremesede sadece siyah ve beyazdan ibaret olan hayatına yakında yeşilin en güzel tonu hakim olacaktı.....

CEMREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin