Karan yorgundu. Vücut yorgunluğundan çok, kafa yorgunluğu çekiyordu şu an. Eve doğru sürüyordu arabayı ve bu gece de Berfin'i görüp dokunamamaya nasıl dayanacağını düşünüyordu.
Kaç gündür ne yaptıysa işe yaramamıştı. Barlara gitmiş, içmiş, hatta Çisil ile gereğinden fazla yakınlaşmıştı bile.
Ama hiçbir şey işe yaramıyordu.
Berfin öyle bir meşgul ediyordu ki kafasını, Çisil'le dans ederken, onunla içki içerken bile aklının bir köşesi Berfin'de oluyordu.
Yasak olması mı onu bu kadar cezbedici yapıyordu? İnsanoğlunun özelliği buydu. İsterdi insan, elindekilerle ilgilenmez, yasak olana uzanmak isterdi. Adem'le Havva'dan beri bu böyleydi. Yasak daha cezbediciydi.
Ve Karan, kendisine yasak olan Berfin'i istiyor, onu arzuluyordu.
Ne yapacaktı Karan? Bu istek başına bela olmaya başlamıştı. Kadını görmek istiyordu ama bu yetmiyordu ona. Dokunmak istiyordu. Ondan sonra da öpmek. Öptükten sonra da sevişmek istiyordu onunla. Sürekli daha fazlasını istiyordu. Hep daha fazlasını...
Zarar verecekti birilerine. Ama en çok kendine zarar verip elindeki aileyi kaybedecekti... Hasan Olcaylar onun yüzüne bile bakmayacaktı bir daha.
Bugün iş yerinde olan bir olayı hatırlayınca otoyolda hızlandı. Sinirleri bozulmuştu. Öğle arasında beraber yemek yerken, Hasan Olcaylar nedense artık kızının evlenmek isteyebileceğini söylemiş, gelen adaylar olursa, değerlendireceğini, hemen kestirip atmayacağını bildirmişti.
Karan da sadece başını sallamış, bu durumun mide bulandırıcı yanını düşünmemeye çalışmıştı.
Onun Berfin'i, tatlı koca dudağı başka bir adama mı dokunacaktı, onun mu olacaktı yani? Saçmalıktı! Tam anlamıyla bir saçmalık abidesiydi.
Öncelikle Berfin daha küçüktü. Yirmi yaşındaydı o.
Ama küçük olması Karan'ın onu arzulamasına engel değildi!
Adam kendisine küfretti. Çok şerefsizdi!
Arabasını hırsla mahalleye sokunca yavaşladı. Sessizdi mahalle. Ayrıca eve yaklaştıkça, ışıkların yanmadığını da görmüştü. Bekçi kulübesinin bile ışıkları yanmıyordu.
Ne oluyordu burada?! Herkes toplanıp bir yere mi gitmişti yoksa?
Arabayı bahçeye sokmadan kenara park etti. İndiğinde şöyle bir bakındı. Gerçekten de evin içinde de, bahçede de hiç ışık yanmıyordu. Yürümeye başladı genç adam. Bahçeye geldiğinde korumaları aradı gözleri. Ama kimse yoktu.
Ve biraz daha içeri girince bomba gibi bir ses patladı bahçede.
"İyi ki doğdun Karan!" diye bağıran, ona doğru koşturan insanlar Karan'ı gerçekten korkutmuştu. Çevresi üniversite arkadaşları, mahalleden dostları ve ailesi tarafından sarılınca gülümsedi adam. Bugün doğum günüydü sahiden. Unutmuştu adam. Teşekkür etti hepsine tek tek. Sarıldı dostlarına.
Sonra Çisil geldi önüne. İki gündür çok yakın davrandığı bu kadını evinin bahçesinde görmek, tuhaf geldi ona.
"İyi ki doğdun Çakır gözlüm." deyip sarıldı adama Çisil.
"Sağ ol Çisil." diyen Karan bu 'çakır göz' olayına bir çözüm getiremeyeceğini anlamıştı artık. Çünkü iki gündür anlatamamıştı çakır gözlü olmadığını. Bu kadının kafasında problemi olduğunu düşünüyordu artık. Boş vermişti.
Çisil ona vatoz balığı gibi iyice sırnaşınca ellerini kendisinden uzaklaştırdı Karan. Sonunda çekilebilmişti kadın.
Sonra Cemile annesi geldi "Oğlum? İyi ki doğdun evladım." deyip ağlamaklı şekilde sarıldı oğluna. Karan da ona sarıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
❀Yasak❀Tamamlandı❀
Ficção GeralKapak Tasarımı : Sofirella- (Teşekkür ederim :) ❀❀ Berfin ile Karan küçüklükten beri yan yanaydı. Kendileri de dahil kimse onları ayrı düşünemezdi. Bunda kötü bir şey de yoktu. Herkes gibi onlarda birbirilerine en fazla dost/kardeş gözüyle bakıy...