Kalbim hızla atıyordu. Belkide Nilüfer'in dediğini yapıp onu unutacaktım. Her ne olursa olsun bana asla geri dönmeyecekti ve dönse bile artık çok geçti, o ruhunu teslim ettiği kız ile gülüyorken, ben o gülmelerin arkasına korkak gibi saklanan ruhumla dalga geçiyordum. Sahi ruhunu teslim ettiği kız kimdi? Hepsini şimdi öğrenecektim.
Yavaş yavaş aşağıya iniyordum ve daha fotoğrafın çeyreğine gelmeden düğün fotoğrafları olduğunu anladım. Boğazım düğümlenmiş göğüs kafesimin üstüne bir yük binmişti. Gözlerimi kapatıp, elimle ekranı yukarıya kaydırdım, gözlerimi açtığımda ellerimle gözlerimin şaşkınlıktan ve acıdan fırlamasın diye tutacak gibi oldum ki bu işin abartması. Evlendiği kişi o muydu yani? Beni önceden kardeşi gibi gördüğü kız için mi bırakmıştı?Lisedeyken Gökmen'le benim ortak arkadaşımız vardı, Duygu. Benim aksime upuzun siyah saçları, açık ten rengi ve siyah gözleri vardı. O zamanlar fazla sakin bir kızdı ve önüne gelen herkese şipşak aşık oluyordu, tabi Gökmen'e de. Bunun farkındaydım ama zaten Gökmen ona bakmazdı diyerek geçiştirdim, hatta Gökmen'e de söyledim o da 'ya abartma şıpsevdi bir kız, ayrıca kardeşim gibi şuna baksana' diyerek gizlice Gökmen'e baktığı okul duvarının kenarından onu gösterdi.
Şimdi onlar bu halde... Ne kadar da yakışmıştı üzerine tam oturan damatlık ona. Şimdi ona bana benzemeyen bir çocuk mu baba diyecekti? Şimdi her sabah kalktığında başkasının yüzünü mü ezberleyecekti? Şimdi çok sevdiği bilardosunda, başkası mı örtü serip film izletecekti? Gözlerim sızlamıştı, ama acımamıştı. Sızı acının küçük kardeşidir. Yani küçülüyor muydu bu acı. Telefonu bir daha açmamak üzere kapattım ve üstümü değiştirdim. Nilüfer kahvaltı hazırlamıştı ve beni bekliyordular, mutfağa gidiyordum ki, Nilüfer'in odasından sesler geliyordu, kapı aralıktı ama içerisi tam anlamıyla gözükmüyordu. Nülifer birisine "evet işe yaramaya başladı ama henüz hiçbir şeyin farkında değil" diyordu. Ne demekti şimdi bu? Belki Karya ile konuşuyorlardır diye önemsemedim ve mutfağa gittim. Aras ve Karya masada oturuyordu, ben girince ikisi birden bana şaşkınlıkla bakıp yüzümün bembeyaz olduğunu söylediler.
Ağzımdan tek çıkan kelime "Ni-Nilüfer... Nerde?" oldu. Karya yerinden kalkarak "Lavaboya gitti gel otur şöyle" dedi ve oturdum. Biraz sonra Nilüfer geldi, bir kaç gündür farklıydı ve yüzüme bakmıyor bana yapmacık davranıyordu. Kahvaltıyı ettikten sonra hep birlikte topladık ve salona geçtik. Pazar günüydü ve fazla sıkıcıydı. Aras beni sinemaya götürmek istedi sanırım morelimi yerine getirmeye çalışıyordu ama ben gözümü kapattığımdaki oluşan siyah boşlukta bile Gökmen'i düşünüyordum. Kabul ettim ve Sonra Nilüfer'le Karya'ya dönüp sizde gelin diye ısrar ettim. Karya çok gelmek isterdi ama Nilüfer yorgun olduğunu söyleyerek kafasını eğdi.***
Nisan yağmurlarının sonuna gelmiştk ama hava hala yerini güneşe bırakmıyordu. Belkide unutulmaktan korkuyordu kim bilir?...
Aras'ı içerde uzun bir süre bekletmiştim ve sonunda altına eşofman üstüme yağmurluk giyip çıktım. Sinemaya gidiyorduk lakin ben normal bir zamanda bile spor giyinmekten vazgeçmezdim.
AVM'e eve yakındı ve yürümek istedim, o da yorgun olduğumu söyleyip arabaya ısrar etti ama kabul etmedim. Yarım saat sonra film seçme tablosunun önünde durduk. Bir türlü film seçemiyorduk. O aşk filmine takmış, bense insanlar gülerken o anda kimse ağladığımı farketmez diyerek komedi istiyordum. Sonunda ikimizinde dediği olmadı ve korku filmine girdik.Film aşırı saçma bayıcı bir şekilde ilerliyordu. Lanet olsun ki sevgili koltuğundan başka koltuk kalmamıştı ve mecburen oraya oturduk. Aras filmi gözlerini kırpmadan ve nefes almadan takip ediyordu ama ben takmamış bir halde uyuma numarası yapıyordum saatlerce numara yaptım. Bi an yüzümün üstünde bir karartı hissettim ve tek gözümü çaktırmadan açtım. Aras bana bakıyordu salondan hiç ses gelmiyordu tuhaf bakışları göğüs kafesini bile titretmişti. Bi anda fırlayıp kalktım salonda kimse yoktu ne oluyor dedim Aras sadece bana bakıyordu, artık korkunç bakışların yerini şaşkın bakış almıştı ve ayağa kalktım. Aras ne oldu dedim. O da ayağa kalktı ve sonunda konuşmayı başarmıştı
"Sen-sen rüya görüyordun ve-ve tuhaf şeyler söylüyordun" dedi.
Tekrar oturup ellerimi başımın arasına aldım ve "ne dedim" diye sordum.
"İlk önce fısıltı şeklindeydi, sonra sesin değişmeye boğumlama çıkmaya başladı, sonrasında artık anlayamayacağım şeyler söylüyordun sanırım filmin etkisinde kaldın artık gitsek iyi olur." dedi ve bende başımla onaylayıp çıktık.Biraz hava almam gerektiğini söyleyip AVM'nin balkonuna çıktım yalnız çıkmak istedim ve biraz düşünmeliydim. Bana ne oluyordu böyle? Filmi izlememiştim bile ne etkisinde kalması? Hatta öyle şeylere inanmıyor Tanrının varlığını dahil kafamda netleştiremiyordum. Balkonda biraz dinlenip içeri girdim. Aras bir masada oturuyor kendi kendine düşünüyordu. Yanına gidip eve gitmek istediğimi söyledim. Kabul etti ve AVM'den çıktık.
Akşam olmuştu.Aras beni eve bıraktı ve gitti, Asansöre bindim. Eve girdiğimde "Nilüfeeer" dite bağırdım.Nilüfer odasından "ne var uyuyorum"dedi yanına gidip gitmemek arasında kaldım. Direk banyoya girdim, şu iki günün yorgunluğunu üstünden atacaktım. Banyoya girip kapıyı kilitledikten sonra suyu açtım, elimle suyun sıcaklığını kontrol ederken aniden elektrikler kesildi. Korkuyordum, kapıya koştum, elimi kapının üstünde gezdiriyordum ama anahtar deliğinde anahtar yoktu. Arkamı döndüm su sesi artık gelmiyordu. Nilüfer diye bağırdım ama duymadı ne çabuk uyudu bu? Yere çöktüm ve ellerimle kafamı korudum, banyoda benden başladı varmış gibi hissediyordum ki sanki biri nefes alıyordu. Tanrım eğer varsan şimdi bana yardım etme zamanı... Ayak bileğinden yukarı bir elin dokunduğunu farkedip çığlık atmaya başladım. Nilüfer duymuyordu ve çıldırmak üzereydim. 20 yıldır ilk defa böyle bir şey başıma geliyordu. Ben çırpındıkça bir şey bana dokunuyordu. Daha yoğun hissediyordum, ayağa kalkıp kapıyı yumrukladığımda Nilüfer kapının önündeydi sanırım kapıyı açmaya çalışıyordu. Kapıyı açtı ve ışığı yaktı, evet ışığı yaktı şok olmuştum ben ışığı küvetin yanından gidip nasıl kapatacaktım ki? Bir kere ışık kendiliğinden ve aniden kapanmıştı. Ne dönüyordu burda? Nilüfer ne olduğunu anlamaya çalışan gözlerle bakıyordu, ben iyi olduğumu sadece düştüğümğ söyleyip çıkmasını istediğim oda çıktı.
Banyo yaptıktan sonra odama biraz düşündüm, 10 yıldır hiç yanımdan ayrılmayan, bana annemi aratmayan ve nerde ne durumda olursa olsun yanına gideceğim Nilüfer'e bir şeyler olmuştu. Kapı çaldı gel dedim Nilüfer'di ve gelip yanıma oturdu, "Biliyorsun iki haftaya son vizeler başlıyor, annemler Arya'ları al gel bir hafta kalırsınız dedi. Bende bir Konuşayım dedim eğer uygunsa Salı günü gidelim mi?"
İstanbul'da okuyorduk, Babam İzmir'e yaklaşık 3 sene önce taşınmıştı. Nilüfer'in ailesi ise İzmit'de oturuyorlardı. Ben İzmit'in tam merkezinde Nilüfer'ler ise bir köyde oturuyorlardı. Sanırım köyün en zengin aileleriymiş. "Aaa ne güzel olur Karya ve Aras'a da söyle herkes uygunsa gidelim" dedim ve kafasını saklayıp çıktı.
Aşırı yorgundum ve uyuya kalmıştım. Uyandığımda saat 02.48'i gösteriyordu, bu saatlerde asla uyanmazdım ama ne olduysa uyanmıştım ve daha kötüsü ne kadar uğraşsamda uyuyamıyordum. Sağa döndüm, sola döndüm ama yinede başaramadın uyumayı. Kalkıp biraz elimi yüzümü yıkamaya gidecektim. Koridorda yürürken Nilüfer'in odasından anlayamadığım bir kaç kişinin sesleri geliyordu ve kapının altından duman çıkıyordu, tüylerim diken diken olmuş ve dilim tutulmuştu. Hızla odasına daldım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Okyanus Ve Gökyüzü
Fantasy"Zihnime bir dövme yapıyormuşcasına, kimsesiz bir nakışı işliyormuşcasına söylenen yalanlar... Annem bir Tanrıça... Babam ise bir Tanrı...kötülüğün maskesini indirdikleri sebebiyle çıkacak olan bir savaş... Ve ben okyanusun ortasında kalmış gökyüzün...