Bölüm 29 (duzenlendi.)

4.3K 198 1
                                    

Dün gece kına gecesi dolayısı ile sabaha karşı yatmış, şimdi ise sabah erkenden Kürşat ile kahvaltıya gitmek için kalkmam gerekiyordu.
Saat sabah 5'i geçerken uyumuş ve sabah 7'de kalkmak tam bir eziyetti. Bütün hücrelerim uyku diye bağırıyordu.Çalan telefonu kapalı gözlerim ile el yordamı sayesinde bularak açıp kulağıma koydum.

"Efendim"

" Duydum ki sabaha karşı yatmışsınız. Bu adamda müstakbel eşi olacak kadına bugünlük uyuma izni veriyor, evlendikleri gece sabaha karşı uyumamak koşulu ile kabul ederseniz hanımefendi."kahkaha atan sevgilimi , nişanlımı ve yakında müstakbel eşim olacak adamı dinledim. Şu an bile yanaklarım kızarmış hissediyordum.

"Hiç dinlenemedim çok uykum var nolur aşkım bu kahvaltı işini başka güne al. Yarın da düğün var. Uyumak istiyorum."

" Uykucu tamam uyu bakalım uyandığında ara beni Seni seviyorum."

"Hıhım tabiki ararım bende seni seviyorum."
Kapalı olan gözlerimi hiç açmadan uykuma devam ettim. Gözümü açıp saate baktığım sıra saatin öğlen 3 olduğunu gördüm. Bütün gün benimdi ve ben uyuyarak geçirmeye kararlıydım. Tek gözüm ile baktığım saate tekrar gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım. Ne hikmetse bizim kızların sesi soluğu çıkmıyordu.Tekrar gözlerimi açıp baktığım zaman saatin akşam beş olduğunu görünce daha dinç hissederek ayağı kalkıp banyoya yöneldim. Rutin işleri geç bir vakitte dahi olsa hallederek odamdan çıkıp aşağı indim.

"Kızlar nabersiniz?"

" Gelin hanım uyuyor diye ses yapmadan oturuyoruz sıkıldım kızım kış uykusuna mı yattın?"

"Günlerdir çok yoruluyorum, yarın da koşturma devam ediyor. İyi uyudum vallahi."

"Şeyda telefonun çalıp duruyor kimse uyanma diye odana girmedi git bi bak Allah aşkına yeter! "
Sitem eden kızlara gözlerimi devirip yürümeye başladım. Arayan tabiki müstakbel kocam olacak herifti. Aramadım diye deli dönmüştü eminim ama daha yeni uyandım değil mi?

"Neredesin kızım sen arıyorum arıyorum saatlerdir niye bakmıyorsun. Deli mi edicen lan sen. Yarın evli bir kadın olacaksın. Kız çocuğu değil Şeydagül! İşleri artık ciddiye alıp sorumluluk sahibi olman gerek. Ne bu rahatlık ne bu gevşeklik. Ben sorumluluğunu bilen bir kadın , yani yetişkin alıyorum hayatıma. Sorumluluk nedir bilmeyen bir kız çocuğu değil!"

Bana her bağırdığı an ağladığım için yine gözlerimden yaşlar sessiz sessiz akıyordu. Kimse bilmiyordu akan gözyaşlarımı. Sesimi bile duymuyordu kimse, en yakınım bile anlamıyordu ağladığımı yutkunarak belli etmemeye bu hissi gidermeye çalıştım.

" Ben günlerdir çok yorgundum bir de bu kına olunca fazla uyudum. Daha yeni uyandım ve seni arayacaktım. Sorumsuz değilim ne zaman kalkarsan ara dedin, belli bir saat söyleseydin arardım. "

"Akşam görüşürüz."

Yine bağırıp çağırıp kapatıp gitmişti. Bana her bağırdığı an kalbim un ufak oluyor acıyordu. Oysa benim en çok sevdiği halim ağladığım, çocuk gibi olduğum anlar değil mi? Bazen anlamıyorum ama sinirliyken dediği hiç birşeye takılmıyorum. Sinirliyken ne dediğini ve ne kadar kırdığını farketmiyor. Farkettiği zaman da gönlümü alıyor. Bu çapkın , yakışıklı, aşık adam benim sevgilim, nişanlım ve müstakbel kocacığım.'Kulağa ne hoş geliyor adam sana kocacığım demek, nasıl seviyorum bir bilsen. Şu kalbimi açıp içine baksan anlatamadığım her şey tam da içinde.' 

Kızlar ile beraber akşam yemeği benim için kahvaltı sanılan yemek sofrasına oturduk. Herkes yemeklerini yiyordu. Herkes derken ben , Şeyda, Çisem ve Beyza vardı. Hala gerçekten düşman gibi bakmasına anlam veremiyordum. Her zaman böyle geçinemeyen, kıskanç biri olmuştu. Ben de bu yüzden ondan gün geçtikçe soğuyordum.

"Derdin ne Çisem?"

Yüzüme bakıp gözlerini devirdi. Beni sinirlendirmekse amacı bu halleriyle baya baya başarıyordu. Benim bu ani çıkışımla masadaki herkesin gözleri ikimiz arasında gidip geliyordu . Hanımefendi hem huzur kaçırıyor hemde suskunları oynuyordu.

"Bir derdim falan yok Şeyda."

"Çisem ben yarın evleniyorum ve inan senin saçma sapan tavırlarını çekemeyeceğim. Derdin Metehan falan değil senin yıllardır Beyza ile süren geçimsizliğin ben anlamıyor muyum sanıyorsun? Kendine gel. Çocuk gibi davranıyorsun. Herkes mutlu ama burda senin yüzünden herkes birbirinden uzak duruyor. Yeter yapma. Yapacaksan gelme."

Yüzüme bakıp ukala bir tavırla gülümseyen Çisemi izledim. Ya ben gerçekten uyuz oluyordum ya da bu kız gerçekten sinirlendiriyordu.

"Senle Beyzayla aynı okulda okurkende bu böyleydi. İkimiz aynı evde kalırken ben değil, Beyza vardı. Hep Beyza, hep Beyza. Neyi var bu kızın? Benim senin kuzenin. En yakın olan, akrabalığın bulunan benim Şeyda. Sen hep onu el üstünde tuttun. Şimdide karşımda bilmiş bilmiş takılabiliyor. Neden? Senin yüzünden, senin ona olan zaafın ve sevgin yüzünden, ona haketmediği değeri verdiğin için anladın mı? Sana yeter."

Sinirlendikçe ne kırdığım kalp umrumda oluyordu ne de gözüm etrafı görüyordu. Kontrolümü kaybediyordum. Kolay kolay sinirlenmezken Çisem buna sebep oluyordu.

"Şeyda tamam boşver. Ben duymuyorum onu keyfine bak. "

Beyzanın sesiyle ona baktım. Gözlerinde ki kırgınlığı görüp de susar mıydım? Hemde dili pabuç gibi olup bana burda cevap verme lüksünü kendinde gören kıza karşı susacak mıydım? Asla.

"Evet aynı okulda okurkende benim için bir tek Beyza vardı. Senin aksine Beyzayı ilkokula başladığım andan beri tanıyorum. Sen akrabammışsın ya ne kan bağımız var da akraba diyorsun? Kuzen diyorum diye ciddi bir akrabalık mı var sanıyorsun? Sen kendini ne sanıyorsun? Bu kız benim için hep değerliydi. Senin aksine kıskanç, çekemeyen biri olmadı. Yüzüme gülüp arkamdan iş çevirmedi. Bu yüzden sen değilde her zaman Beyza oldu Çisem. Sen kendi kendine sevgini, saygını, güvenini bende bitirdin. Hatalarını bile bile konuşma hakkını sana vermedim. Sana hiç bir zaman güvenmedim. Şimdi sus otur. "

Kavgamızdan dolayı masada ses çıkmıyordu. Solumda oturan Beyza, ona verdiğim değeri bir kere daha duyduğu için gözlerinden mutlu olduğunu anlıyordum. Çisem ise tam karşımda sinirden köpürmüş duruyordu. Ne yemeğin ne de ortamın tadı kalmadı.

"Ben odama geçiyorum size afiyet olsun kızlar, kafanıza göre takılın."

Masadan kalkıp odama gittim. Tüm olanları sevgilime mesaj atarak anlattım. Yatağa uzanıp gözlerimi tavana diktim. Mutlu olmama bir gün kalmışken her zaman yaptığı gibi mutluluğuma engel olmaya çalışıyordu. Bu kızdan her gün biraz daha nefret ediyordum.

"Sıkma canını güzelim, yarını düşün. Kimse mutluluğumuza engel olamaz. Sabret bitiyor. Seni çok seviyorum,şirketteyim. Döneceğim."

Yazan sevgilimle gülümsedim. Kavgamız bizim hep kısa sürüyordu. Telefonu komidine bırakıp tavanı izlemeye devam ettim. Açılan kapıya baktım. Beyza geliyordu.

"Müsait misin? Gelebilir miyim?"

"Gel tabiki sorman hata güzelim."

"Ben teşekkür ederim Şeyda ama keşke onu böyle kırmasaydın."

"İnsanlar haddini, değerini ve sınırını bilmek zorundalar. Sen buna takılma. O akıllanmaz gene yapar aynısını sorun etme. Ben seni çok seviyorum."

"Bende seni çok seviyorum Şeyda."

Kocaman sarıldım. O da bana kocaman sarıldı. Bazı dostlar gerçekten en pahalı mücevherlerden daha değerliler. Beyza gibi.. Şeyda gibi.. Melisa gibi..

BUZ ADAMIN KÜÇÜK KIZI (BİTTİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin