Günler koşar adımlarla ilerliyordu, insan ne kadar güçlü olursa olsun zamana engel olacak kadar güçlü değildi. Ben de zaten zamana engel olmayı isteyecek zayıf değildim. Hayatım tüm güzellikleri ve basitliğiyle ilerliyordu basit dediysem huzur verici bir basitlik, benim sekiz aydır hamile olduğumun sembolü olan karnıma dokundum ilk günkü halinden eser kalmamıştı büyümüştü Merih diye geçirdim içimden Merih bizim Merih'imiz, neden bilmiyorum ama böyle deyince daha da hoşuma gidiyor ismi baya zor seçtik bu isimi sizin bulmanızı istiyoruz dediğimiz de Mehmet direkt balon dedi bebeğin ismini balon koyun dedi aslında bir açıdan anlamlı fakat yüz açıdan anlamsızdı. Peri Merih koyun dedi. Selim Abi de çok beğendiğini söyleyince bizim de kanımız ısındı isme bir anda, Umut bir fikir vermedi son gün bir isim söyleyecekmiş ve onu ek olarak koyacakmışız karşı çıkmadık kötü bir isim söylemeyeceğini biliyoruz fakat Mehmet ismini balon koymamız konusunda ısrarcı.
"Ciddiyim balon çok güzel ve anlamlı sizin ilk dövmenizin sembolü bu da sizin ilk şey etmenizin meyvesi." Mehmet kendini tutamayıp Merih koyma fikrimize milyonuncu kez karşı çıktı.
"Kes artık Mehmet balon diye isim mi olur?" Kızgın bir şekilde karşı çıktı Yusuf Mehmet'e.
"İyi siz Merih deyin ben balon diyeceğim."
"Tamam sen öyle de." Mehmet'e yumuşak bir sesle konuşunca sevindi ve gelip yanağımı kocaman öptü.
"En sevdiğim yengemsin be." Peri'yle göz göze gelmiş olacak ki konuşmaya devam ediyor.
"Sen de en sevdiğim ikinci yengemsin kız bakma öyle." Peri de bende elimize birer yastık alıp Mehmet'e fırlatıp gülüyoruz. Günler rahatsız edici bir şekilde huzurlu ve mutlu geçiyor, evet bu güzel bir durum fakat insan bir kere kötü şeyler olacağına kendini alıştırdıysa her an kötü şeyler olmasını bekliyor ya da sadece ben bekliyorum. Yusuf sabahın erken saatlerinde işe gitti evde yalnız kalmaya alışkındım sonuç ta Yusuf benim ve bebeğimiz için çalışıp didiniyor, her zaman yaptığım gibi koca bir dilim keki yemek için kendimi ve keki hazırladım, tam kekle aşk yaşamaya başlayacağım sırada kapı çaldı zor da olsa oturduğum yerden kalkıp kapıyı açtım kapıyı her kim çaldıysa yoktu gitmişti kapıyı kapatırken önünde duran siyah paketi fark ettim alıp kapıyı sıkıca kapattım huzursuzluğu çağırmıştım sanırım paketin üzerinde ki yazı da bunun kanıtıydı.
'Sanırım bu kadar mutluluk yeter artık üzülme zamanı' Yazıyı okur okumaz bir hışımla paketi açtım. Paketin içinde beyaz bir bebek tulumu vardı sorun tabiki de tulum değildi tulumun üzerinde ki kan lekeleri Kerim yoktu artık peki bizimle uğraşan ya da uğraşmaya çalışan kim di? Kutu bir an da elimden kayıp yere düştü hızlı adımlarla bebek odasında ki telefonuma ulaştım rehberden Yusuf'u bulup aradım sanki aramamı bekliyormuş gibi ilk çalışta açtı.
"Efendim güzelim?"
"Yusuf çabuk eve gel korkuyorum biri kapının önüne bir paket bırakmış içinde kanlı bir bebek tulumu var." İçimde ki korku git gide artıyordu ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.
"Esin hiç bir şey anlamadım ama korkma kapıları pencereleri iyi kilitle ben yirmi dakikaya geliyorum korkma bak benim çekmecemde çorapların altında çakı var küçük bir şey onu yanına al ben geliyorum korkma sakın." Yusuf'un sesinde ki telaş ve korku daha da korkmamı sağlasada sakin olmaya çalıştım.
"Tamam bekliyorum." Telefonu kapatıp cebime koydum. Koşarak kapıları kilitleyip pencereleri örttüm perdeleri de çektim oturma odasına girip beklemeye başladım arka odalardan birinden gelen tıkırtılar yerimden sıçramama yetti sessizce ayağa kalkıp yürümeye başladım bir anda belimde hissettiğim acıyla çığlığı bastım.
"Ahhh." Fakat aynı sızıyı iki farklı yerde daha hissedince dermanım kalmadı gözlerimin önü karardı ve sonrası karanlık.~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yusuf'un Anlatımından
Telefonu kapattıktan sonra hızla arabaya bindim Esin'in sesinde ki korku aklımı yitirmem için yetmişti, olması gerekenden daha da hızlı bir şekilde sürüyordum arabayı bir yandan da rehberden Umut'u bulmaya çalışıyordum içine doğmuş olmalı ki o aradı beni açar açmaz konuşmaya başladı.
"Esin evde yok mu kardeşim kapıyı çalıyoruz açmıyor."
"Açmıyor mu?"
"Evet son beş dakikadır kapıdayız." İçimde ki endişe daha da artıyordu aklımı istila eden düşünceleri itip bağırdım.
"Umut çabuk bir şekilde içeri gir bacadan mı giriyorsun pencereden mi bilmem ama eve gir ben de geliyorum çabuk ol." Umut'un bir şey demesini beklemeden telefonu kapattım kırmızı ışığı görünce şansıma bir kez daha küfür ettim ve beklemeye başladım. Bir anda duyduğum silah sesiyle omzuma büyük bir acı yayıldı omzuma baktığımda gördüğüm kan acıyı daha da hissetmemi sağladı, arkadan gelen korna sesleri beynimi delerken etrafa baktım kimse yoktu yarayı umursamamaya çalışarak gaza bastım omzum ne kadar acısa da aklımda Esin ve Merih vardı on beş dakikalık bir yoldan sonra kendimi evin önünde buldum kapı açıktı koşarak içeri girdim Umut Esin'i kucağına almış koşarak bana geliyordu Peri de yanındaydı.
"Esin." Ağzımdan çıkan tek kelimeyle Umut'un kucağında ki Esin'i aldım.
"Yusuf omzuna ne oldu?" Peri koşarak getirdiği bez parçasını omzuma bastırmaya çalışıyordu.
"Yok bir şey Umut arabayı çalıştır hadi." Arabanın arka koltuğuna binip cebimden çıkarttığım anahtarı Umut'a verdim Peri de önde ki yerini alınca Umut her zaman ki gibi son hızla siteden çıktı.
"Her zaman ki hastaneye götür." Umut kafasını salladı, beş dakika sonra hastanenin önünde durduk Peri inip yardım edin diye bağırdı. Hemşireler ve bir doktor koşarak yanımıza geldiler Esin'i sedyeye yatırıp içeri girdiler yanımızda duran hemşire bana döndü.
"Omzunuza bir bakalım isterseniz."
"Ben Özgür Bey'i çağıracağım." Bir adım atmamla Umut kolumu tuttu.
"Ben çağırırım sen omzuna baktır." Koşarak yanımdan uzaklaştı hemşire de beni içeri girdirip omzuma bir şeyler yaptı söylediğine göre kurşun sıyırmış o yüzden pek bir sorun olmazmış. Özgür Bey yanımıza gelip Esin'in erken doğum yapacağını bebeği riske atmamamız gerektiğini belinin üç farklı yerden bıçaklandığını fakat bıçakların derine girmediğini söyledi ve Esin'i alıp ameliyathaneye girdi son üç saattir Esin ameliyatta Umut, Peri, Mehmet, Selim Abi, Serra ve dört tane adamla beraber bekliyoruz dört tane adam da evde evi temizletip güvenlik kameralarından Esin'i bıçaklayanı bulmaya çalışıyorlar.
"Umut biz eve gidip Esin'e ve bebeğe giyecek bir şeyler getirelim hadi kalk."
Peri son üç saattir duyduğum en mantıklı şeyi söylemişti diğer herkes üzülme, sakin ol gibi bir şeyler zırvalıyor ama benim Esin'e ve Merih'e bunu kimin yaptığını düşünmekten başka yaptığım bir şey yok.
"Tamam Yusuf sana da kıyafet getirelim her yerin kan."
"Tamam getirin." Umut ve Peri el ele çıkıyorlar hastaneden.
Yarım saat sonra büyük bir çantayla geliyorlar onların hastaneye adım atmasıyla ameliyathaneden bir bebek sesi geliyor sanki bütün dünyaya ben geldim demek ister gibi ağlıyor. Hızla ayağa kalkıyorum iki dakika sonra hemşire beyaz bir örtüye sardığı Merih'le bana doğru geliyor gülümseyerek. Yavaşça kucağıma bebeği bırakıp yüzünü açıyor.
"Oğlunuz baya güçlü çıktı." Bebekle beni öylece koyup gidiyor kafamı bebeğimize doğru yaklaştırıyorum burnuma gelen güzel kokuyla gözümden bir damla yaş düşüyor.
"Merih." Sessizce konuşuyorum omzumda bir el hissediyorum kafamı elin sahibine çevirdiğimde Umut'u görüyorum.
"Ege." Umut'un söylediğiyle içimi daha büyük bir ağlama isteği dolduruyor.
"Merih Ege." Bebeğin burnunu hafifçe öpüp Selim Abi'ye dönüyorum.
"Abi bak bebeğimize." Selim Abi bebeğe dikkatlice bakıp gülümsüyor.
"Oğlum bu aynı sen." Alnımı öpüyor bebeğin de alnını öpüp gülümsüyor.
"Bende bakacağım balona." Mehmet'in cümlesiyle koridor kahkaha sesleriyle doluyor. Hemşire bebeği artık alması gerektiğini söylüyor ve alıp götürüyor. Ardından Esin'i ameliyathaneden çıkartıp bir odaya götürüyorlar. Selim Abi'nin emriyle iki adam bebeğin olduğu yere gidiyor ikisi de Esin'in odasının önünde duruyor. İçim ne kadar rahat etmesede bebeğin bulunduğu yerde öylece dikiliyordu Esin'i şimdilik göremeyecekmişim ne halde olduğunu o kadar merak ediyorum ki acı çekiyor mu? Adamı gördü mü? Yanında olamadığım için bana kızgın mı ? Bir anda mışıl mışıl uyuyan Merih'e kayıyor gözlerim dünyanın en temiz ve saf varlıklarından biri karşımda herşeyden habersiz öylece duruyor. Aslında onun için üzülüyorum berbat bir dünyaya gözlerini açtı sonra da bu dünyayı berbat yapan herkese kızıyorum, kendim de dahil. Merih içimden geçenleri duymuş olacak ki ağlamaya başlıyor hemşire sesi duyar duymaz Merih'in yanında bitiyor, bir şeyleri kontrol ediyor kucağına alınca susuyor Merih.
"Yusuf Esin'i görmek istiyorsan görebilirmişsin doktor dedi."
"Tamam Mehmet sen burada dur bebeğin başında."
"Tamam dostum balon bana emanet."
Balon demesi ne kadar sinirimi bozsa da bir şey demeden yanından uzaklaşıyorum Esin'in odasından gelen bağırma sesini duyar duymaz içeri koşuyorum.
"Bebeğim nerede getirin çabuk onu!"
Beni görmesiyle ağlaması daha da şiddetleniyor.
"Yusuf Merih nerede?"
"Sakin ol güzelim bebeğimiz başka bir odada." Yanına oturup sarılıyorum.
"Niye bir şey mi oldu hasta mı neyi var?"
"Yok bir şey olmadı beş hafta erken doğdu ya o yüzden güzelim ağlama hem doktor erken doğmasına rağmen çok sağlıklı dedi korkma."
"Getirir misin yanıma ben merak ediyorum bebeğimizi."
"Hemşireler getirecekler sen nasılsın?"
"İyiyim ben de senin omzuna ne oldu." Yine ağlamaya başlayınca sakinleştirmek için bileğini öpüp gülümsüyorum.
"Bir şey yok sapa sağlamım ben."
"Kim yaptı bana zarar vermeye çalışanlar mı?"
"Onlar herhalde sen gördün mü sana kim zarar vermeye çalıştı?"
"Hayır arkamdan saldırdı göremedim."
"Bulacağım ben merak etme sen." Alnını öpüp ayağa kalkıyorum hemşirenin bebeği getirdiğini görünce bütün ilgisi o yöne toplanıyor.~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Esin'in Anlatımından
Hemşirenin kucağında Merih'i görmemle içim kıpır kıpır oluyor Yusuf ve benim canımdan bir parça öylece uyuyor hemşire kucağıma verince bebeği ilk başta ne yapacağımı şaşırdım başta herşeyden habersiz mışıl mışıl uyuyordu suratında minicik bir tebessümle. Dayımın dediğine göre bebekler rüyalarında hep melekleri görürlermiş o yüzden gülümseyerek uyurlarmış. O an bir kere daha Allah'a şükrettim bize eşi benzeri olmayan bir güzellik sunduğu için bize küçük bir melek verdiği için.
"Yusuf çok güzel değil mi?"
"Çok güzel canım bak ellerine küçücük." Yumruk şeklinde duran ellerinin arasına parmağımı yerleştiriyorum sım sıkı tutuyor suratına daha da büyük bir gülümseme yayılıyor.
"Biz geldiik!" Umut Mehmet Peri Selim Amca ve Serra bağırarak içeri dalınca Merih korkup ağlamaya başlıyor. Tabi onunla birlikte bende.
"Yusuf ağlıyor bu."
"Sakin ol Esin korktu da ondan sen niye ağlıyorsun ver bakayım sen bana onu." Yusuf bebeği kucağımdan alıp hafif hafif sallıyor bu sırada kulağına bir şeyler diyor bir dakika sonra susuyor bebek yavaşça beşiğe yatırıp bana dönüyor.
"Sen Merih her ağladığında ağlayacak mısın bakayım?" Alnımı öpüp gülüyor.
"Esin bebeğin ikinci ismini Ege koyacaksınız ona göre." Umut yanıma gelip yanaklarımı öpüyor.
"Hayırlı olsun." Sırayla herkes tek tek
öpüyor. En son Selim Amca gelip alnımdan öpüyor elindeki büyük kutudan incecik üzerinde E M Y yazan bir kolye çıkartıp boynuma takıyor.
"Resmen genç yaşımda torun sahibi oldum."
"Teşekkür ederim ne gerek vardı?"
"Niye gerek olmasın kızım ismini okuyayım Merih Ege'nin kulağına ona da hediyem var." Merih'i kucağına alıyor.
"Bir bana hediye yok öyle mi abi?" Yusuf küsmüş gibi yapınca Selim Amca gülümsüyor.
"Senin hediyen ayrı sana özel verilecek küsme be oğlum."
"Siz yanımızda olun yeter bize abi." Oda da bir sessizlik oluşuyor Selim Amca Merih Ege'nin kulağına ezan okuyup ismini tekrarlıyor bu sayede ismini koymuş oluyor.
"Allah anneli babalı büyütsün Merih Ege'mizi." Bebeği beşiğine geri koyup koltuklardan birine oturuyor. O oturunca Umut ve Peri bebeği seviyorlar.
"Peri bizde bundan bir tane yapalım mı?" Umut yine odada biz yokmuşuz gibi konuşmaya başlıyor fakat bu durum Peri'nin kıp kırmızı olmasına yetiyor.
"Umut bunu şimdi konuşmak zorunda mıyız?"
"Kızım ne zaman konuşacağız başka tam yeri işte yapalım mı?"
"Önce bir evlenelim de yaparız sonra."
"Evlenelim mi o zaman?"
"Amcama sormam lazım."
"O dünden razı seni bana vermeye."
"Biliyorum ama yinede soralım."
"Sonra?"
"Sonra evleniriz."
"Söz mü?"
"Söz." Peri söz deyince cebinden bir yüzük çıkartıp Peri'ye veriyor.
"Bu ne şimdi?" Peri'nin sorusuna karşılık gözlerini deviriyor.
"Tak işte evleneceğimiz belli olsun."
"Tamam o zaman." Peri yüzüğü alıp parmağına geçiriyor sonra odadaki herkes alkışlıyor.
"Vay be bir ben bekar kaldım." İç çekerek bize dönüyor Mehmet.
"Dövmeci ne oldu?" Karşıma oturuyor.
"Yenge ben gittim ona sevgili olalım mı dedim o da bana napcaz ya böyle iyi işte dedi bende tamam o zaman dedim öpüşüyoruz ama sevgili değiliz."
"Çocuğun yanında ayıp ayıp." Yusuf Mehmet'in kafasına bir tane indiriyor.
"Kes be ben yengemle konuşuyorum."
"Evet Yusuf sen karışma."
"İyi be ne haliniz varsa görün." Biz Mehmet'le yarım saat kadar dedikodu yapıyoruz sonra hemşire herkesi evine kovalıyor bebek mikrop kaparmış Yusuf'la baş başa kalıyoruz.
"Esin çok mu korktun güzelim."
"E biraz korktum tabi."
"Özürdilerim."
"Neden?"
"Yanında değildim ya ondan."
"Önemi yok bak mutluyuz şu an daha ötesi var mı?"
"Yok demi?"
"Yok."
"Sizi seviyorum hem seni hem de Merih Ege'yi."
"Bende sizi seviyorum hem seni hem de Merih Ege'yi."
"Uyuyalım."
"Uyuyalım." Yusuf yanıma yatınca gözlerimizi kapatıyoruz her zamankinden farklı olarak Merih için kapatıyoruz ve sabah da onun için açacağız.~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
10062016
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Saniye
Teen FictionSon saniyesinde bile güzel olan kadın bana en büyük hediyeyi bırakıp öyle gitmişti, hediyesine karşılık sonsuza dek seveceğim onu, benim de son saniyemde kalbimde o olacak, ben de son kez onun ismini anacağım, son saniyemde bile kalbimde ki en güzel...