"Şartlarımı kabul ediyor musun." yüzünde cevabımdan korkuyormuş gibi bir his vardı ve yanıtladım.
"Evet, ama benimde bir şartım var!"
Şaşkınca suratıma bakarken bunu beklemiyormuş gibi sakallarıyla çenesini ovuşturdu ve ardından bana bakmadan cevap verdi.
"Seni dinliyorum."
"Sırf benim yüzümden Poseidon, Panionion'a hapsedilmiş, ben burda kalmayı kabul ediyorum ama Poseidon yani gerçek babam buraya geri dönecek." şaşırmış ve hayretler içinde kalmış bir ifadeyle yüzüme baktı.
"Senden bu kadarını beklemiyordum. Bu benim için kolay bir şey, keşke daha sıradışı şeyler isteseydin." omuz silktim.
O yerinden kalkınca bende kalkarak Moira ve Atlas'a doğru yürüdük, yanlarına geldiğimizde ikisinde meraklı gözlerle bana baktı, Zeus tek kelime etmeden yanımızdan ayrılınca saniyesinde konuştum. Zeus'un bana sunduğu teklifi anlattım ve Poseidon'un geri gelmesini isteyerek kabul ettiğimi söyledim. Moira yani annem bana sarıldı, Atlas o kadar mutluydu ki yüzünü daha önce böyle görmediğime yemin edebilirdim. Şuan için tek sorun vardı. Ben Nilüfer'i nasıl bırakacaktım? Düşüncelerimi zihnimde bir köşeye kilitleyip Atlas'tan gitmemizi istedim.
Dünya'da hava kararmıştı, saatime baktığımda 00.50'yi gösteriyordu. Karya'nın evde olduğunu tahmin ederek Atlas'tan apartmanın önüne bırakmasını istedim ve bırakıp gitti. Eve çıktığımda kapıya vurdum ve Nilüfer açtı. Sarılma faslı geçtikten sonra içeri girdiğimde Karya ve Aras'la karşılaştım. İkisinde bana soru soracakmış ama cevaplarımdan korkuyormuş gibi bakıyordu. Ne diyecektim onlara, "Gençler bundan sonraki hayatınızda ben yokum, zaten olmamıştım, ben insanda değilim zaten ben bir Tanrıçayım, şimdide bi savaş var onu halledip gelcem merak etmeyin." bakkala gidişimin haberini veriyormuş gibi konuşma yapmayacaktım herhalde. Nilüfer'de dörtlüyü tamamlayınca tekli koltuğa oturdum ve mantıklı bir sebep bulmaya çalıştım, aslında doğaçlama yapacaktım ama yinede çalıştım.
"Biraz beni dinler misiniz? Ben gidiyorum." bu giriş cümlemle hepsinin dikkatini çekmiştim. Ne kadar doğru bir giriş cümlesi yaptım bilmiyordum ama devamını iyi bir şekilde getirmeliydim. "Babam beni Amerika'ya yolluyor, belki yıllarca belkide ömrüm boyunca kalacağım. Merak etmeyin sizi görmeye mutlaka geleceğim." sanki koskoca kalabalığın ortasında ben eşcinselim demişim gibi hepsi şok olmuş şekilde suratıma bakıyordu. Nilüfer konuşmaya başladığında göğsümün üstünde bir ağırlık hissettim.
"N-nasıl, dalga mı geçiyorsun." kafamı yukarı kaldırdım, ağlamamak için gözlerimi sımsıkı kapatırken kafamı olumsuz şekilde iki yana salladım. Karya her zamanki tınısıyla birden "Hassiktir..." dedi. Gözlerimi açtığım Aras'a baktım. Aras duygularını saklayamayan bir çocuktu. Yüzüme bakmıyordu ama sinirlendiğini hatta üzüldüğünü çenesini sıkışından anlayabiliyordum. Karya çok geçmeden yine sordu.
"Ne zaman gideceksin." ne zaman gideceğini bende bilmiyordum ama hemen bir şeyler söylemeliydim.
"Yarın..." tek kelimeydi, yarın. Yarın gitmeyecektim ama gitmek için Atlas'a yalvaracaktım, biraz daha arkadaşlarımın yanında kalırsam benim için işler çok zor olacaktı. Tek kelimelik cevabımı söylediğimde Aras kafasını kaldırıp bana baktı. Bende ona baktıktan sonra Nilüfer ve Karya ayaklanıp odadan çıktılar.
Birbirimizin derin nefes alış-verişlerinden başka hiçbir ses çıkmıyordu odada. Böyle yapması beni üzüyordu, ne kadar yoğun duygular hissediyorsa etsin beni anlamalıydı. Ama ben bile kendimi anlayamıyordum."Aras benim yönümden işleri çok zor hale sokuyorsun, beni anlamaya çalış. Seni görmeye geleceğim." yüzüme bakıp gülümsedi. Zaten bana kızması saçma olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Okyanus Ve Gökyüzü
Fantasy"Zihnime bir dövme yapıyormuşcasına, kimsesiz bir nakışı işliyormuşcasına söylenen yalanlar... Annem bir Tanrıça... Babam ise bir Tanrı...kötülüğün maskesini indirdikleri sebebiyle çıkacak olan bir savaş... Ve ben okyanusun ortasında kalmış gökyüzün...