On Üçüncü Bölüm

109 11 0
                                    

Uyandığımda Yusuf hâlâ uyuyordu etrafta ki eşyaları toparlayıp banyoya giriyorum hızlıca banyomu olup çıkıyorum üzerime beyaz bir tişört ve kot tulumumu giyip odadan çıkıyorum. Koridoru görünce aklıma dün gece geliyor yüzüm kıpkırmızı olunca aklımdakileri yok etmek için kafamı sağa sola sallıyorum Ege'nin odasına girip elektrikli süpürgeyi alıyorum koridordaki mumları toparlayıp gülleri süpürüyorum. Hızımı alamayıp tüm evi elden geçiriyorum, niye böyle bir şey yaptığımı anlayamıyorum içimde saçma bir enerji var ve ben kendime engel olamıyorum. Mutfağa girip kahvaltı hazırlıyorum sonunda sabah sabaha bu kadar enerjinin gereksiz olduğu kanaatine varıp oturuyorum.
"Vay be karıma bak her tarafı temizlemiş bir de kahvaltı hazırlamış." Yusuf'u görünce saçma bir şekilde utanıyorum.
"Canım sıkıldı seni de uyandırmak istemedim." Yusuf ben ayağa kalkınca arkamdan sarılıyor.
"Uyandırsaydın." Kulağıma doğru konuşunca yine gıdıklanıp kıkırdıyorum.
"Yorgunsundur diye uyandırmadım."
Yusuf'a doğru dönüp gülümsüyorum.
"Ya Esin ben baya baya inanamıyorum nasıl girdin hayatıma nasıl beni kendine aşık ettin nasıl karım oldun."
"Bende şaşkınım hani normal değil yaşadığımız hiç bir şey resmen kocam oldun." Sırıtıp beni kendine daha da çekiyor.
"Neyin oldum neyin?" Burnunu yanağıma sürtüp gülümsüyor.
"Kocam oldun." Bende boynuna sürtüyorum burnumu tam sürttüğüm yerden öpüyorum.
"Kocam oldun deyişini yerim be."
"Senin kıro tavırlarını yerim be." Allah'ım biz ne kadar iğrenç bir çift haline geldik böyle.
"Kızım ne yaptın sen bana ya." Bileğimi tutup öpüyor.
"Sen niye benim bileğimi tutuyorsun hep?"  Günlerdir merak ediyordum sonunda sordum.
"Nabzının atışını hissetmek hoşuma gidiyor senin gerçekten benim olduğunu hissediyorum, saçma biliyorum ama hoşuma gidiyor." Fazla garip düşünüyor ama bence dünyanın en şanslı kadınıyım eşi benzeri olmayan bir sevgiye sahibim bencilce belki ama umrumda değil.
"Çok değişik düşünüyorsun."
"Ama bunu bile seviyorsun."
"Ama bunu bile seviyorum." Yine boynunu öpüyorum ve geri çekiliyorum.
"Hadi kahvaltımızı yapalım." Kafasını sallayıp masadaki yerini alıyor bende karşısına geçiyorum.
"Yusuf ben bir şey farkettim." Ayaklarımı yanımda ki sandalyeye uzatıp ağzıma bir tane zeytin atıyorum.
"Ne farkettin?" Yaptıklarımın aynısını yapıyor o da.
"Biz birbirimizin geçmişini biliyoruz ama şimdisini bu gününü bilmiyoruz." Kaşının biri kalkınca bende kaşımın birini kaldırmaya çalışıyorum ama olmuyor.
"Ben Yusuf Birol, yirmi altı yaşındayım, motor parçası üreten bir fabrikamız var Umut'la ve Selim Abiyle ortağız aşağıda ki dükkanı Ege çektiği fotoğrafları çıkartmak için kullanıyordu, gelecek planlarım on bir tane çocuk yapmak başka bir gelecek planım yok."
"On bir çocuk derken hani sen kendin yapıp kendin doğuracaksın herhalde." Ağzına ard arda tıktığı şeyleri zorlukla yutup gülümsedi.
"Yavrum senle beraber yapcaz sen doğuracaksın kanun bu başka yolu yok hadi şimdi sen anlat." Hem bir şeyler yiyor hem de bana bakıyordu.
"Ben Esin Erkoç değiil Esin Birol." Benim zorlukla toparlamama hafif bir kahkahayla karşılık veriyor.
"Neyse işte yirmi dört yaşındayım halkla ilişkiler uzmanıyım, bir şirkette çalışıyordum ama kovuldum yani şey dedi adam bana yani oranın sahibi çenenin yayı çıksın bir daha şirketin önünden geçme ama tabiki bende adamın kel kafasını ısırdım ayrıca çocuk olur diye düşünüyorum ama bir tane bu kadar." Masada ki her şeyi silip süpürüyor iki dakikakada.
"İyi yapmışsın güzelim o şerefsize ne senin çenenin yayından."
"Amaan yavşaktı zaten."
"Esiin?" Ayağa kalkıp bana doğru gelmeye başladı fakat bakışlarından korkmalıymışım gibi geldi.
"Hıı?" Sandalyeyle beraber geriye doğru gitmeye başladım.
"Senin dediğin şu bir çocuğu yapalım hadi diğer onunu sonra yaparız." Bira anda kucağına almasıyla bağırıyorum.
"Yusuf hâlâ on diyorsun sorunların mı var?" Göğsüne bir kaç tane zayıf yumruk indiriyorum ama pek bir etkisi olmuyor.
"Yavrum odaya gidelim orada konuşuruz."
"Valla imdat diye bağıracağım."  Odaya girince yatağın üzerine bırakıyor beni tam üzerime doğru geliyor ki kapı çalıyor ama umursamadan üzerime gelmeye devam ediyor.
"Kapı çalıyor Yusuf."
"Çalar çalar giderler güzelim." Tişörtünü hızlıca çıkartıyor.
"Olum mal mısın evin kapısı çalıyor dükkanın değil ya Umut geldi ya da tanıdık biri."
"Yav kim geldiyse ağzına vurucam." Tişörtü eline alıp odadan çıkıyor bende arkasından gidiyorum. Kapıyı açınca Umut koşarak üzerime atlıyor.
"Esin Peri benimle konuştu yani tam olarak konuşmadı Umut dedi olum Umut dedi iki yıldır tek kelime etmeyen Peri Umut dedi." Sarılmasına karşılık verdim.
"Çok çok sevindim." Yusuf bizi ayırıp araya girdi.
"Siz ne zaman Peri hakkında konuştunuz lan?"
"Sen gittin ya kocacım biz konuştuk hatta gittik yanına."
"Ooo karıcım benim kardeşimi kendine kanka mı yaptın sen?"
"Ooo ama var ya iğrenç çiftlerden olmuşsunuz üzerinize kusarım."
"Eee sen ne yaptın kızı korkutmasaydın bari." Umut bana dönüp sırıttı.
"Efendim dedim ama çok sakin bir şekilde dedim o da gülümseyerek elinde ki papatyayı bana uzattı."
"Çok güzel yaa ilerleme var o zaman."
"Aynen neyse siz şey yapacaktınız sanırım neyse ben Peri'nin yanına geri gidiyorum var ya normalde belirli saatlerde izin veriyorlar ziyarete ama bana izin veriyorlar neyse ben gidiyorum siz bana benzeyen çocuklar yapın hadi." Çıkıp kapıyı kapatıyor.
"Evet biz Umut'a benzeyen havuç gibi çocuklar yapalım bence de güzelim."
"Hadi yapalım o zaman."
"Ciddiy misin?"
"Vaz geçeceğim bak." Yusuf yine aynı hızla beni kucağına alıp odaya giriyor.

Son Saniye Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin