Bölüm 5*

40 2 3
                                    







Giray'dan

Sabah 9 gibi uyandım. Banyoda işlerimi halledip mutfağa geçtim ve ısıtıcıya kahve suyu koydum. Ev sessizdi. Ceren muhtemelen hala uyuyordu. Buna hakkı vardı. Gece kendini fazlasıyla hırpalamış beni de fazlasıyla korkutmuştu. Gece çığlık sesine uyanmış aklımda bir sürü senaryoyla odasına koşup içeri dalmıştım. Ceren yatakta nefes nefese kalmış bir şeyler mırıldanıyor arada çığlıklar atıyordu. Kâbus gördüğünü anlamak zor değildi. Akşam seçtiğim film için kendimi bir kez daha yumruklamak istemiştim. Cereni omuzlarından sarsıp uyandırmaya çalıştım. Kısa süre sonra gözlerini açtı.

Rahat bir nefes almama fırsat vermeden çığlık atıp benden kaçmaya başladı. Şaşırsam da bunu umursamadan yanına gidip sarıldım ve yere oturmasını sağladım. Ne yaptığının farkında değildi. Bir süre çırpındı sonra aniden durdu. Yüzüne baktığımda kısa kısa nefes aldığını fark ettim. 'Nefes' diyebildi zar zor. Hemen kalkıp kapıya ilerledim ambulans çağırmalıydım. Hayır. Onları bekleyemezdim. Ben götürsem daha çabuk olur diye düşünüp kucağıma almak için ona döndüm.

Eğildiğim sırada bir yeri işaret etti. Hemen işaret ettiği yere baktım. Komidini gösteriyordu muhtemelen ilacı vardı. Komidinin ilk çekmecesini açtığımda birkaç ıvır zıvırın arasından astım ilacını seçtim. Yanına gidip ilacı içirdikten sonra bir şey söylemesine fırsat vermeden yatağa taşıdım. Bunun için kızacaksa bile zamanı değildi.

Sakinleşmesi için bir yandan saçını okşarken bir yandan yüzüne bakıp hastaneye gidip gitmememiz gerektiğini sorguluyordum.

Bu durumda bile güzel olduğunu fark edebilirdiniz. Gündüz, güneşte kızıl gibi durduğunu fark ettiğim koyu kahve saçları yüzüne yapışmış, uzun kirpikleri hala ıslak, biçimli dudakları gergin biçimde birbirine kapanmıştı. Bir süre sonra biraz kendine geldiğinde ve onu uzun süre izlememin rahatsız edici olabileceğini fark ettiğimde iyi olup olmadığını sordum. Yüzüme bakıp yutkunduktan sonra başını sallamakla yetindi. Gözlerinden hala minik yaşlar akıp yastığına yol alıyordu.

'Sana bunu kolay atlatacağının sözünü veremem ama yalnız olmadığının sözünü verebilirim. Şimdi uyumaya çalış' deyip gözyaşlarını sildim. Ağlamasından hoşlanmamıştım. Zaten duygusal anlar pek favorim değildi. Bir psikopatın peşindeyseniz duygusal olmak doğru bir seçim olmazdı.

Minnetin açıkça belli olduğu gözlerini bana dikip çığlıklardan sonra kısık olmasına şaşırmadığım sesiyle teşekkür etti ve gözlerini kapattı.

Bu iş bir an önce bitmeliydi. Bu kızın böyle yaşamaya, benim de bu kadar uzun süre yalnız kaldıktan sonra bir kızla-güzel olduğunu tekrar belirteyim- aynı evde yaşamaya çok uzun katlanamayacağımız ortadaydı.

Bir süre daha yumuşak saçlarını okşayıp nefes alışverişleri yavaşlayınca saçına kısa bir öpücük kondurup kendi odama geçmiştim.

Onu anlayabiliyordum ama hayatta kalmak istiyorsa daha güçlü olmalıydı. Ben yanında olacaktım tabi ki ama o da kendi içinde mücadele ediyordu. Dün geceki durum bunun kanıtıydı.

Sade tek şekerli kahvemi hazırlayıp salona geçtim. Bundan sonra neler yapacağımı planlamam gerekiyordu. Aslında kız benimle gelse her şey daha kolay olurdu. En azından bir süre izimizi kaybettirip ben o pisliği bulana kadar rahat edebilirdik.

Ama kız inatçıydı ve kaşlarını çatıp benim bir hayatım var zırvalığını öne sürmüştü. Tabi ki bir hayatı vardı zaten ben de onu kurtarmaya çalışıyordum. Sinirlenmiştim ama mantıklı düşünmem gerekiyordu kızı sürükleyip götürecek halim yoktu. Aslında yapardım ama zaten yeterince sarsılmış ve korkmuştu. O yüzden burada kalmak zorundaydım. Şimdi adam da evi bildiğine göre almam gereken önlemler vardı en başta alarm sistemi kurdurmak gerekiyordu.

Hayatta KalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin