Makinist

909 93 33
                                    


"On yaşındaydım. Annemle birlikte pasta yapıyorduk. Babamın sevdiğindendi, çilekli."

Seohyun ellerine bakıyordu.

"Annem o gün babamın eve geleceğini söylemişti, babam uzun zamandır eve uğramıyordu. O bir kumarbazdı, hep kaybeden bir kumarbaz."

Jongdae Seohyun'u ilgi ile dinlerken Seohyun devam etti.

"Kapı çaldığında pastanın üzerine çilekleri yerleştiriyordum, annem çileği bahçede yetiştiriyordu. Babamla evimizi satın aldıkları gün bahçeye çilek serası yapmayı düşünmüşler." Seohyun'un yüzünde buruk bir tebessüm belirdi. Güçsüzlüğü acısını taşıyamıyordu.

"Annem haklıydı, babam gelmişti ama başına doğrultulmuş bir silah ve yanında siyah takım elbise giyinmiş iki adamla. Adamlar babamı evin içine iteklediklerinde annem çoktan yanımda belirmişti."

"Annemin bana bakışı çok çaresizdi ve o çaresizliği her hücrem hissetmişti."

Seohyun duraksayınca Jongdae uzanıp elini tuttu, elinin sıcaklığı güven vericiydi.

"Sonra olaylar o kadar hızlı gelişti ki... Adamlar bağırmaya ve paranın nerde olduğunu sormaya başladılar. Annem ise evde para olmadığını anlatmaya çalışıyordu. Ben, birkaç aydır görmediğim babamın gözlerinin içindeki acıda kaybolurken iki silah patladı ve annem görüş alanımın önüne geçti."

Seohyun'un kalbindeki acı çiçeğin suyu gözlerinden damla damla akıp Jongdae'nın eline düştü.

"Yüzüme sıçrayan kanın etkisiyle kapattığım gözlerim aralanırken annem ayaklarımın önüne serildi, babam ise yüzü bize dönük bir şekilde yerde yatıyordu."

Derin bir sessizlik aralarındaki boşluğu doldururken Jongdae ona biraz zaman verdi.

"O gün... O gün ben ailemi kaybettim. Bir zamanlar saçlarımı okşayarak bana annemle nasıl tanıştığını anlatan babamı, ben boyama yaparken anneannemin ona öğrettiği şarkıyı söyleyen annemi..."

Seohyun'un hıçkırıkları kesik kesikti. Jongdae ona sarılıp sakinleştirmeye çalıştı.

Saçlarını okşarken kulağına "Senin ailen artık benim." dedi.

*.:。✿*゚'゚・✿.。.:*

Jongdae ve Seohyun, mutfağa geçtiklerinde Bay ve Bayan Kim de oradaydı. Bayan Kim onları gördüğünde elindeki işi masanın üzerine bırakıp Seohyun'un yanına gitti.

"Keşke biraz daha dinlenseydin."

"İyiyim ben." dedi Seohyun. "Endişelenmeyin, sadece dün çok yoruldum."

"Kahvaltı mı hazırlıyordunuz siz?"

Jongdae babasının yanındaki sandalyeye kendini bırakırken Seohyun da Bayan Kim'in yanına oturdu.

"Evet. Annen eskiden yaptığı patates köftelerinden yapacaktı, tabi patatesleri soyabilseydi."

Bay Kim ve Jongdae karınlarını tutarak gülerken Seohyun da onlara katıldı. Bayan Kim bir kilo patatesin yarım kilosunu kabuk niyetine soymuştu.

Jongdae'nın içindeki neşe gözlerinden taşarken Seohyun'a baktı. Onun yüzüne baktığında artık gelmeyecek bir treni bekliyor gibi hissetmiyordu, aksine artık Seohyun onu sonsuzluğa götürecek olan trenin makinistiydi.

Bayan Kim'in kendilerine attığı bakışı yakalayan üçlü bir anda gülmeyi kesti.

"Yardım edeyim mi anne?"

Cook | Kim JongdaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin