3

19.7K 1.7K 2.1K
                                    

İşaret parmağımla sağ bileğimdeki yuvarlak mührün üzerinden başlayıp kol bükümümden omuzuma kadar devam eden dövmeyi takip ederken, odamdaki okuma koltuğuna sırtımı vermiştim ve pek bir şey düşündüğüm söylenemezdi. Geçit töreninden sonraki gece oluşmuştu bu dövme, söylenilene göre aynısından Chanyeol'un sol kolunda vardı ve görmek için sol kolumu verirdim ama bana göstereceğini hiç sanmıyordum. Ayaklı bir irade tanrısı gibi dolaşıyordu etrafta.

Bileğimin ortasından başlayıp omzumu dolaşan bu damga, geldiğimden beri sıklıkla gördüğüm bir sembolün farklı bir versiyonuydu. Ağzı vahşice açılsa da, gözlerinde ona zıt bir vakurluk taşıyan, upuzun, kıvrılan bir yılandı. Her kıvrımında, kesiklerle ayrılmış ve parçalandığı yerden kasımpatılar fışkırmıştı. Tam on bir kesik, on iki yılan parçası vardı. Akemi, yanımda oturmuş nakışını işlerken bana kısa bir bakış atmış, omzuma kadar sıvadığım pelerinimi kapatmamı, bunu beni üşütebileceğini söylemişti.

Chanyeol'un eğitime başlayacağımı söylediği gecenin hemen ertesiydi, saat öğle vaktini biraz geçiyordu ve ortalıkta yoktu, ben de uyanalı çok olmamıştı zaten

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Chanyeol'un eğitime başlayacağımı söylediği gecenin hemen ertesiydi, saat öğle vaktini biraz geçiyordu ve ortalıkta yoktu, ben de uyanalı çok olmamıştı zaten. Göz ucuyla Akemi'ye baktığımda, nakışını işlemeye devam ediyordu, bugün yüzüne düşünceli bir bakış hakimdi. İşlediği nakışa şöyle bir baktığımda, kolumdaki yılanın bir küçük kopyası olduğunu gördüm, henüz kesik başı ortada yoktu, kuyruğundan başlamıştı.

''Akemi.'' Sakin bir şekilde seslendiğimde, başını nakışından kaldırmadan dinlediğini belirten bir ses çıkardı. ''Bu kolumdaki damga, onun küçük bir kopyasını işliyorsun değil mi?''

Bir anlık duraksamadan sonra, sakince kafasını bir kez daha salladı. ''Nedir bunun anlamı?'' Kaşlarımı kaldırarak sordum ve başımı kaldırarak tam karşımda duran, devasa, iki kapılı ahşap kapıya baktım. Ahşap kapının bir tarafı tıpkı yılan kıvrımları gibi kıvrımlarla oyulmuş ve her kıvrımdan doğan boşluğa bir kasımpatı yerleşmişti. Kapının diğer tarafında ise, görkemli bir oyma yılan bulunuyordu ve bu yılanın bir kopyası, kapının arka tarafında kalan tokmağı oluşturuyordu. Yılan figürü, sahiden de her yerdeydi ve bunu merak etmekten kendimi alamıyordum. Akemi, bir süre daha nakışını işlemeye devam etti ve en sonunda, başını yavaşça kaldırıp, nakışı kenara bıraktı. Yüzünde özlem dolu bir gülümseme vardı ve hüznü açıkça seçiliyordu.

''12 yılan parçası ve 11 kesik var.'' dedim tekrar. ''Ne anlama geliyor bu?''

Bana kısa bir bakışla hoş bir gülümseme gönderdi ve ''12 hanedanlık çocuğum.'' dedi. Ses tonu sakindi ama tuhaf hissettiriyordu. Gülümsüyordu ama bu neşeden değildi. ''12 yılan parçası, bu topraklar üzerine kurulmuş 12 hanedanlığı temsil eder. Bermus, Klamus, Servus, Traximus, Zellus, Jennus, Uranianus, Parmus, Yanus, Elenus, Rowlus ve Krawlus. Efsaneye göre, yılanın başı Klamus'tur, yılanın sonu ise Bermus, senin ülken Baekhyun.'' 

''Senin ülken.'' Bu iki kelimenin içimde yarattığı tuhaf titremeyi kulak ardı ederek dipsiz gözlerine diktim gözlerimi. Devam etmesini istediğimi bakışlarımdan yakaladı.

draw your swords // chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin