Üç gün önce Kerim hakkında gerekli bilgiyi toparlayıp geri gelmiştik İstanbul'a Yusuf'un evindeydik, tabi ne kadar ev denilebilirse buraya Yusuf'a çantayı getirdiğim dükkanın üst tarafı Yusuf ve Ege'nin eviymiş aslında kötü bir yer değil fakat bir insanın düzgün yaşayabileceği bir ortam değil evin bulunduğu yer. Fazla umrumda değil bu durum sonuç olarak Yusuf yanımda ve o beni korur yani sanırım korur, sebepsiz bir şekilde ona güvenmek onun yanında olmak istiyorum Emre'den (eski sevgilim oluyor hani şu başkasıyla evlenen ) sonra bir erkeğe güvenmem zor geliyor ne kadar aptalca olsada hâlâ onu bekliyorum. Ve eğer Yusuf'a kalbimdeki en saf duyguları vereceksem ilk işim Emre'yi unutmak olacak ve bu da biraz zaman alacak.
Yusuf odasında uyuyor bende Ege'nin odasında tavanı seyrediyorum Yusuf'un odasında açık tonlar hakim ve duvarda boydan boya bir motorsiklet resimi çizili, Ege'nin odası ise siyah ağırlıklı denemeyecek kadar siyah duvarlarına kadar sim siyah duvarı renklendiren bir çerçeve var sadece, iki çocuk kaldırıma oturmuş birinin elinde top var diğeri ise elinde top olan çocuğu öpüyor. Yusuf fotoğrafta elinde top olan çocuğun Ege ve diğer çocuğunda kendisi olduğunu söyledi, Yusuf küçükken uzun boyluymuş ve şimdi ki gibi saçları uzunmuş Ege'nin saçları kazıtılmış kel gibi gözüküyor Yusuf'un anlattığına göre çok zıt karakterlermiş Ege her zaman görüntü olarak Yusuf'tan farklı olmak için uğraşırmış ve bu fotoğrafta bu durumu apaçık belli ediyor Yusuf'un saçları şimdi de uzun olduğuna göre Ege'nin saçları kazıtılmıştı büyük ihtimalle. Acaba Ege'nin şimdi ki hali nasıldı? Diye düşündüm, içimi kaplayan merakı gidermek için bir hışımla ayağa kalktım odadan çıkıp Yusuf'un kapısının önüne geldim iki kere tıkladım ses gelmeyince açtım kapıyı Yusuf her zaman ki gibi yüz üstü uzanmış uyuyordu yavaşça yanına yaklaştım saçları yüzünü kaplıyordu fazla ritmik bir şekilde nefes alıyordu yanına biraz daha yaklaşıp konuştum. "Yusuf." Ses yok.
"Yusuf." Biraz daha yüksek sesle konuştum fakat yine tepki vermedi.
"Yusuuuuf!" Bağırınca gözlerini araladı.
"Hı?" Şaşkın bir şekilde gözlerini üzerime dikti.
"Ege'nin hiç fotoğrafı var mı?" Gözlerini ovalayıp yatakta oturur pozisyona geçti.
"Var ne'oldu?"
"Merak ettim bakabilir miyim ?" Yataktan kalkıp bileğimden tuttu.
"Bakabilirsin gel hadi." Yusuf'un odasından çıkıp Ege'nin odasına geri girdik. Yusuf büyük demir dolabın kapısını açıp içinden büyük bir kutu çıkarttı. "Ege telefonla çekilen fotoğrafları sevmez kendisi çekip çıkartırdı." Yere bağdaş kurup oturunca bende aynısını yaptım kutuyu ortamızda ki boşluğa boşalttı bir sürü fotoğraf duruyordu karşımda bir tanesini elime aldım. Mavi gözlü Yusuf'un ki gibi uzun sakallı saçları tahmin ettiğim gibi kazıtılmış bir adet Ege vardı, yanında da Yusuf Ege'nin omzuna kolunu atmış bir motorun önünde duruyorlardı.
"Benzemiyorsunuz." Yusuf elimde ki fotoğrafa bakıp gülümsedi.
"İlk aldığım motor, benzemeyiz o dedeme benziyor dedemin dediğine göre babama, bende anneme benzermişim." Fotoğrafların arasına bir şey arar gibi baktı bir kaç saniye sonra ayağa kalkıp dolabın tepesinden havalı bir fotoğraf makinası çıkarttı. "Ölmeden bir gün önce bir fotoğraf çekinmiştik bekle de bulayım." Makinayı açıp bir kaç düğmeye bastı ve bana döndürdü. Ege koltuğa sırt üstü uzanmış Yusuf ta yanına yüz üstü kolunu Ege'nin üzerine atmış Yusuf'un yüzü görünmüyordu ama Ege mor dudaklarıyla gülümsüyordu tek kişilik bir koltuğa iki erkek sığamaz fakat Ege kemiklerden ibaretti fazlasıyla zayıftı. "Çok güzel." Makinadan kafamı kaldırınca Yusuf'un gözleriyle karşılatım. "O hep çok güzeldi." Güzel kelimesini tip anlamında kullanmadığı bariz belliydi zaten bir erkeğe güzel demek saçma olurdu.
"Yusuf hadi fotoğrafını çekeyim." Tam itiraz edecekken çektim.
"Çekme."
"Gülümse." Bu sefer de gözleri kapalı çıktı. Ben art arta çekmeye devam ederken sonunda pes edip gülümsedi.
"Hadi ver bu sefer ben seni çekeyim."
Elimden makinayı alıp çekmeye başladı ilk başta güldüm sonra dil çıkarttım bir sürü fotoğrafımı çektikten sonra makinayı elinden alıp yanına geçtim yanağını kocaman öperken çekmeye çalıştım bizi, biraz kötü çıksakta hoşuma gitmişti. O beni öperken çektim ikimiz aynı anda dil çıkarttık sonra çenemi ısırırken ben onun yanağını ısırırken, daha bir sürü çekindik. "Ege burada olsaydı ikimizi de öldürmüştü." Ne diyeceğimi bilemedim biz mutlu gibi görünüyoruz ama Yusuf benden bağımsız içinde ki büyük savaşla uğraşıyordu. "Hadi kalk acıktım." Yusuf ayağa kalkınca elimi uzattım beni tutsunda kalkmam kolaylaşsın mantığıyla, beni asılmasıyla ayağa kalktım. El ele mutfağa girdik zaten çoğu zaman ellerim onun elleriyle birleşik oluyor kendi başına yürüyemeyen bir çocuk gibi hissediyorum kendimi. Ben tezgaha zıplayıp oturdum Yusuf dolaptan ekmek ve kahvaltılık birşeyler çıkarttı ben de onu izledim patates kızarttı çay koydu sanki ben yokmuşum gibi ikimize kahvaltı hazırladı.
"İn hadi tezgahtan kahvaltı hazır." Kendi sandalyesine oturup başka bir sandalyeye ayağını uzattı.
"Görüyorum." Tezgahtan inip karşısındaki sandalyeye oturdum onun yaptığı gibi ayaklarımı onun ayaklarının üzerine uzattım. Yusuf yine hunharca tıkınmaya başlayınca bende ona ayak uydurup ağzıma bir şeyler tıkıştırdım. Hem ağzıma patates tıkıp hem de Yusuf'u izliyordum farketmiş olacak ki ağzında ki lokmayı çiğnemeyi bırakıp tek kaşını kaldırdı. "Sadece seni izlemek güzel." Ağzında tuttuğu lokmayı yutup üzerimden gözlerini çekti. "Birşeyler yerken izlenmeyi sevmem." Çayından bir yudum aldı ağzının içinde ki onca şeyi yutmayı kolaylaştırmak için. "Ama birşeyler yerken çok hoşuma gidiyorsun."
"Sapık mısın?" Bu sefer yavaş bir şekilde yemeğini yemeye devam etti.
"Tabi bir hafta sonra sana tecavüz edeceğim de nasıl bir fantazi geliştirebilirim diye düşünüyorum." Gülümseyip ağzının içindekileri gösterdi niye bilmiyorum ama böyle şeylerden oldum olası içim bulanmaz.
"Sakın fantazinin içine nimet katma çarpılıp kalırız."
"Düşünsene senin ağzın burnunla yer değiştiriyor çok gülerim."
"Deneyelim istersen hem sana gülecek birşey bulmuş oluruz." Sırıtarak konuşması yüzümün kızarmasına yetti bile. "Yav karşında nimet var günah günah pis sapık." Ağzıma elime ne geçerse tıkmaya başladım. Biraz bakıp güldü sonra o da aynısını yapıp ağzına bir sürü yiyecek tıkıştırdı.
Masanın üzerinde yenebilecek ne varsa yiyip bitirdik Yusuf bana bulaşıkları kakalayıp Ege'nin odasına gitti bende bulaşıkları makinaya hızla yerleştirip peşinden odaya girdim. Kapıyı iki kez tıklayıp gir demesini beklemeden girdim odaya. "Bak Esin kapıyı tıklayınca gir dememi bekleyip girmen lazım eğer beklemeyeceksen tıklama." Üzerinde sadece baksırı vardı hızla arkamı döndüm.
"Pardon da sen de hata bu evde bende varım niye çıplak dolaşıyorsun?"
Tiz bir kahkaha attı. "Farkında mısın bilmem ama ev benim evim." Haklıydı ne desem boş şu an.
"Haklısın pardon ama yinede sen ben haklıymışım gibi davran."
"Akli dengen bozuk yemin ediyorum."
"Ne fark eder senin akli dengen çok iyi olsaydı şu an yanında olmazdım." Bu sefer ben haklıydım kendi başına bazı şeyleri daha kolay yapabilir ama yanına beni alarak herşeyi zorlaştırdı.
"Evet bu doğru, giyindim dönebilirsin." Üzerinde siyah bir tişört ve koyu renk bir kot pantolon vardı siyah fazlasıyla yakışıyordu Yusuf'a kıskanmamak elde değil.
"Nereye gidiyorsun?"
"Harekete geçmemiz lazım ben Umut'u bulacağım sen otur evde kapıyı da arkamdan kilitle." Aceleyle odadan çıktı. "Neden bende gelmiyorum?" Durup bir kaç saniye baktı bana. "Pek birşey yapmıyacağım bu gün Umut'u bulup buraya getireceğim sadece, ayrıca seni fazla bulaştırmayı planlamıyorum." Tam arkasını dönmüştü ki kolundan yakaladım. "İntikamımızdı hani?"
"Bak, sen çok çocuk gibisin nasıl desem, narinsin böyle şeylere senin gibiler bulaşmamalı kendi pembe dünyanda mutlu olmaya bak burada olman bile başlı başına bir hata zaten." Benim bir şey söylememi beklemeden çıkıp gitti, arkasından öylece baka kaldım sanki içinde farklı biri vardı bir kaç saat önceki Yusuf gitmiş yerine umursamaz biri gelmiş gibiydi belki de haklıydı doğruyu söylüyordu kendi pembe dünyama dönmeliydim ben çok narindim belki de ya da güçsüzdüm ona yardım edecek tipte bir kız değildim. Bir anda içimi dolduran değişme isteğine engel olamadım değişmeliydim ona yardım edebilecek tipte ve güçte bir kız olmalıydım aslında bunu onun için değil kendim için yapmalıydım güzel kıyafetler ayakkabılar herşey saçma geldi bir anda dışardan gören biri güçlü olduğumu düşünmeliydi, hızla Ege'nin odasına girdim yatağın kenarında duran ceketimi üzerime geçirip sonuna kadar fermuarını çektim neden bilmiyorum ama birilerine bir şeyler kanıtlamak istiyordum narin görünmek bir çok kızın hoşuna gidebilir belki ama bana hakaretlerin en büyüğü gibi geldi sırtımı dikleştirip evden çıktım merdivenlerden indim dükkanın kapısını açınca gözlerimi kamaştıran güneş ışığına engel olmak istercesine ellerimi gözümün önünde salladım Yusuf intikamımız derken kandırmış hem beni hem kendini o kendi intikamıyla uğraşa dursun ben onun gözündeki narin kız imajımı silmeye gidiyorum.Yusuf'la beraber çıktığımız eve tek başıma girdim boğazımda oluşan düğümleri açmak için sert bir şekilde yutkundum evin içine adım atmamla birlikte Yusuf'un sesi kulaklarımda yankılandu 'Bak sen çok çocuk gibisin nasıl desem narinsin böyle şeylere senin gibiler bulaşmamalı kendi pembe dünyanda mutlu olmaya bak burada olman bile başlı başına bir hata zaten.' Yerdeki pembe paspas bunu yüzüme tokat gibi vurdu ya da gri koltukların üzerindeki pembe mavi çiçekli krlentler mutfaktaki kırmızı masa odamdaki mor yatak herşey bunu yüzüme tokat gibi vurdu banyom bile pembe mumlar ve sabunlarla kaplı gülüyorum herşey o kadar çocuksu ki, gözlerimi ellerimin tersi ile silip burnumu çektim. Tos pembe perdeyi asıldığım gibi söktüm etraftaki çiçekleri süs eşyalarını toparlayıp çöpe attım her şeyi yeniden düzelteceğim üzerimde ki çocuk izlenimini silip atacağım kapıyı açıp aşağı doğru bağırdım. "Hüsnü amca!" Kapıcımıza seslendim.
"Efendim Esin Hanım."
"Evdeki herşeyi değiştireceğim eşyaya ihtiyacı olan tanıdığın varsa akşam olmadan gelsin alsın eşyaları." Yaşlı adamın hafif bir gülümseme geçiyor dudaklarından. "Benim kızım Merve var ben bir kaç adam çağırayım da gelsinler."
"Tamam ama çabuk olsunlar." Kafasını sallayıp merdivenlerden hızla inmeye başladı kapıyı kapatıp banyoya koştum çekmeceleri hızla karıştırıp bir makas buldum saçlarımı tepeden elimle toparlayıp parmaklarıma yakın bir yerden kestim. Saçlar yere düşünce içim sızladı özenle baktığım saçlarım, yerde öylece duruyor kafamı kaldırıp aynaya baktım fazla yamuk durmuyor hatta baya düzgün görünüyordu saçlarım, uçlarından dikkatle daha da kısaltmaya çabalıyorum saçlarım iyice kısalınca gülümsedim sanki vücudumun üzerinden bir ağırlık kalkıyor. Bir kaç dakika aynada kendime baktım kızarmış gözler kısacık saçlar güzel değildim fakat şu an daha da bir çirkinleştim. Banyodan çıkıp mutfağa girdim dolaptan dört beş tane çöp poşeti alıp odama geri girdim dolabın kapaklarını sonuna kadar açıp elime ne geçerse doldurdum poşete ne kadar çok israf ettiğimi görünce kendime kızdım bir elbisenin iki farklı rengini almama ne gerek vardı sanki? Çöp poşetlerini kapının önüne çıkartım.Yarım saat sonra Hüsnü Amca yanında beş tane adamla evi boşaltmaya başladı yatak odamda ki yatağın içini bıraktırdım sadece iskeletinde mor ve tonları olması fazla canımı sıkmıştı. Perdeler de dahil evde hiç birşey kalmadı evim küçük olmasına rağmen eşyasız baya büyük geliyor gözüme. Odama girip yerdeki yatağı asılmaya çalıştım fakat gücüm yetmedi, bir kaç kere daha denedim ama yine olmadı, yere oturup bir yatağı çekemeyecek kadar güçsüz olduğum için kendime küfürler savurdum güçsüzüm Yusuf dediği herşeyde haklı. Ama güçleneceğim ve herkese güçlü olduğumu göstereceğim ben güçlüyüm başka çarem yok güçsüz olamam olmamalıyım.
17042016
🎈🎈
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Saniye
Roman pour AdolescentsSon saniyesinde bile güzel olan kadın bana en büyük hediyeyi bırakıp öyle gitmişti, hediyesine karşılık sonsuza dek seveceğim onu, benim de son saniyemde kalbimde o olacak, ben de son kez onun ismini anacağım, son saniyemde bile kalbimde ki en güzel...