Cemre o günden beri bulutların üzerindeydi ve inmeyi de hiç istemiyordu. Hayal etmeye cüret edemediği mutluluğu yaşıyor, tüm günü ağzı kulaklarında aptal aşıklar gibi dolaşarak geçiriyordu. İlk kez ümit etti Cemre... İlk defa mucizelere inandı... Ve ilk kez kendi için birşey istedi....Yağız'ı...
Onunla son nefesine kadar el ele olmayı, onun çocuklarını doğurup, kaybettiği ailesi gibi huzurlu, mutlu bir yuvaya sahip olmayı diledi. Ofisinde, içini sımsıcak yapan bu hayallere kendini kaptırmış düşünürken, içeri giren asistanının sesiyle dünyaya dönebildi;
" Cemre Hanım, toplantı odasında herkes hazır sizi bekliyorlar."
Bu şu demekti; az sonra dün geceden beri görmediği ve deli gibi özlediği adamla yanyana gelecek, o enfes kokusunu içine çekip, davudi sesini dinleyebilecekti. Hızla yerinden kalkıp kendine çeki düzen verdi. Derin nefesler alıp, sapıtan kalbini düzene sokmaya çalıştı, yaşadığı heyecan onu o kadar afallatıyordu ki ne hissettiklerini ne de verdiği tepkileri kontrol edebiliyordu.
Odaya girdiği an gözleri kendiliğinden Yağız'ın siyahlarıyla buluştu ve deminden beri uğraşıp düzene soktuğu kalbi tekrar son hız çarpmaya, elleri terlemeye, en sonunda da yanakları pembeleşmeye başlayıp , içinde yaşadığı fırtınayı herkesin farketmesini sağladı.
Her defasında böyle mi olacaktı. Onu her gördüğünde kalbi böyle sapıtıp, beyni koşarak uzaklaşacak ve ardında saçmalayan bir Cemre mi bırakacaktı?
Bu adam bir bakışıyla genç kadını nasıl bu hale getirebiliyordu? Konuşmasına, dokunmasına, öpmesine gerek kalmadan sadece kapkara gözlerini dikmesi bile Cemre'nin liseli kızlar gibi davranmasına neden oluyordu.
Ama bu haksız rekabet. Neden ben zayıf halkayım ki? Diye kendi kendine hayıflandı genç kadın.
Halbuki Yağız'ın durumu da Cemre'den pek farklı değil hatta belki çok daha vahimdi. Aklı fikri, aldığı nefes, herşey Cemre olmuştu onun için.. İçtiği su eğer genç kadının elindense tatlı, aldığı nefes onun yasemin kokusuyla doluysa hayattı onun için...her defasında yeşil gözlerinde kaybolmaktan kendini alamıyor, ona bakanların gözlerini oymak, onun gülümsediği her canlıyı bir kaşık suda boğmak istiyordu..
Cemre cenneti vaadeden yeşilleriyle sadece ona baksın,aklını başından alan gülüşünü bir tek ona sunsun istiyordu.
Fakat tüm bu yoğunluğu öyle güzel saklıyordu ki dışarıdan bakan kimse Cemre'nin, Yağız için bu derece değerli olduğunu anlayamazdı.
Genç kadın kendine gelip masaya geçtiğinde, bu büyük başarısı için şükretti zira bu adam insanda akıl namına hiçbirşey bırakmıyordu. Önündeki sıkıcı toplantıyı Yağız'ın üstüne atlayıp, dudaklarına yapışmadan bitirebilirdi değil mi?
Tabii canımmm... inşallahhh....
Toplantı ne ara başladı, Yağız hangi ara tüm karizmasıyla kontrolü ele alıp ikisinin Antalya'da ki ekiple görüşmesi için oraya gitmesine karar verdi, anlayamadı Cemre. Çünkü geçen 45 dakika boyunca tek yaptığı, adamın dudaklarından çıkan büyüleyici sesi dinleyip, aklını başından alan kokusunu ciğerlerine stoklamaktı.
Herkes vedalaşıp uzaklaşırken tüm heybetiyle ona dönen Yağız,
" Cemre Hanım, uygunsanız kahvenizi içerken, birkaç detayı görüşmek istiyorum" dediğinde genç kadın heyecanla onu onaylayıp, odasına doğru ilerlemeye başladı.
Odaya girdiğinde ne olduğunu anlayamadan, arkasından gelen Yağız'ın kolundan tutup onu kendine çekmesiyle buluştu dudakları iki deli aşığın. Sanki yıllardır birbirlerini görmemişler de bu son şanslarıymış, sanki tek çareleri buymuş da ,tüm yaşamları buna bağlıymış gibi kana kana öptüler birbirlerini.
Durmak istediler duramadılar, soluklanmak istediler yapamadılar, öyle bir hasret vardı ki öpüşlerinde sanki bir an dursalar hayatta duracaktı onlar için....
Kendine ilk gelebilen Yağız oldu. Zorlukla karşısında ki pembe dudaklardan ayrıldığında, bu kadarlık mesafe bile fazla gelmişti ki kadının belindeki ellerini daha da sıkıp onu kendine yapıştırdı.
Yine istemeden yeşillerinde kaybolduğu kadına bakıp fısıltıyla konuştu;
" Sen bana ne yapıyorsun böyle Cemre'm? Hayat boyu böyle hasret, böyle tutku, böyle ihtiyaç hissetmedim kimseye. Seni görmeden, kokunu duymadan, sıcağında kaybolmadan geçen her an aklımı oynatacakmışım gibi hissediyorum."
Cemre duyduklarının etkisiyle tekleyen kalbine bu defa hak verdi. Bu sözleri Yağız Yılmaz'ın dudaklarından duyan her kalp teklerdi. Onu senelerdir uzaktan tek başına sevmeye okadar alışmıştı ki, ondan böylesine karşılık görmek aklını oynatmasına neden oluyordu.
"Yağız, ben seni o kadar uzun zamandır bir başıma seviyorum , o kadar uzun zamandır seni hayal ediyorum ki.. Ama inan hiçbir hayalimde bu anı yaşamayı, senden bu sözleri duymayı umut edemedim. Öyle uzaktı ki tüm bunlar, senin benim için bunları hissetmen..teşekkür ederim Yağız'ım... Beni fark ettiğin için... Hayal bile edemediklerimi gerçeğe döndürdüğün için.." diyerek kalbinden taşanların birazını anlatabildiğinde, Yağız "Cemre'm ...." diye inleyerek genç kadının dudaklarına kapanmıştı bile.
Birbirlerinden ayrılmak okadar zor olmuştu ki, Yağız bugün katılmak zorunda olduğu ihaleye küfürler dizip, isyan ederek çıktığında, Cemre onun bu haline kıkırdayarak arkasından bakıyordu.
Fakat aniden açılan kapıdan içeri giren Esra'yı gördüğü an yüzünde ki tüm gülümseme yok oldu. Kuzeni, Yağız'ın çıktığını görür görmez zaman kaybetmeden zehrini akıtmak ve Planını uygulamak için soluğu burada almıştı.
Sinsi sesiyle " çok keyiflisin kuzen. Yoksa sebebi az önce çıkan Yağız Yılmaz mı?" diye tısladı resmen.
" Esra, ne istiyorsan söyle ve çık. İnan çok işim var ve senin saçmalıklarınla uğraşmayacak kadar yoğunum."
"Hımmm. Anladım. Yoğunsun ama yağız ile yarım saattir oynaşmak için vakit ayırabiliyorsun. En çok da bu hallerinden nefret ediyorum biliyor musun? Olmadığın biri gibi davranıp herkesi kandırmandan. Namus abidesi gibi davranıp, içinde ki basit ve hafif meşrep kadını ustaca saklamandan..."
Cemre artık kuzenine karşı hissettiği son iyi niyeti de bu sözlerle kaybetmişti. Sinirden gözü öyle dönmüş, yumruklarını öyle sıkmıştı ki, kendini tutmasa Esra mezara, genç kadında hapisaneye yol alacaktı.
" Sen ne demek istiyorsun açıkça söylesene! Bana bak Esra! Bu güne kadar yaptığın her saçmalığa eyvallah dedim, attığın her kazığı görmezden geldim, her canımı yakışında sessiz kaldım ama bir daha benimle bu şekilde konuşursan , inan bana arada amcam var demem, hak ettiğini verir, tüm eski hesaplarımızı da aradan çıkartırım."
Esra, Cemre'yi çok iyi tanıyor, boş konuşmayacağını da çok iyi biliyordu. Yapamayacağını dillendirmez, söylediğini ise gözünü kırpmadan yapardı. Karşısındakini daha fazla kışkırtmanın şuanda ona hiçbir faydası yoktu. Nasılsa zamanı geldiğinde tüm bu sözleri ettiğine onu pişman edecek fırsatı olacaktı.
" Biliyor musun Cemre, seninle işim bittiğinde yaşadığın acıdan canın öyle yanacak ki, nefes almak bile eziyet olucak sana. O zaman kim eski hesapları aradan çıkartıp , kapatıyor görücez ikimizde!" diyerek pisliğini kusan Esra, ardından kapıyı çarparak odayı terk ettiğinde, ardında onu hiç de ciddiye almayan ama yinede onun adına üzülen bir Cemre bırakmıştı. Hiç zaman kaybetmeden planını devreye sokmak için ilk adımı atan Esra, hemen Yağız'a hastalıklı halde aşık olan Selin'i aradı. Sabırsızca cevap gelmesini beklerken yüzündeki hain sırıtışta gittikçe artıyordu.
Sonunda diğer taraftan cevap geldiğinde zehirli dudaklarından
" selin!! hemen konuşmamız lazım. Yağız ile ilgili ve çok acil. İnan bana söyleyeceklerimi duymak isteyeceksin." cümleleri döküldü........
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEMRE
RomanceHiçkimseye itiraf edemedigi aşkını yıllarca kalbinde yaşadıktan sonra Yağız'ına kavuşan Cemre'nin öyküsü bu..... Seneler boyu genc adamın tek bir bakışıyla mühürlenen kalbini kimselere vermeyen, Umutsuzca aşkını bir başına yaşayan Cemre tam hayaller...