Bölüm 1*

80 4 0
                                    


1

2

3

Sesler hala kulağımda uğuldarken o uğursuz kokuyu alıp hastanede olduğumu farkettim. Farkettiğim ikinci şeyse en az ilki kadar rahatsız edici olan başımdaki zonklamaydı. Gözlerimi açmaya çalıştım ama tek yapabildiğim göz kapaklarımı titretmek oldu. Çabam biri tarafından fark edilmiş olmalı ki bir kadın sesi 'sakin ol tatlım kendini yorma.' Dedi. Gözlerimi zor da olsa açıp sesin sahibine baktım. 40lı yaşlarında esmer bir hemşireydi. Kısık çıkan sesimle 'ne oldu' demeyi başarabildim. O an ki bakışından anladım kadarıyla acınası görünüyordum. 'biraz dinlen canım yarım saat sonra polisleri içeri yollarım' deyip odadan çıktı. Biraz daha kendime gelmeyi başardığımda orta yaşlı bir polis memuru, elinde bir dosyayla içeri girdi. 'geçmiş olsun' deyip yanımdaki sandalyeye yerleşti. Yarım saatin sonunda hatırladığım her şeyi memura anlatmıştım. Yüzündeki ifadeden anlattığımdan fazlasını beklediği çıkarımını yaptım. Umurumda değildi mağdur olan bendim. Üçüncü defa sordu :

'Hatırladığınız başka bir şey var mı Ceren Hanım'

'Bakın size hatırladığım her şeyi anlattım, İşten çıkıp eve gittim kapıyı açıp içeri girdiğimi hatırlıyorum sonra beni bulduğunuz depoda uyandım orda olanları da her şeyiyle anlattım. Benim yerime beni kaçırıp boğmaya çalışan adamı sorgulamanız gerekmiyor mu?'

'Ekiplerimiz depoya vardığında orda sizden başka kimse yokmuş'

'Nasıl yani, bunları yapan adam hala dışarda mı?'

Korkuyu iliklerime kadar hissettimco anda. Memurun söylediklerini sadece uğultu gibi duyabildim.

'Öyle görünüyor, ekiplerimiz evinizin etrafındaki kamera kayıtlarını inceliyor. Evinizin dışında bir ekip bekliyor olacak şimdilik korkmanızı gerektiren bir durum yok. Bir de sizi kurtardığını söylediğiniz adam var. Onu tanımadığınıza emin misiniz?

'Evet eminim'

'O zaman şimdilik işimiz bu kadar, eğer hatırladığınız bir şey olursa buradaki numaradan bize ulaşabilirsiniz' deyip cebinden bir kart çıkardı ve yanımdaki çekmecenin üzerine koydu. 'Tekrar geçmiş olsun' deyip çıktı.

Kafamda sargı ve kolumda serumla hastane yatağında yatarken ailemin yokluğunu en son ne zaman bu kadar çok hissettiğimi düşündüm.

Kafamdaki düşünceler gözlerimi yakmaya başladığında aklımı dağıtmam gerektiğini anladım. Gözümü kapadığım anda önümde yeşil gözler belirdi. Kimdi ve beni neden kurtarmıştı? Rastgele olayı farkedip beni kurtardığını düşünmüyordum. Adamın beni kaçırıp herhangi birinin bizi bulabileceği bir yere götürdüğünü düşünmek aptalca olurdu. O yüzden rastlantı olayını kafamda çoktan elemiştim. Bir de polisler gelince ortalıktan kaybolması vardı ki hiç mantıklı gelmiyordu. Bu kadar az bilgiyle bir sonuca ulaşamayacağımı anlayıp düşünmekten vazgeçtim.

2 günün sonunda panik halinde hastaneye gelip saatte yirmi kere iyi olup olmadığımı soran Ece'yi az da olsa –sayı saatte 2ye kadar düşmüştü- sakinleştirip, yazılı ifade kısmını tamamlayıp evime gelebilmiştim. Ece'yi beni yalnız bırakacak kadar sakinleştirememiştim ki bırakmasını da istemiyordum sanırım. Neyse ki olay hakkında çok fazla soru sormayıp polislerden öğrendikleriyle yetinmişti. Daha fazla anlatacak gücüm yoktu. Unutmak istiyordum. Ece'nin arabasından inip eve doğru ilerledim.Apartmanın az ilerisinde duran polis arabasını görünce biraz da olsa rahatlayıp yukarı çıktım. Ece de o sırada arabayı park edip merdivenlerde bana yetişti. Yanımda olduğu için minnettardım. Ece benim çocukluk arkadaşımdı ve uzun süredir tek arkadaşımdı. Benim aksime enerji dolu, sürekli macera arayan bir tipti. Başı belaya girdiğinde ilk arayacağı kişi tabi ki bendim. Bundan sürekli şikayet etsem de onun en sevdiğim yanı hayat enerjisiydi sanırım bende eksik olan tarafları tamamlıyordu.

Kapının önüne geldiğimizde Ece'nin önceki gün birkaç parça kıyafetle beraber getirdiği çantamdan anahtarımı çıkarıp kapıyı açtım. İçeri adım atmadan bir an duraksadım. Ece durumu anlamamış olacak ki sırtımdan ittirip 'hadisene kızım kamp mı kuracağız kapının önünde' dedi. Her zamanki Ece'ydi. Derin bir nefes alıp hızlıca salona ilerledim ve koltuğa çöktüm. Ece o sırada çantasını portmantoya asıp kahve yapacağını söyleyip mutfağa geçti. Birkaç dakika boş bakışlarımla duvarı izledim. 

Güçlü olduğumun farkındaydım yalnız büyüyünce güçlü olmak zorundaydınız. Ailemi 12 yaşındayken evimizde çıkan yangında kaybetmiştim, gece elektrik tesisatından çıkan yangın biz farkedene kadar tüm evi sarmıştı. Babam, abim ve beni dışarı çıkartıp, annemi almak için içeri girip bir daha dönmemişti. Ailemi kaybettim diyorum çünkü benden 3 yaş büyük olan abimi de o olayda kaybetmiştim. Ben teyzemin yanında kalmaya başlarken eniştem iki çocuğa bakamayacağını söyleyince abim de Almanya'ya amcamın yanına gitmek zorunda kalmıştı. Yıllarca ona ulaşmaya çalışmış birkaç telefon konuşması dışında cevap alamamış bir süre sonra ben de vazgeçmiştim. Ona kızgındım ama kızgınlıktan öte kırgındım. Beni yalnız bırakmamalıydı. Teyzem ne kadar beni korumaya çalışsa da eniştem beni hep yük olarak görürdü. Aşağılamalar dayaklara dönüşünce, Ece'nin annesi ve babası, Nalan Teyze ile Kenan Amca aynı zamanda annem ve babamın eski dostları olduklarından duruma dayanamamış yanlarında kalmam için beni ikna etmişlerdi yine de kendi halinde yaşayan insanlara daha fazla yük olmak istememiş 18ime basınca ailemden kalan eniştemin tüm baskılarına rağmen satmaya razı olmadığım bu eve yerleşmiştim. Ailemden azımsanmayacak miktarda para kalsa da zor durumda kalmadıkça dokunmamıştım. Tesadüf eseri Selim Amcayla tanışmış kafesinde işe başlamıştım. Bu sırada üniversiteyi kazanıp hem okula hem part time olarak işe gitmeye başlamıştım. Okulum çok zor olmadığı için kısa sürede alışıp bir düzen oturtmuştum. Her zaman kendi başımın çaresine bakmıştım. Ama bu kadarı benim için bile fazlaydı.

 Kendime biraz zaman vermeye karar verip odama ilerledim. Odamdaki banyoda kısa bir duş alıp pijamalarımla salona geçtim. Ece çoktan kahvesini bitirmiş telefonuyla uğraşıyordu.

'Ne oldu aşk böceği, Kaan iki gün dayanamadı mı yokluğuna?'

Kaan Ece'nin 2 senelik sevgilisiydi. Sanırım benim soğukluğum yüzünden pek kaynaşamamıştık. Yine de iyi çocuktu yakın olmamıza gerek yoktu.

'Biliyorum biliyorum kıskanıyorsun'

'Neden kıskanayım sizin vıcık vıcık ilişkinizi' kusma sesi çıkarıp koltukta iyice yayıldım.

'Ceren artık hayatına birilerini alman gerekiyor, sonsuza kadar tek başına idare edemezsin'
Haklıydı biliyordum. Ama kendimi korumaya çalışırken o kadar kalın bir duvar örmüştüm ki. Dokunmaya kalkanı pişman ediyordum. Birkaç kötü tecrübe de eklenince erkeklerden uzak durmaya çalışıyordum.

'Cidden bu konuşmayı tekrar yapacak mıyız? En son beni zorla biriyle buluşmaya gönderdiğinde ne olduğunu hatırla.'

'Çocuğa yumruk atıp bayılttın! Şikayetçi olmadığına şükretmen gerek'

'Beni öpmeye çalıştı!'

'Normal bir kız gibi tokat atabilirdin sen ne yaptın, yumruk attın. Çocuk okulda bir hafta çenesi mor gezdi. Bir de soranlara durumu açıklamaya çalıştı'

Ağzımdan kaçan kıkırtıya engel olamadım. Gerçekten hak etmişti. Ece önce sert birşekilde baksa da dayanamayıp gülmeye başladı. Bir süre havadan sudan sohbetedip dışardan söylediğimiz pizzaları yedik. Alışkın olduğum hayata dönmüş gibi hissettim ve bu iyi gelmişti. 

Saat 9a gelirken Ece'yi gitmeye ikna ettim. Hem gerçekten iyi hissediyordum hem de Kaan'ı özlediğini biliyordum. Ailesinden çoktan bende kalmak için izin aldığından sorun olmayacaktı. Onu uğurladıktan sonrapencereleri ve kapıları kontrol edip odama geçtim. Uyuyamayacağımı bildiğimiçin başucumda duran kitabı alıp okumaya başladım. 1 saat sonra yavaş yavaş gözlerim kapanırken kitabı başucuma koyup uykuya daldım..

Hayatta KalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin