Günümüz
Yusuf'un bana çantayı bırakıp gitmesinin üzerinden üç gün geçmişti ki gece saat iki buçukta telefonumu daha önce tanımadığım bir numara aradı arayan kişi Yusuf'tu acilen çantayı, çantada yazan adrese getirmemi söyledi ve telefonu kapattı bende bir hışımla montumla çantayı alıp çıktım evden. Sesinde değişik bir tını vardı tedirgin miydi bilmiyorum ama benim kalbimi acıtmaya yetti sesi, bir cümlesi. Şuan bu durumda olmaktan pek memnun değilim, memnun olmadığım gibi Yusuf için endişeleniyorum adreste yazan mekanın kapısına gelince korkak hareketlerle kapıyı açtım kapı büyük bir gıcırtıyla aralandı. "Esin!" Yusuf'u görünce midemdeki büyük kaya parçası yerini aptal solucanlara bıraktı. "Yusuf çantayı getirdim." Karanlıkta fazla belli değildi gözleri fakat gözlerinin bir çantaya bir de bana gittiğini gördüm. "Tamam sağol şimdi git buradan." Elimdeki siyah çantayı alıp beni dışarı doğru itti ve kapıyı hızla suratıma kapattı. Aslına bakarsanız bu yaptığına fazla şaşırmadım belki bencilce gelebilir ama ben zaten bu hayatta görünmez olarak yaşamımı sürdürüyorum. Hislerimi görmezden geldikleri gibi benide görmezden gelir insanlar doğdum doğalı babam ve annem görmezden geldi tek aşkım herşeyim dediğim adam görmezden geldi bir de üzerine başka birisiyle evlendi, bir haftadır hayatımda olan adamın da beni görmezden gelmesi fazla birşey ifade etmedi benim için.
Şuan tek üzüldüğüm şey bunlar eğer son saniyelerimse son saniyelerimde de mutsuzum ki zaten hayatımda mutlu hissettiğim pek fazla bir anım yok. Şayet bunlar son saniyelerimse yalnızım yine, sonum belli zaten nerede ne zaman ölürsem öleyim mezar taşıma bir isim bile yazılmayacak kimsesizler mezarlığına gömülüp, mezarlığın çevresinden geçen insanların vicdanını rahatlatmak için okuduğu dualardan birisi bana denk gelecek bende sevinip yalnızlığımı görmezden gelmeye çalışacağım ölünce bile, ruhum yalnızlığımı kaldıramayacak."Vay." Tiz bir şekilde yankılandı sesim sokakta, vay ki ne vay yalnızlığıma kimsesizliğime, sevgisizliğime vay, yok oluşuma vay, gözlerimin önü buzlu cama dönünce gözlerimin dolduğunu farkettim burnuma bir sızı yayılırken içimdeki hıçkırıklar büyük çığlıklara döndü gözlerimden akan tuzlu suyu hissedince sokak lambasının direğine sırtımı dayayıp yere oturdum dizlerimi kendime çekip etrafa baktım sokağın bu kısmı sessizdi fakat diğer tarafında yarı çıplak insanlar zevklerinin bir kısmını gideriyorlardı. Karşımda evsiz olduğu üzerindeki battaniyeden belli olan kirli sakallı bir adam benim gibi oturmuş uyuyordu. Ağlamam şiddetlendikçe düşüncelerim kafa tasımı zorladı. Beynim yerinden çıkıp buraları terk etmek istiyor, kalbimi hissedemeyecek kadar yorgundu zaten duygularım.
Gözlerimi sımsıkı kapatıp açtım oturduğum yerden kalkıp sokağın ortasına geçtim. Avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım. "Ne istediniz lan benden? Benim suçum günahım ne lan ne?" Kendi etrafımda dönmeye başladım bir anda, bu benim çocukluğumdan beri kendimi rahatlatma yöntemimdi dönünce içim bulanır biraz da olsa dertlerimi boşverip içimin bulantısıyla başa çıkmaya çalışırdım, hem kendi etrafımda dönüyor hem bağırıyordum. "Hepinizin Allah belasını versin!" Kalın bir ses duydum kahkaha atıyordu ama umursamayıp devam ettim. "Hepinizden nefret ediyorum bok beyinliler!" Kendime engel olamayıp yere diz çöktüm, baya hızlı bir diz çöküştü bu düşmekle aynı şeydi hatta.
Etraf hâlâ dönerken ayağa kalkmaya çalıştım ilk denemem başarısız olsa da ikincide ayağa kalktım içimin bulantısı arttı arttı ağzıma kusmuk tadı gelecek kadar arttı midemde ne varsa dışarı çıkmak istiyordu yürürken buna bir süre engel olabildim, direncim kırılınca kaldırımın kenarına içimdeki herşeyi döktüm iğrençti hatta kusmuğun burnumdan akması fazla iğrençti.
Bunlardan daha iğrenç olan birşey daha vardı buda ben kusarken saçlarımı toparlayan bol damarlı erkek elleriydi hızla ellerin sahibine doğru döndüm orta yaşlı bir adamdı sırıttığı için dişleri gözüküyordu ve keşke gözükmeseydi dişlerini görünce içimdeki kusma isteği az öncekine göre daha fazla arttı. "Evine götüreyim mi güzelim?" Nefesi bol derecede alkol kokuyordu bu bir metreden bile hissedilecek kadar keskin bir kokuydu. "Ben kendim giderim." Hızla arkamı dönüp yürümeye başladım bir an önce buradan uzaklaşmazsam olmayan yaşama isteğimi bile söküp alabilecek bir adam duruyordu karşımda.
"Dur güzelim iki dakika konuşalım."
Kolumda güçlü ellerini hissetmemle bağırdım. "Bırak!" Kolumu kendime çekip koşmaya başladım fazla klişe olacak belki ama bir kaç adımdan sonra tökezleyip yere kapaklandım. Daha yerden kalkamadan iki kolumu arkaya doğru asıldı iğrenç kokulu adam. "Bak evren benim olmanı istiyor hatta taş bile önüne çıkarak bana yardım etti." Kulağımı yalayıp geçen sıcak nefesi korkumu fazlalaştırdı. "Bıraksana beni!" Sesim umduğumdan fazla çıkınca bir an şaşırdım fakat zaten çevrede kimse yoktu bağırsamda birinin duyacağını pek zannetmiyorum."Dur kız daha çok işimiz var." Kollarımdaki ellerini belime indirip beni ayağa kaldırdı.
"İmdaaat!" Çığlığımla beraber elinin biriyle ağzımı kapattı bu zeka seviyesinin ne kadar düşük olduğunu gösterdi ki zaten akıllı bir insan olsaydı bir kıza tecavüz etmeye kalkmazdı. Eline dişlerimi geçirdim "Aaah." Sesiyle beraber güçsüzleştiğini anladım dönüp hızla gereksiz organına ayağımı geçirdim yere yığılınca bana doğru koşan bir genç gördüm bende ona doğru koştum şu aptal yerden sorunsuzca kurtulmak istiyordum ve belki yardım eder diye düşündüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Saniye
Novela JuvenilSon saniyesinde bile güzel olan kadın bana en büyük hediyeyi bırakıp öyle gitmişti, hediyesine karşılık sonsuza dek seveceğim onu, benim de son saniyemde kalbimde o olacak, ben de son kez onun ismini anacağım, son saniyemde bile kalbimde ki en güzel...