15 Haziran 2016
Kelimeler boğazıma dizilmeye başladıkları zaman bu deftere koşma ihtiyacı hissettiğimi farkettim. Ya da tam tersi seni deli gibi sevme ihtiyaci hissettiğim ama sana ulaşamadığım zamanlar...
Evet, yazmıyorum. Bu defteri bitirme umudumu da kaybetmeye başladım bir çok şeye karşı umudumu kaybetmeye başladığım gibi. Ama söz verdim kendime ve hiç haberin olmasa da sana; bitireceğim ve yaşlansam dahi sana vereceğim. Bir şekilde ulaşmasını sağlayacağım.
Her neyse.Şuan nasıl hissediyorum biliyor musun?
Tam şuan el bombasının pimi çekilmiş ve ben bunun çekildiğini biliyorum, öleceğimi ve havaya paramparça olarak uçacağımı, toprağa karışıp milyonlarca böcek tarafından yeneceğimi biliyorum. Ve bekliyorum. O 10 saniyelik patlama süresi bana yüzyıllar gibi geliyor. Öleceğimi bildiğim için iyice katlanılmaz bir hale geliyor. Ama benim elimden yalnızca beklemek geliyor. Çünkü kaçamam, saklanamam, kurtulamam. Kaçamam çünkü bu pimi senin çektiğini biliyorum. Senden kaçmak istemiyorum. Senin için savaşmak istiyorum. Saklanamam çünkü sen benim saklandığım, sığındığım ve güvendiğim tek limandın ve bu paramparça edişe sen karar verdin. Kurtulamam çünkü aslında kurtulmak bile istemiyorum. Kalbimi acıtışını hazmetmek, kabullenmek istiyorum. Bu acı bana senin için hissettiğim şeylerin gerçekliğini kanıtlayan tek şey sanırım.
Yani sanırım beni öldürmeni bekliyorum. Fiziksel olarak değil elbette. Ruhsal ve zihinsel olarak. Tıpkı yılbaşı akşamı olduğu gibi beni haftalarca bomboş bir zihinle yalnız bırakacaksın. Yine. Çünkü tam tüm defter kapandı derken K ile ilgili ( Kendall işte ) yine ortaya çıkacak deniyor.
Neden Harry?
Bak, eğer sebebi gerçekten onu seviyor oluşunsa sana yemin ederim her şeyi kabullenebilirim. Onun seni gerçekten sevebilme ihtimali olsa gerçekten ağzımı bile açmam. Ama öyle değil. O normal değil. Hayatı, ailesi, yaşam şekli değil.Hiçbir şey ifade etmiyor ki bu yazdıklarım... Belki şuan bile konuşuyor olabilirsiniz. Ve ben yalnızca odamda oturup ağlamak üzereyken bunları yazabilirim bu sırada.
Biliyor musun geçen gün harika bir kitap okudum. Kitaptan bir cümle şuan bana o kadar uydu ki, paylaşmak istiyorum seninle de. "Insanın coğrafyası, kaderidir." Diyordu. Bu o kadar doğru bir cümleymiş ki...kafama yeni dank ediyor... Ben burada doğduğum için asla tanışma ihtimalimiz olamayacak seninle, sırf burada doğdum diye asla senin arkadaş çevrene dahil olamayacağım... Senin gittiğin hiçbir yere gidemeyeceğim... Bu benim kaderim olacak Harry. Elbette ben de ülke değiştirebilirim, seni görebilmek için dünya kadar para harcayıp bir kere sana sarılabilirim kulisine gelip ya da gittiğin oteli öğrenip kapısında saatlerce bekleyip diğer bekleyen herkesle birlikte ezilip gidebilirim. Ama ben asla senin o gitmeyi çok sevdiğin Cafe'de birkaç kere karşılaşıp dikkatini çeken kız olamayacağım, ben asla sana doğal bir şekilde ulaşamayacağım ve sen bunun farkında bile olamayacaksın... Üzücü. Kabullenmek istemiyorum ama zorundayım sanırım, ne dersin?
En çok neye üzüldüğümü biliyor musun? Senin o reklamlar kokan ilişkilere malzeme olmayı kabullenebilmene. Sen böyle biri olmamalısın. Senin böyle saçma biri oluşuna asla inanmak istemiyorum. Inanmayacağım...
Birkaç gün sonra yeniden K ile fotoğraf ve videolarınız çıkacakmış. Onlar çıkana kadar kendimi iyi hissedebileceğimi, herhangi bir şeye odaklanabileceğimi sanmıyorum. Çıktıktan sonra da... Yalnızca o bombanın patlayıp beni yok etmesini isteyeceğimi biliyorum... Ama yok etmeyecek. Tüm acısını hissedeceğim ve yine seni böylesine nasıl derin bir şekilde sevebildiğimi anlayacağım...
Boşver sevgilim. Delinin tekiyim ben.
Sadece seni seviyorum.Tüm sevgimle.
Hep seveceğim...
Hope.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Benim Günlüğümsün. (You are my diary)
Fanfiction'Yine sana yazmaktan vazgeçmediğim bir gecedeyken, kulaklıklarımla sadece sana odaklanabilme şansına sahibim en azından. Sesini sevdiğimi hep aklında tutmanı istiyorum. Hatta şuan bu satırları, benim biricik günlüğümün satırlarını okurken ufak bir ş...