Düğün için hazırlanmış, süslenmiş, şık dekorlar eklenmiş olan evin bahçesinde sessizlik hakimdi. Ne biri bir şey soruyor ne de birbirlerine bakıyordu. Herkesin gözü, Karan'daydı. Berfin'in bile...
Karan kaşlarını iyice çatmış, olaya anlam veremediğini gösteriyordu. "Anlamadım?"
Bahri Olcaylar, alayla güldü. "Neyini anlamadın? Dedim ya, senin aileni on altı yıl önce öldüren kişiyim ben."
Hasan bey abisinin kolunu tutup sıktı. "Abi yeter! En azından içeride konuşalım... Lütfen."
Kardeşine baktı Bahri bey, başını iki yana salladı. "Yine pisliğini ört bas etmeye mi çalışıyorsun Hasan? Yetmedi mi bu çocuğu kandırdığın?"
"Abi?!"
"Bu mesele bu gece konuşulacak. Anladın mı?"
"Abi yapma!"
Bahri bey çekip kolunu kurtardı. Ve Karan'a döndü. "Gerçekleri bilmek istiyor musun?"
Karan başını sallayıp istediğini belirtti. Ama gözü çevrelerindeki misafirlere kayınca, rahatsız oldu. "İçeride konuşalım." Sesi, hem içindeki karmaşayı, hem de korkuyu belli ediyordu. Gerçeklerden korkuyordu genç adam. Gerçeklerin onun canını yakmasından korkuyordu. Hasan bey, Cemile hanım, Bahri bey ve Kutay eve doğru giderken, o Berfin'in elinden tutup Misafirlere ithafen konuştu. "Siz eğlenmenize devam edin, sadece küçük bir aksaklık çıktı..." Orkestraya döndü. "Siz de devam edin."
Ve davet, kaldığı yerden devam etti, gelin-damat ve ailesi olmadan. Karan, Berfin'i de beraberinde götürerek eve girdi. Adımları çok seriydi. Bir an önce öğrenmek istiyordu işin aslını. Berfin bu sırada hiç konuşmadı. Sadece takip etti kocasını.
Salona geldiklerinde, herkesi oturuyorken buldular. Herkes Bahri Olcaylar'a ölümcül bakışlar atıyordu.
"Evet? Anlatın." dedi Karan sert bir sesle. Berfin'in elini bırakmıştı. Ama Berfin onun yanından ayrılmadı. Ne olursa olsun, yanında olduğunu göstermek istiyordu. Bu ortadaki durumun ne olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu ama kötü şeyler olacağını hissediyordu.
Bahri bey oturduğu yerden kalkmadan cevapladı. "Dediğim gibi Karan. Ben Hasan Olcaylar'ın abisiyim. Ve senin aileni öldürdüğü için hapishaneden yeni çıkmış bir katilim."
"Anlamıyorum..." dedi Karan. Hasan beye döndü. "Hasan baba... Benim ailem... trafik kazasında öldü dedin sen. Babam içkiliymiş... annem de arabadaymış, araba ters şerite girmiş. Sen öyle demiştin?!"
"Karan... oğlum bak böyle öğrenmeni istemezdim. Gerçekten... sana daha uygun bir zamanda anlatabilirdim-"
"Çocuğa daha fazla yalan söyleme Hasan! Söyleseydin şimdiye kadar zaten bir sürü fırsatın olmuştur senin!"
"Abi!" dedi Hasan bey, abisinin susmasını istiyordu artık. "O benim oğlum. Ve ona gerekli açıklamayı ben yaparım. Anladın mı? Sen karışma!"
Bahri bey güldü. "Sence, senin yapacağın açıklamayı dinlemeye mi geldim ben?" İşaret parmağını uzattı kardeşine. "Senin ne mal olduğunu öğrenmeli bu çocuk! Hangi ailenin içinde büyüdüğünü, nasıl bir aileye damat olarak geldiğini bilmeli!"
"Biri bana şu Allah'ın cezası gerçekleri anlatacak mı?" diye bağırdı Karan. Düğün gününde şu yaşadıklarına inanamıyordu.
Bahri bey bastonuna yaslanarak kalktı ayağa ve yaklaştı Karan'a. "Senin annenle baban, Hasan'ın yanında çalışıyordu. Bursa'da bir çiftlikleri vardı. Orada görevliydi annenle baban. Annen temizlik, ev işlerine bakardı. Baban da oradaki atlarla, çiftliğin giderleriyle ilgilenirdi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
❀Yasak❀Tamamlandı❀
Ficção GeralKapak Tasarımı : Sofirella- (Teşekkür ederim :) ❀❀ Berfin ile Karan küçüklükten beri yan yanaydı. Kendileri de dahil kimse onları ayrı düşünemezdi. Bunda kötü bir şey de yoktu. Herkes gibi onlarda birbirilerine en fazla dost/kardeş gözüyle bakıy...