Karan, Berfin'i kaybetmenin ne demek olduğunu hayatı boyunca hiç anlamamıştı. Her zaman yanındaydı genç kadın, hep onunlaydı ve hep onundu. Bu durumda nasıl bilebilirdi ki kaybetmenin ne demek olduğunu?
Ama şimdi öğreniyordu. Berfin babasının sözlerini onayladığında, talibini kabul ettiğinde canı yandı, ne yapacağını bilemedi genç adam. Bu şekilde sonlanmamalıydı. Bu şekilde biterse izi kalırdı, hem de öyle bir izi kalırdı ki, sürekli kanardı o iz. Karan buna dayanabileceğini sanmıyordu...
Hasan bey, kızının kabul etmesine şaşırıp bunu sesine de yansıttı. "Ne? Kabul mü ediyorsun yani? Gerçekten mi kızım?"
Berfin bıkkınca cevap verdi. "Evet baba. Ne zaman isterlerse gelsinler bir görüşelim. Eğer düzgün bir adamsa neden olmasın?"
"İyi de Hasan baba... Berfin'in daha okulu var." lafı çıktı Karan'dan. Dişleri sıkılı, omuzları gergindi. Aslında Hasan beyle yalnızken konuştuklarında ona karşı gelecek bir söz söylememişti, ama şu anda, Berfin bu talibi kabul etmeye bu kadar hevesliyken bu fikir hiç de mantıklı gelmiyordu Karan'a.
"Karan, kızım yirmi yaşında ve eğer beğenirse evlendiğinde de okuluna devam edebilir. Ben Cemile'yle on sekiz yaşındayken evlendim. Cemile de on yedi yaşındaydı. Yani şu anda yaşı uygun."
"Ama nesil değişti Hasan baba." Berfin'e döndürdü bakışlarını. "Sen de ne evlenme meraklısıymışsın!" diye söylendi.
Berfin başını kaldırıp ona öyle öfkeli bir bakış attı ki, Cemile hanım olaya dahil olacakken vazgeçti. "Bana bak Karan abi! Evlenme meraklısı olup olmamam seni ilgilendirmez. Belki de gerçekten evlenme meraklısıyımdır, olamaz mı? Bir kocam olsun istemem bu kadar mı tuhaf?!"
Karan da öfkeyle dikleşti. "Asıl sen bana bak Berfin kardeşim! Evlenme meraklısı olmak öyle övünülecek bir şey değil! Sen daha okuyorsun! Okulun bitecek, mezun olduktan sonra bir süre özgürce hayatını yaşayacaksın. Ondan sonra istediğin kişi için evlenme meraklısı ol, umurumda değil!"
"Şimdi de umurunda olmasın o zaman çünkü eğer bu talip iyiyse, evleneceğim!" dedi neredeyse bağırarak. Kaç gündür bu adam karşısında iyiymiş numarası yapmaktan, her söyleyeceği sözü içine atmaktan bıkmıştı. Eğer şu anda ortam müsait olsa, ona daha derin içerikli sözler de söylerdi. Bu adama aşık olmaktan nefret ediyordu. Ondan nefret edemiyordu ama ona aşık olduğu gerçeği sinirlerini fena şekilde bozmaya başlamıştı.
"Çocuklar sakin olur musunuz? Ne oluyor size Allah aşkına? İki gün evde yalnız bıraktık, kanlı bıçaklı düşman olmuşsunuz!" dedi Cemile hanım. Uyarı hatta öfke dolu bakışlar atıyordu ikisine de. Sonra kocasına dönüp gülümsedi. "Çocuklar işte. Bir türlü büyüyemedi haylazlar!"
Berfin bir süre daha burada kalırsa ağlayacağını bildiğinden kalktı. "Özür dilerim. Siz devam edin. Afiyet olsun." dedi. Bu kahvaltı olduğu için onun önünde daha koskoca bir gün vardı. Şimdi akşam olsa ne güzel uyurdu genç kadın. Saat şu anda on bire geliyordu.
Odasına çıkıp ince yorganının altına girdi. Bıkmıştı şu hayattan. Bir de evlenmeyle ilgili laf ediyordu beyimiz! Hem sözlerini tutmuyordu, hem kadını yarı yolda bırakıyordu. Bir de bunun üzerine laf edebiliyordu! Saçmalıktı.
Tam anlamıyla saçmalık!
Saat on iki gibi kapısı çaldı Berfin'in. Aslında kapı açılmadan önce bile biliyordu annesinin geldiğini.
"Gel." dedi.
Annesi içeri girdiğinde kızını yorganlara sarılmış halde buldu. Hemen gitti yanına. Yatağa girip yanına yattı ve sarıldı kızına. Onun çektiği acıyı içinde, en derinlerde hissediyordu. Bu durum kızını çok incitiyordu. Artık ne durumdaysa, Karan'la aralarında ne geçmişse, genç kadın dağılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
❀Yasak❀Tamamlandı❀
Genel KurguKapak Tasarımı : Sofirella- (Teşekkür ederim :) ❀❀ Berfin ile Karan küçüklükten beri yan yanaydı. Kendileri de dahil kimse onları ayrı düşünemezdi. Bunda kötü bir şey de yoktu. Herkes gibi onlarda birbirilerine en fazla dost/kardeş gözüyle bakıy...