Zella Day - Shadow Preachers
Kyungsoo bir elinde az sonra takmak üzere tuttuğu külçe kilit bir elinde peleriniyle kapının önünde kalakaldığında saatler çoktan gece yarısını geçmekteydi. Daha önce hiç davetsiz bir misafir ağırlamadığından değil, onlardan çok ağırlamıştı, bir meyhane işletiyorsan göze alman gereken ilk şey genelde onlardı. Şaşkınlığının sebebi adamın sahiden de davetsiz olmasından kaynaklıydı, Kahin Efendi tüm gölgesini örten siyah pelerinin altından derin kırışıklıklarla buruşmuş gözlerini kendisininkiyle buluşturduğunda yüzünü yüzüne yaklaştırarak gerçekliğinden emin olmak zorunda kalmıştı.
Kahin'i değil kendi meyhanesinde sokaklarda yapayalnız görmeyeli kaç yıl olduğunu bilmiyordu, adamın kendisinin bildiğini bile sanmıyordu. Yüce sıfatının hakkını verir gibi birkaç yüz yıldır sadece saray ve çevresinde vakit geçiriyor ve krallığın işleriyle yoğun bir şekilde meşgul oluyordu. Adamın dört kadeh yuvarlamış beşinciyi doldurması için elindeki testiye bıkkınlıkla bakan sıfatına da varlığına da alışkın değildi ama gerçekti işte. Buradaydı, sahiden de beşinci kadehi yuvarlamak üzereydi ve gördüğü en bıkkın sıfattan bile bıkkındı.
''Hayırdır?'' dedi testiyi kaldırıp kadehe devirirken. ''Akemi hatun evden mi attı?''
Kahin cevap vermedi, bunun yerine beşinci kadehini devirdi ve gözlerini elindeki bardağa dikti, kaşları çatılıydı, besbelli canı sıkkındı.
''Bunak herif.'' diye homurdandı Kyungsoo. ''İyi de içiyor.''
''Sarhoş olamıyorum.'' Kahin Efendi iç geçirdi ve altıncı için beklenti dolu bakışlarını Kyungsoo'ya dikerek kadehini uzattı. ''Meşakkatli olmayacağını düşünmüş idim.'' dedi sonra iç geçirerek.
Kyungsoo gözlerini devirdi. ''Öyle oldu zaten.'' dedi testiyi çevirerek. ''Beş kuruş ödemeyeceğini bildiğim halde sana altıncı kadehini veriyorum.''
''Ben...'' Kahin Efendi iç geçirdi ve kısa bir an için yıkılacakmış gibi göründü. ''Kehanet.'' dedi yutkunarak. ''Vakit kehanetin vakti, aralarında ışığı kendilerinden evvel gelen bir büyük hale var...'' Gözlerini kapattı ve başını salladı. ''Meşakkatli olmayacağını düşünmüş idim.''
Kyungsoo kaşlarının çatılmasına engel olamadı, Baekhyun'un bahsinin geçtiği her cümle belini doğrultuyor ve kaslarını geriyordu. Yutkunarak bakışlarını testinin üzerine dikti ve ''Daha zor olduğunu da gördüm.'' dedi. ''En kötüsü değil.''
Kahin Efendi başını salladı, usul usul. ''Kral Efendi baş etmekte zorlanıyor.'' Kaşlarını çattı. ''Yenik düşüyor, mağlup oluyor, yol alamıyor.''
Kyungsoo kısık bir ses ve alaycı bir tavırla güldü. ''Yardımcı olduğunuzu söyleyemem.'' dedi hemen ardından. ''Kral iç güdüleri rahat vermiyor, gizledikleriniz üç değil beş değil, yalanın kokusunu alıyor. Huzursuzluğu bundan.''
''Mecbur bıraktınız.'' Kahin'in sesi bir oktav yükseldi ve derin bir nefes alıp dizginlenmek ister gibi gözlerini kapattı. ''Junmyeon ve sen. Kaderi yolundan şaşırttınız.''
Junmyeon'un isminin geçmesi dikkatini dağıttı ve boş kadehlerden birini yanlışlıkla yere düşürdü, hemen ardından tatsız bir ifadeyle yutkunarak bakışlarını Kahin Efendi'den kaçırdı. ''Baekhyun yumuşak huyludur.'' dedi bir zaman sonra. Önündeki kadehe bakarken gülümsediğinin farkında değildi. ''Ufacıkken bir karınca yuvasına yanlışlıkla bassa sabaha kadar sayıklar dururdu. Yumuşak huyludur ama tüm canıyla savaşır da. Sorumluluk alır Kahin Efendi.'' Buğulu bakışlarını kaldırıp Kahin'inkilerle buluşturdu. ''En büyük zaafı çabuk inanmasıdır, çok hızlı ve hiç koşulsuz.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
draw your swords // chanbaek
Fanfic"Ben Komutan Park Chanyeol. Bundan böyle, kralım Byun Baekhyun, benim en büyük yeminim."