Sehun'un göğsünde hıçkıra hıçkıra ağlarken ona bir koala gibi yapışmıştım, hala yatağın içindeydik, o olduğunu anlar anlamaz üzerine atlamış çığlık atarak ağlamaya başlamış ve onu bir an bile bırakmamıştım. Başta ne olduğunu anlamasa da, daha sonra dayanamayarak kollarıyla beni sarmış, tepemde dikildiğini az evvel gözlerimi biraz silme zahmetinde bulununca fark ettiğim, ölümcül bakışlar atan Chanyeol'e aynı bakışlarla karşılık vermeye çalışmıştı.
''Seni bir daha göremeyeceğimi sandım.'' Hıçkırıklardan nefesim kesilerek söylediğimde, Sehun derin bir nefes aldı. Hayal görmediğimden, pijamasından gelen yaseminli çamaşır deterjanı kokusunu alınca emin olmuştum, ben yaseminli olanı almazdım, Sehun yıkamış olmalıydı.
''Aksini düşünmediğimi söylememe gerek var mı?'' Sehun huysuz bir şekilde sorduğunda ona daha çok sokuldum ve bağırarak ağlamaya başladım. Gözlerini devirdiğini hissedebiliyordum.
''Leş gibi kokuyorsun Baekhyun.'' dedi ama saçlarıma bir öpücük kondurdu. Chanyeol öksürük krizine girdiğinde umursamadım. ''Şarap kokuyor üstün başın, ne veriyorsun ona kazma?'' Çemkirerek Chanyeol'e sorduğunda, Chanyeol gözlerini kısarak burun deliklerini genişletecek kadar derin bir nefes aldı.
''Bu kazma sabahın köründe şu üstündeki siyah pelerinle tepemde dikildi. Ölüm anımın geldiğini düşündüm ama Kral Byun Baekhyun adına geliyorum dediğinde yokluğunda nihayet akıl sağlığını kaybettiğimden emin oldum. Sonra siyah bir şeyin içine soktu beni, gözümü açtığımda buradaydım, kaçırıldığımdan emin olarak kendimi balkondan atmaya kalktım ama sen yatakta Elsalı tişörtümle fosur fosur uyuyordun, birinci katta değil de tanrının dağında olduğumuzu anlamamın da etkisi oldu tabi. Unutmadan, bu kayboluşun ve Elsa tişörtümün hesabını sonra vereceksin. İyi şakaydı Baekhyun, ama komik değildi. Nereden buldunuz burayı?''
''Ne saçmalıyorsun?'' Hıçkırıklarımın arasından sormayı başardığımda hiçbir şey anlamadığını anladım.
''Eee kamera nerede?'' dedi ruhsuz bir şekilde. ''Kayıp ilanını da geri çekmem gerekecek, on gündür uyumuyorum, ağzını kıracağım senin.''
''Kendini kandırmayı kes, benim hazırlayamayacağım kadar mükemmel bir şaka olduğunun farkındasın. Böyle bir şakayı ancak tanrı yapabilir.''
''Kapa çeneni.'' Ağlamaklı bir sesle mırıldandı ve derin bir nefes aldı. ''Sarsılan gerçekliğimin kırıntılarını toparlamaya çalışıyorum şu an.'' Neredeyse ağlayacağını anladığımda sırıttım ve ona daha çok sokuldum. Ne hissettiği umurumda değildi, buradaydı ve ona sarılmak istiyordum, tek istediğim buydu.
''Eee?'' dedi titrek bir nefesle, korkak bakışlarla odayı kontrol ettiğini görebiliyordum. ''Mafyaya falan mı bulaştın, neresi burası?''
''Bermus.'' Omuz silkerek söylediğimde derin bir nefes aldı ve ben devam etti. ''Başka bir gezegen, bir ülke. Klamus falan da var ama bilmek istemezsin, itin öldüğü yer diyorlar.'' Hafifçe öksürdüğünde doğrularak ona baktım, gözlerini üzerimde fazla oyalamadan derin bir nefes aldı.
''Kafan mı güzel senin?'' Şok içinde sorduğunda omuz silktim. ''Ne işin var senin burada? İlaç mı kullanıyorsun?''
''Kral oldum ben.'' Gözlerimi sevimli bir şekilde kırparak söylediğimde Chanyeol'den bir kıkırtı geldi, ölümcül bakışlarla ona baktığımda kaşlarını hafif bir şaşkınlıkla kaldırdı.
''Siktir oradan.'' Sehun haykırarak gülmeye başladığında gözlerimi devirdim. Bir süre daha güldü ve gözleri üzerimizde gezindi durdu, en sonunda kahkahaları ağlamaklı mırıltılara dönüştü ve yüzü buruştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
draw your swords // chanbaek
Fanfiction"Ben Komutan Park Chanyeol. Bundan böyle, kralım Byun Baekhyun, benim en büyük yeminim."