»2

3.6K 365 101
                                    

"Baekkie, ketçap kalmamış. Sadece mayonez var, tabağını hazırladım. Soğumadan hemen mutfağa inip tabağını bitir." Annem bu güzel haberi bağırdığında elimde ki kalemi bırakıp ona karşılık gönderdim.

"Tamam anne!" diye cevapladım. Bir dakika... Annem, az önce... ketçap kalmamış mı dedi?

Aklıma gelen şeyle oturduğum yerden kalkıp hızla aşağı indim.

"Anne ketçap nasıl olmaz? Ben bunu nasıl yiyeceğim şimdi?" Aşağı indiğim an anneme mızmızlanmaya başladım...

"Önceden nasıl yiyorsan öyle?" Annem ciddiyetini bozmadan cevapladı. Bu sırada kaşlarını kaldırarak bana bakmıştı çünkü normalde böyle bir şeyi dert etmezdim.

Ama artık ediyorum. Asla yiyemem. Hele ki yanı başımızda bir market varken neden sadece mayonezli yiyordum ki? Gidip alabilirdim öyle değil mi?

"Az önce ketçaplı bir şeyler görmüştüm internette, canım çok istemişti... Şimdi de öyle ama yoksa yemem ben de sorun değil." dedim. Anne tabi ki üzülüp, gidip almamı söyleyecekti. Onu çok iyi tanıyordum.

"Tamam git ye o zaman, dizim başladı. Beni rahatsız etme."

Şoka girmiştim. Kesinlikle şoka girmiştim. Ağzım açık, gözlerim kocaman olmuş şekilde anneme bakıyordum.

Ben burada ketçap aş veriyordum resmen, nasıl bu kadar görmezden gelinebilirdi? Aklım almıyor.

"Ketçap olmazsa yemem ben."

"Az önce sorun olmadığını söyledin, Baekhyun bir karar ver." Annem kaşlarını kaldırıp sorar bakışlarla bana baktı.

Diyeceğim şeyi düşünürken kollarımı birbirine bağlamıştım. Açıkçası ne diyeceğimi bilmiyordum. Anneme bakıyordum sadece.

"Defol git," diye sonunda pes eden annemdi. "Cüzdanımdan para al, sonra markete git." Dedikten sonra önüne döndü.

"Niye sinirleniyorsun ki? Markete giden sensin sanki..." Hemen yan tarafımda duran vestireyerin üzerindeki cüzdanı elime aldim. Cüzdandan para alırken söylemiştim bunu ağzımın içinde ancak annem duymuştu.

"Markete giden değil, parası giden benim " dizisini izlerken söylenmeye başladı.

Hiçbir şey demedim sadece gözlerimi devirdim. Ketçap aldık diye batacak değiliz ya? Kadınlar işte anlamak mümkün değil özelliklede 1 saat içinde 30 farklı ruh haline giren annemi, hiç anlayamazdınız.

-------

Evet, havalı bir şekilde markete giriş yaptım. Yani cool görünüyordum. Kasiyer çocuk gördüyse kesin bir şeyler hissetmeye başlamıştır bile...

Etrafa göz gezdirdim fakat yoktu (?) Nerede bu çocuk, aman tanrım yoksa işten mi ayrıldı!?? Kendi kendime 10 farklı senaryo kurduktan sonra 11.yi düşünmeye başlamıştım.

Ayrılması... Hayır düşüncesi bile kötü. Başımı salladım, birden kendime geldiğimde bulunduğum yere baktım. Ne zaman buralara kadar gelmiştim.

En sonunda biri gelip "Ne aramıştınız yardımcı olabilir miyim?" Diye sordu.

"Ben ketçap alacaktım nerede acaba?" Aslında marketin içini evim gibi ezberlemiştim ama cevap vermezsem olmazdı.

"Tam arkanızda bayım" kız hafifçe gülümseyerek söyledi. Ben niye burada durmuştum ki, kız bu sırada yanımdan uzaklaşıp yeni gelen müşterilerin yanına gitmişti.

Sonunda depodan kucağında kutularla çıkmıştı çocuk, kasada başka biri vardı. Ya kasaya giderdim yakışıklı çocukla konuşamadan eve gidip yemeğimi yerdim.

Yacda gidip kutuları taşımasına yardım etmeyi  teklif ederdim. Dürüst olmak gerekirse kutuları gördükten sonra Eve gidip güzel yemeğimi mideye indirmek istiyordum. Ama buraya ne için geldiğini unutma Baekhyun!?

"Yardım etmemi ister misin? Çok fazla var." Kutuları göstererek sordum.

"Teşekkür ederim ama bu kutular senden ağır." Gülerek söyledi. Pfft hepsini alacağım demedim zaten, altüstü bir kutu. Ne kadar ağır olabilir ki? Hele cipslerle doluysa -ki umarım öyledir- 3 kutu bile taşırım. İçinde bir şey olmuyor zaten... İçi %90 hava.

"Görünüşüme aldanma çok güçlü bir şeyimdir." Dediğim de gülümsedi. Sadece cevap versene... Ani hareketle kucağındaki bir kutuyu aldığım da kollarım düşmüştü. Aynı zamanda yüzüm. Bunun içinde ne var Tanrı aşkına!?

"Tanrı aşkına Ne var bunların içinde, ceset falan mı?" Dediğimde ciddi değildim tabi ki.

"Evet aramızda kalsın ama depoda patron'u öldürdüm üstüme çok geliyordu." Ciddi bir şekilde olduğum yerde kaldım. O ise 1 adım önümdeydi.

Kasiyer çocuk kahkaha atmaya başlayınca şoktan çıktım. Öyle bir gülüyordu ki kalbim duracaktı. Çocuğun gülmekten gözünden yaş gelecekti neredeyse ama komik değildi. Ben buna nasıl inandım, orası ayrı bir mevzu. Ciddi anlamda saf olmalıydım.

"Ya tabi, ben de inandım." bir an kucağımda ceset'in kollarını felan taşıyorum sanmıştım ama bunu söyleyemem tabi ki. Yoksa buraya bir daha nasıl gelecektim?

"Tabi, inanmadın." Kahkahaların arasında söylediğinde zar zor anlamıştım ama çok güzel gülüyordu.

Gel, beni al da evlenelim. Çok güzel çocuklarımız olurdu bizim.

Kutuyu köşeye bırakmıştı. Ben de onun kutularının üzerine koydum. İyi ki daha uzak bir yere götürmeye kalkmadı.

"Bu arada ne için gelmiştiniz?" Diye sordu. Doğru! Ketçap aklıma gelince hızla elime ketçabı alıp, tekrar yanına döndüm.

"Evde kalmamış, yemek yiyemedim." Derken elimde ki ketçabı gösterdim.

Başını aşağı yukarı sallayıp kasaya yöneldi. Ben de hemen yanında ilerledim.

O kasadan geçirirken bende cebimden parayı çıkartmaya çalışıyordum. Nerede bu para? Telefonum, peçete, anahtarlar, dünün fiş kağıdı, naneli şekerden sonra parada çıkmıştı ortaya... Keşke direkt arka cebime baksaydım. Çocuğu bekletmezdim en azından.

Hemen parayı uzattım o kalan parayı ayarlarken konuşmaya başladım.

"Bu arada ben Baekhyun."

"Memnun oldum." dedi sadece bu çocuktan vazgeçmeliydim sanırım. Adını bile söylemek istemiyordu.

"Senin adın ne? Neredeyse sürekli görüyoruz birbirimizi." Dedim, sormasaydım söylemeyecekti çünkü...

"Ah pardon, hesap yaptığım için bir an öyle oldu. Ben Chanyeol." Dedi, adı da pek güzelmiş ilerideki davetiyelerimizi düşündüm. Chanyeol ve Baekhyun başta büyük harflerle yazılmış bir şekilde...

Chanyeol ellerini gözümün önünde salladığında kendime geldim. Hayallere dalmıştım.

"Ah ben de memnun oldum! Ben gitsem iyi olur, kolay gelsin."

"Peki, iyi günler. Bu arada teşekkür ederim, kutular için..." Chanyeol olduğunu öğrendiğim çocuk, güzel gülümsemesini yine sunmuştu.

"Ne demek sen de bir gün bana herhangi bir şey de yardımcı olursun." Gülerek söylediğimde o, benim aksime gülmüyordu. Kim bilir ne anladı, oysa kötü bir anlamda dememiştim.

"Elbette, yardımcı olabileceğim bir şey olursa neden olmasın."

"Peki tekrardan kolay gelsin, hoşçakal." deyip gülümsedim, o da gülümsedi.

"Yine bekleriz."

En kısa zamanda geri geleceğim yakışıklı merak etme.

Market · ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin