Gecenin boğucu karanlığında uyku vermeyen bir his iliklerime işlemişti ki birden uyandım. Uyandığım yer her gece alışık olduğum yatağım değilde başka ve soğuk bir yerdi. Ne olduğunu anlamaya çalışan, annesini birden kaybedip etrafa çaresiz ve ağlamaklı gözlerle bakan küçük bir çocuk gibi bakıp durdum. Küçücük bir odada yine küçücük bir karyolanın üzerinde yatıyordum. Ne olduğunu anlamaya çalıştım. Ben buraya nasıl gelmiştim? Gözlerimdeki hüzün karanlığa yansıyordu işte ve artık göz pınarlarımın ağlamaktan kuruduğunu hissedebiliyordum. Dinleyip durdum saatlerce beynimdeki sesleri, artık ayağa kalkıp bağırıp çağıracak, ben neredeyim, beni buraya ne getirdi, kaç saattir buradayım? Diyecek kadar halim bile kalmamıştı. Sanki bir olimpiyatda koşmuş, bir ülkeden diğerini dolaşmış gibi bir yorgunluk vardı üzerimde. Tam kalkmaya hazırlanıyordum ki kapı ani bir itişle açıldığı gibi kendimi yatağa attım.
Küçük ve hafif loş olan odaya kapının açılmasıyla birlikte ışık dolmuştu. İçeri davetsiz giren ışık gözlerimi acıtmaya yetmişti, bir süre ışıkla mücadele edip sonunda gözlerimi açabilmiştim. Bana doğru yürüyen adam hiçte yabancı gelmiyordu, biraz daha yakınlaşınca kim olduğunu daha iyi anlayabilmiştim, giren ışık zihnimi de açmıştı ki bir kaç dakika önce sorguladığım soruların bir kısmını cevaplayabiliyordum.
1 GÜN ÖNCE
Beni çok acil bir konu hakkında konuşmak için gecenin 3 yada 4'ünde çağırdığı sadece ay ışığının ve bir kaç kedinin olduğu dar bir sokakta 2 dakika kadar bekletmişti. Uzaktan geldiğini görebiliyordum, aslında orda bulunmayı istemezdim. Çünkü konuşulacak konu açık, net ve defalarca konuşulmuş elden bir şeyin gelmeyeceği bir konuydu. Evden çıkarken aceleyle altıma pantolan geçirmiş üstüme hırka giymiştim. Kaldırımın kenarında gayet dik başlı, soğukkanlılıkla bekliyordum. Geceleri sanki kimsesiz bırakılan ve yıllar önce mühürlenmiş bir sokaktı burası, ama gündüzleri kuşlar uçuyor çocuklar oynuyordu burada. Yanıma geldi. Hiç istifimi bozmadan " konu aynı mı?" diyerek dudağımın kenarıyla gülmüştüm. Yan yanaydık ama ikimizinde yüzü karşıya bakıyordu. Çünkü biliyordum eğer ona bakarsam dayanamayıp ağlayacağını.
Buruk ve ağlamaklı bir sesle "ellerine kalbimi çıkarıp sunabilecekken beni neden sevmedin Arya " dedi.
Sevemiyordum, kalbimde ve aklımda başka birini taşıyorken, ondan başkasını sevemiyordum."Bu konuyu defalarca konuşmamıza rağmen beni gecenin bu saatinde daha çok canını acıtmam için mi çağırdın Aras?" çok geçmeden cevap verdi.
" Senin beni sevmediğin gibi o başkasıda seni sevmiyor, bunu biliyorsun şimdi benden senden vazgeçmemi nasıl istersin." dediği anda gözlerim dolmuştu. Başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüş gibiydi. Bu gerçekle yüzleştiğimi sanıyordum ama yüzüme vurulunca canım çok acımıştı. Sonra yine ağladım, insan geçmişinden yaralanınca kabuk bağladığını sanıp yüzleşmekten korkmuyordu ama kabuk bağladığını sanıyordu işte...1 GÜN SONRA
Ellerimi başıma koyup şiddetli bir biçimde sıkarken "Bana ne oldu Aras?" dedim. Uzun zamandır konuşmadığım için sesim kaba ve titrek çıkıyordu.
"Dün gece birden ağlayarak kriz geçirdin bana bağırıp çağırdın, bende o halde bırakmak istemedim ve buraya getirdim gerçekten neler olduğunu hatırlamıyor musun?"
Kafamı hayır şeklinde salladım, ama bazı şeyler hala aklımdaydı. Tekrar ağlamaya başladım, güçsüz olduğumdan değil bir şeylerin yükünü aklımdan alıp dışarıya atmak için ağladım, daha çok ağladım ama biliyordum canım çıkana kadar ağlasamda hiçbir şey değişmeyecekti. Ayağa kalkıp üstümü düzelttikten sonra, Aras'a gitmem gerektiğimi söyleyip ve teşekkür edip dışarı çıktım.
***
Eve girdiğimde Nilüfer hala uyuyordu. Nülüfer'le liseden beri arkadaştık. Hiç ayrılmadık hatta aynı üniversiteleri kazanıp yine birlikte kalıyorduk, Nilüferin ailesi kalabalık ve şen şakrak bir aileydi. Benimse yüzünü yılda bir kez gördüğüm tek bir babam vardı. Annemi hiç tanımamıştım, ben daha çok küçükken ölmüştü. Ölüm sebebi hiçbir zaman bilmemiştim. Babam kaza yaptık annen öldü diyip geçiştiriyodu. Mezarı vardı gidiyorduk ama o mezar boş muydu dolu muydu kim bilir? Babam çok zengin bir iş adamıydı bir de sevgilisi vardı ismi Merve, kadın babamı sömürüyordu ama babamın umrumda değildi.
Eve girer girmez burnumdan beynine ulaştığını hissettiğim sigara ve bira kokusu ağrıyan başımı iki katına çıkardı. Görünen o ki yine Karya bizde kaldı. Karya Nüliferin 4 yıllık sevgilisiydi, aralarında özel bir ilişki vardı fazlasıyla özeldi. İkisini de rahatsız etmeden mutfağa gittim aceleyle ağzıma bi şeyler depip ilaç aldım. Sonra banyoya gittim duş alıp üstümdekilerden kurtuldum. Sonra odama gidip uyuyacaktım. Daracık holden geçerken aynada gittikçe eriyen bedenime baktım, ben ne ara bu hale geldim? Geçmişin ağırlığı ne zamandır zayıflatıyordu beni? Odama gidip kafamı yastığa gömdüğümde odamın kapısı "Aryaaa nerdesin sen merak ettim" diyip üstüme atlayan Nilüfer'in meraklı gözleriyle tekrar kaldırdım kafamı."sakin ol Nilüfer anlatıcam" diyip doğruldum.
"evden çıktığımda söylediğim gibi Aras çağırdı, yine neden onu sevmeyi denemediğimi sorup durdu. Gökmen konusunu açtı. Herhalde fenalaşmışım sabah kalktığımda onun evindeydim sonrada geldim işte"
"Gökmen konusu mu? Ne dediki?"
İsmini duyunca bile hücrelerimin titrediğini hissettiğim adamın aklıma değdiğindeki gözlerimi farkeden Nilüfer "üzgünüm sormamalıydım, kahvaltı ettin mi hadi dışarıya çıkalım" diyip konuyu bastırmaya çalıştı. Bir şeyler atıştırdığımı ve uykumun olduğunu söyledim ve onları yolladım. Aslında uykum yoktu, aksine ölmüş sonra uyanmış kadar uykusuzdum. Yatağa tekrar kafamı gömdüm, amaç dinlenmek değildi amaç uyumakta değildi amaç neydi bilmiyordum ama ellerimi yıkarken, su içerken, nefes alıp o arada ufacık bir zaman dilimi oluyor ya hani sonra o aldığım nefesi geri veriyorsun işte ben o arada bile onu düşünüyordum.
1 gün boyunca telefon değmeyen elim komidinin üstünde telefon arıyordu. Sonunda buldum. Telefonu açar açmaz bildirimlerden dolayı telefon kastı, bildirimlere bakıyordum. Ne! 2 gün sonra lise arkadaşlarıyla bir yemek mi? Birde whatsapp grubu kurmuşlardı. Asla gitmek istemiyordum hem kendi yerime Nilüfer'i gönderirdim. Aslında tek sebep Gökmen'i görmekten korkmaktı. İnsan yaptığı hataların aklına değmesinden nasıl korkuyorsa öyle korkuyordum. Belkide 2 yıl olmuştu gözlerim gözlerine değmeyeli, sesini bile unutmuştum. Umudu kesip kabullenmiştim, ama onda doğduğumu milat kabul ederek geçmişe baktığında ve onsuz olan anıları çıkardığımda aslında hiç yaşamamış olduğumu ne yapasam yapayım geleceğe bir izle devam edeceğimi öğrendim. Acaba o gelecek miydi yemeğe? Telefonu fırlattığım yerden tekrar alıp grubu okudum hiçbir şey yazmamıştı. Tam telefonu aldığım yere tekrar fırlatacakken yutkunmama izin vermeyen bir şey oldu. Gökmen yazıyor...İlk hikayem ve 1 bölüm yayımlamak istedim ve bu işlerin sabır işi olduğunu biliyorum eğer bu bölüm beklediğim zamana beklediğim kitleye ulaşırsa devamı gelecek
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Okyanus Ve Gökyüzü
Fantasi"Zihnime bir dövme yapıyormuşcasına, kimsesiz bir nakışı işliyormuşcasına söylenen yalanlar... Annem bir Tanrıça... Babam ise bir Tanrı...kötülüğün maskesini indirdikleri sebebiyle çıkacak olan bir savaş... Ve ben okyanusun ortasında kalmış gökyüzün...