6.BÖLÜM

46 3 2
                                    

Masaya vardığında önce Yağız'ın anne ve babasıyla tanışarak selamlaştı. Kendisini beğeniyle süzen Bihter Hanım, genç kadının uzanıp bir an da elini öpmesiyle ilk olumlu puanını vermişti Cemre'ye . Amcasıyla sıcak kucaklaşmanın ardından, Hülya yengesi ve kuzeni Esra'nın soğuk selamlaşması kimsenin dikkatinden kaçmamıştı. Sıra yağız'a geldiğinde içinden kendini sakin olması için telkin edip,elini uzattı ve büyüleyici gülümsemesiyle genç adama selam verdi.
Yağız ise herzamanki mesafeli tavrıyla karşılık verip Cemre yerine yerleştikten sonra sandalyesine oturdu. Genç kadın yaşadığı hayal kırıklığını gizleyebilmek için hemen gözlerini ondan çekip, geç kalmasının sebebini kısaca anlatıp özür dilemeye başladı.
Kemal Bey ve eşi Hülya yan yana oturmuş,karşılarına Yağız'ın anne ve babasını almışlardı. Esra, annesinin yanına yerleşmiş karşısındaki Yağız'ı göz hapsinde tutuyordu. Cemre de mecburen Esra'nın yanına ilişti. İçten içe bu duruma sevindi çünkü onun gözü üzerindeyken iyice sakarlaşıp kendini rezil edeceğinden emindi.
Yağız'ın babası Cem Bey babacan bir tavırla genç kadına dönerek lafa girdi:
" Cemre kızım, tanışmak bugüne kısmetmiş. Kemal ile çok sık görüşemesekte eskiye dayanan bir tanışıklığımız var ama seninle hiç denk gelemedik. Fakat amcan biricik yeğenini ağzından hiç düşürmediğinden az çok bilgi sahibiyim hakkında. buarada baban ile hiç tanışma şerefine erişemedim ve acı kaybın için tekrar başın sağolun."dedi.
Tüm bu süre boyunca Cemre'nin tepkilerini izleyen Yağız, babasının cümlesiyle genç kadının gözlerinde geçen anlık hüznü farketti.
Cemre ise hemen kendini toparlayarak "çok teşekkür ederim Cem Bey. Gerçekten tanışmak ancak kısmet oldu ama geç olsun güç olmasın" diyerek ona acı veren konuyu geçiştirdi .
Bu esnada ondan uzakta oturmasına rağmen Yağız'ın annesi Bihter Hanım alıcı gözlerle Cemre'nin her hareketini inceliyordu. Saygılı, alçak gönüllü, ağırbaşlı ve nazik hareketleri ile,onun şimdiye kadar karşılaştığı tüm sosyetik kızlardan çok farklı olduğunu düşünüyordu.   Cemre  yaşlı kadını oldukça etkilemişti.  Ailesi ile yaşadığı trajik olaydan mıdır bilinmez, kızın bakışlarının arkasındaki hüzün , karşısındakinin ona karşı istem dışı şevkat hissetmesine sebep oluyordu. Ayrıca sahip olduğu bunca imkan ve başarının sağladığı olanaklara rağmen tavırlarında ki mütevazilik, insan sarrafı Bihter Hanım'ın gözünden kaçmamış, genç kadının hanesine artı bir puan daha eklemesini sağlamıştı.
    Bihter Hanım ,  yosun gözlere odaklanıp konuşmaya başladı :
"Cemre'ciğim , Yağız ile beraber çalışacağınızı duydum.  Umarım benim huysuz oğlum seni çok zorlamaz. Ben doğurdum diye söylemiyorum ama söz konusu iş olduğunda içinden aksi bir canavar çıkıveriyor, sana sabır diliyorum hayatım. İhtiyacın olursa hertürlü yardıma hazırım" diyerek Yağız'ın homurdanmasına sebep oldu.
Cemre ise genç adamın küçük çocuk gibi homurdanması karşısında gülmesini tutamayıp "Bihter Hanım, emin olun iş sözkonusuysa benim de huysuz bir cadıya dönüştüğümü söyleyen oldukça fazla insan tanıyorum. Bu yüzden Yağız Bey ile iyi anlaşacağımızı düşünüyorum" dedi tüm samimiyeti ile.
Masada ki herkes bu samimi itiraf ile gülüşürken, yengesi Hülya Hanım ve Esra artık bu durumdan sıkılmaya başlamıştı. Geldiği andan itibaren tüm ilginin Cemre'de toplanması, yengesi ve kuzenini fazlasıyla rahatsız etmişti. Bir şekilde konuyu dağıtmak zorunda hisseden kadın ,Bihter Hanım'a dönerek; "eee şekerim, önümüzde ki hafta bizim derneğin yardım gecesine geliyorsunuz değil mi? Tüm yıl  bu organizasyon ile uğraştık oldukça da ses getireceğinden eminim. Bu sene sadece bağış yapıp kaçamazsınız haberiniz olsun. Aramızda görmek istiyoruz sizi" dedi
Bihter Hanım ise "Biliyorsun ki geçen sene yurtdışında olduğumuz için gelemedik Hülya'cım ama bu yıl inşallah geleceğim" dedikten sonra tekrar Cemre'ye dönüp " biz bir şekilde davetelere icabet etmeye çalışıyoruz ama Cemre kızıma pek denk gelmedim. Bu geceye katılacak mısın?"diye sordu.
Konun yönünün ve Bihter Hanım'ın dikkatinin tekrar Cemre'ye kaymış olmasıyla artık iyice çileden çıkan Hülya, genç kadının cevap vermesine fırsat vermeden " aman  şekerim, bizim Cemre yabanidir biraz. Öyle bizler gibi sosyal ilişkileri pek kuvvetli değildir,insan içine çıkmayı sevmez. Ne kadar  uğraştıysam da değiştiremedim, Esra'm gibi değil yani." diyerek aklınca bir yandan kendi kızını övmüş bir yandan da Cemre'ye lafını sokmuştu. Genç kadın ise bu sözlerden hiç de etkilenmişe benzemiyordu çünkü artık bulduğu her fırsatta yengesinin ona laf sokmasına ve küçük düşürmesine alışmıştı. Ufak bir tebessüm ile  Bihter Hanım' a dönerek " Yengem haklı sanırım. Bu konuda yabaniyim biraz, yardım geceleri dışında çok mecbur kalmadıkça uzak durmaya çalışıyorum ve açıkcası çok da hoşlandığımı söyleyemem" diyerek cevapladı.
Bihter Hanım , kendisi de yıllarca üvey anne elinde büyümüş  biri olduğundan,  Hülya'nın imaları ona geçmişini hatırlatmış ve elinde olmadan genç kadına acımıştı.
Üstelik Cemre'nin yinede saygısından ödün vermeksizin yengesine hakettiği cevabı vermemesi ama  güçlü duruşunu da bir an bile bozmamış olması, yaşlı kadında hayranlık uyandırmıştı.
Hemen söze girerek " vallahi Cemre'ciğim inan bana seni çok iyi anlıyorum. Botokstan gerilmiş, boya küpüne düşmüş suratlarıyla ortalıkta dolaşıp birbirinin dedikodusunu yapan insanlardan bende hiç hoşlanmıyorum. Aynı senin gibi  mecbur olduklarıma katılıp en erken ben kaçıyorum" diyip Hülya'nın  sinirden kızarıp bozarmasına,Cemre'nin ise sırıtmasına sebep oldu.
"fakat bu sefer sende bize eşlik et lütfen. Kendimi yalnız hissetmemiş olurum hem" diyerek Cemre'ye göz kırpıp cümlesini tamamladığında, Hülya iyice çıldırmış,Cemre ise kıkırdamaya başlamıştı.
Şaşkınlıkla sadece" peki" diyebildi genç kadın ve yanında onu boğmak istercesine bakan iki kadını görmezden gelmeye çalışıp önündeki kadehe uzandı.
Masadaki gergin havayı  Kemal ve Cem Bey'in otel projesini konuşmaya başlaması dağıtmıştı.Cemre ara ara onlara katılıyor,sadece gerektiğinde cevap vererek sessiz genelde sessiz kalıyordu. Hülya ise Bihter'i esir almış, kızı Esra'nın
meziyetlerini ballandıra ballandıra  anlatıyor, yaşlı kadının deyim yerindeyse beynini yiyordu. Yağız ise bir yandan iş konularında büyüklere katılıp diğer yandan Esra'nın sinsi bakışlarının hapsinde kalmaktan sıkılmış, fırsat buldukça Cemre'yi inceliyordu. Bu akşam onun karakteri hakkında bir çok şey öğrenmiş, yengesinin tavırları sinirden dişlerini sıkmasına sebep olmutu. Neyse ki annesi bu şımarık kadının cevabını vermiş, genç adamın müdahale etmesine gerek kalmamıştı. Farkında olmadan Cemre'ye karşı hissettiği koruma dürtüsü genç adamın istemsizce kaşlarını çatmasına sebep oldu. Bugüne kadar hiçkimse için bu derece yoğun bir şefkat duymamış, herzaman umursamamayı seçmişti. Şimdi neden durduk yere kendiyle çeliştiğini anlamıyor, bu kadının onun tüm ezberlerini bozmasından nefret ediyordu.
Cemre ise karşısında soğuk ve umursamaz tavırlar sergileyip onunla hiç ilgilenmeyen Yağız ile bu derece yakın olmaktan usanmıştı çünkü bu durum artık canını yakıyordu. Bir an önce  gecenin bitmesini, evine gidip yastığına sarılarak sabaha kadar ağlamayı istiyordu.
Yemek servisi başladığında Bihter Hanım her zamanki gibi ev sahibi edasıyla mezelerden herkese ufak ikramlarda bulunuyor,  özellikle  beğendiklerinin tadılması için ısrar ediyordu. En son yoğurt soslu mezeden Cemre'nin tabağına kocaman bir kaşık boca ettiğinde,genç kadın ağzına gelen midesini yüzünden suratını buruşturmuş, herzaman yaptığı gibi burnunu tutup kokuyu engellemeye çalışmıştı. Bu duruma oldukça şaşıran Bihter Hanım ne olduğunu anlayamadan    
elinde ki tabak Yağız tarafından alındı. Soran gözlerle oğluna döndüğünde Yağız bu gerçeğin verdiği rahatsızlığın sesine yansımasına engel olamadan annesine dönüp "Anne, Cemre Hanım sanırım bebek yüzünden rahatsız oldu. " diyerek masada ölüm sessizliğinin oluşmasına neden oldu.
Kimseden çıt çıkmıyor, kimse tepki veremiyordu. Cemre fal taşı gibi açılmış gözleri ile tek tek herkesi inceliyor, her baktığı suratta farklı duygular görüyordu.
şok, hayal kırıklığı, tiksinme, nefret, neşe....sadece Yağız'ın suratı ifadesizdi. Bomboş.... Bir insan ne düşündüğünü hiç mi belli etmezdi,yağız etmiyordu işte.. Sanki demirden bir robot gibi öylece bakıyordu genç kadına. Bu her nekadar sinir bozucu olsada, Cemre yinede ona hayran olmaktan kendini alamıyordu.Gerçi adam tökezleyip iki seksen yere yapışsa bu durumdan da etkilenecek birşey bulacak durumdaydı Cemre...Ahh bu kadar acınası bir halde olmak zorunda mıydım? diye düşündü başında ki büyük problemi bir an unutarak.
Kemal Bey ile göz göze geldiğinde neşeli ifadesi ister istemez dikkatini çekti.
Neşe mi??!!!!!.....Amcasının suratında gördüğü saf neşe ifadesi miydi? Eğer onu yanlış tanımadıysa şuan amcası gülmemek için resmen kendini sıkıyordu. Neyse onunla daha sonra ilgilenebilirdi tabi beyni yönetimi devralır, dudaklarına konuşma emri verirse.
Bihter hanım hayal kırıklığı ile gözlerini ondan kaçırdığında, nefret ile bakan yengesi sessizliği tiz sesiyle bozdu; " Cemre! duyduklarım doğru mu? Hamile misin gerçekten? Nasıl oldu bu? Sanırım bir açıklama borçlusun bize.
Yada dur, o kısmı açıklama zaten hepimiz biliyoruz bu kısmı. Babası kim? Böyle birşeyi nasıl yaparsın? Allah'ım rezil olduk herkese,şimdi düşüp bayılacağım" diyerek genç kadının kulaklarına kadar kızarmasına sebep oldu.
ama Cemre daha ağzını bile açamadan Esra'nın tiksinti dolu sesi duyuldu; "Dur tahmin ediyim,ingiltere de hamile kaldın değil mi? Bizim Erdinç'ten duymuştum,ordaki şirketin yöneticelerinden biri sana baya abayı yakmış, aranızdan su sızmıyormuş. Sanırım bebeğin babası o." diyerek fırsatı değerlendirip hem Cemre'nin biraz daha küçük düşmesini sağlamış hemde aklı sıra Yağız'ın Cemre'ye ileride olabilecek olası ilgisini engellediğini düşünerek içten içten sevinmişti.
Cemre artık yer yarılsa da içine girsem, yada kafama yıldırım düşsede burdan kurtulsam diye dua ediyor ama kelimeleri biraraya getirmekte zorlanıyordu. Tuttuğunu koparan, kimseden çekinmeyen, korkusuz Cemre şu anda sandalyesinde küçüldükçe küçülmüş boncuk boncuk terlemeye başlamıştı.
Kemal Bey, yeğeninin durumu karşısında artık kendini daha fazla dizginleyemeyerek kahkahalarını koyvermiş, gür sesiyle ortalığı inletmeye başlamıştı.Ama masadakilerin şaşkın ve soru dolu yüzlerini görünce artık olaya el atma zamanının geldiğini anladı. Zorlukla kendini kontrol altında alıp, boğazını temizledikten sonra yeğenine dönüp "Cemre, yüzüne far tutulmuş tavşan gibi bakmayı kes ve durumu açıkla istersen yavrum" dedi.
Ama Cemre'nin değil açıklama yapmak nefes almak için bile hali yoktu.Yaşlı Adam, yeğeni ile şakalaşıp onunla uğraşmayı çok severdi ama bu iş biraz fazla uzamıştı ve artık müdahale edilmesi gerekiyordu.
"Sanırım kendisi şokta. Hamileliğini Yağız'dan öğrenmiş olmak ister istemez şaşırttı kızımı" diyerek Cemre'nin ofise dalarak verdiği mügenin hamilelik müjdesini ve sonucunda ortaya çıkan yanlış anlamayı kısaca anlatmıştı, tabi yoğurta duyduğu nefreti de vurgulamayı ihmal etmeyerek. Sonunda ise karısına uyarıcı bir tonda " Hülya'cım, Cemre'mizi hiç mi tanımadın da hemen yargılıyorsun. Kaldı ki şimdi ki nesil ilişkilerini bizim zamanımızda ki gibi yaşamıyor. Koskoca kız o. Asıl ben hayal kırıklığına uğradım" diyerek ona çıkıştı.
Cemre farkında olmadan tuttuğu nefesini bıraktı ve ciğerlerini temiz havayla doldurarak beyninin fonksiyonlarını geri kazanmasını sağladı.Önce yaşanan kısa bir sessizlikten sonra Bihter Hanım dayanamamış kahkahalarını koyvermiş, zaten hazır  bekleyen Kemal Bey ise anında ona katılarak masanın atmosferini anında yumuşatmıştı.Buna karşılık yengesi hayal kırıklığı ile homurdanıp yemeğine yumulmayı tercih etmiş, Esra ise sarsak bir tebessüm ile balığını didiklemeye başlamıştı.
Cemre rahatlamanın verdiği keyfin tadını çıkaramadan Yağız'ın gözlerinde gördüğü bakışla neye uğradığını şaşırdı.. Bu adam neden şimdi gözlerini ona dikmiş saniyelerdir bakıyordu ki? Üstelik yanlış anlamadan dolayı tek bir kelime dahi etmemişti.Genç kadın en sonunda dayanamayıp bakışlarını -daha fazlası mümkünmüş gibi daha da kararan- simsiyah gözlerinden çekip önündeki şaraptan koca bir yudum aldı.
Yağız ise dışarıdan tam tersi bir izlenim verse bile kalbinin üzerinde ki hayali ağırlıktan kurtulmanın verdiği sevinci yaşıyordu.Kendine ilk defa özgürce Cemre'ye bakma izni verdi. Gecenin geri kalanında da genç kadını göz hapsinde tutmaya devam etti. Bir başka erkeğin bebeğini taşımadığını öğrendiği an önce salaklığı için kendine kızmış, ardından da sevinçten havalara uçmuştu ama bu sevinç daha önce Efe'den duyduğu İngiltere'de ki pislik herifin adının Cemre ile aynı cümle de tekrar geçmesinden dolayı yerini katıksız bir öfkeye bırakmıştı.
Evine gidip yatağına uzandığında kafasında bir sürü soru vardı.
Cemre o adama karşı bir hissediyor olabilir miydi? yada aralarında bir ilişki var mıydı? yada bu sorular neden onun zihnini kurcalıyor ve öfkelendiriyordu? yada yada yada...
Sinirle yatakta doğrulup sırtını başlığa dayadı. O şimdiye kadar hiçbir kadın hakkında kafa yormamış, istediğini verdikleri sürece hiçbirşeyi sorgulamamıştı. Elbette koluna taktığı kadının ona sadık olmasını isterdi ama arkasından iş çevirse bile umursamaz kıçına tekmeyi basar sırada ki seçeneğe geçerdi. Şimdi ne oluyordu da hakkında hiçbirşey bilmediği, sadece iki kez gördüğü bu kadın onun tüm ezberlerini bozabiliyordu. Bu onun bildiği bir his değildi ve Yağız bilinmezliklerden hiç hoşlanmazdı.Net olmayı sever karşısındakinden de net olmasını isterdi.Gizemden yada belirsizliklerden hoşlanmazdı,hele ki bunlar  kendi aklının içinde oluşuyorsa.
Bir anda zihninde oluşan cevapla derin bir nefes aldı.Bulmuştu işte, sorunun çözümü basitti; kafasında şekillenen planı en kısa zamanda uygulamaya başlayacak ve cevabını bulduktan sonra alıştığı, net ve düz hayatına kaldığı yerden devam edecekti. Yada o öyle sanıyordu :))

CEMREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin