Selamlar,
Geldik yeni bir bölüme. :) Baybora'yı biraz daha kirli sakallı bir görüntüsü ile size sunayım. :) Sizce o nasıl biri? :)
_____________
Bu odaya belki de en az üç dört kere gelmişti. Hızlıca odaya göz attı. Büyük pencerelerin önünde duran ceviz ağcından yapılmış işlemeli bir masa ve deriden dönen ayaklı bir koltuk vardı. Yine aynı ağaçtan yapılma kütüphane ve dolap odanın köşelerine dizilmişti. Masanın önünde duran cam sehpa ve iki keten kumaştan koltuk gelen misafirler için her daim hazır durumda bekliyordu. Odanın tamamına otantik hava hakimdi. Mobilyaları ise Osmanlı'nın son dönemini yansıtan işlemeler süslüyordu.
Saltuk Hocadan bu yana burası hiç değişmemişti. Pars'ın geldikten sonra burayı değiştireceğini düşünmüştü ama tek farklılık; Türk bayrağı ve Allah lafzının dışında boş kalan duvarların Selçuklu ve Osmanlı minyatürlerinden örnekler ile doldurulmasıydı. Pars Kara'nın tarihçi olduğu göz önüne alındığında bu tahmin edilebilir bir değişiklikti.
Tarihi çok seven Akça, minyatürlerin gerçek mi yoksa kopya mı olduğunu merak etti. Elbette şu an bunu sorabilecek bir konumda değildi. Pars, ateş saçan sarı gözlerini üzerilerinde sabitlemiş, kollarını göğsünde bağlamış masanın kenarına oturmuştu.
"Bu yaptığının sonucunu biliyorsun, değil mi?"
Baybora kim bilir kaçıncı kez müdür karşısına çıkmıştı? Bu yüzden her türlü suç ve cezaya vakıf olduğu bir gerçekti. Başını bıkkın bir şekilde salladı.
"Peki, Saruhan Elf'in ölmesi halinde başına gelecekleri biliyor musun?"
Akça, ölüm kelimesini duyunca kalbi korku ile atmaya başladı. Kavga bir şeydi ama cinayet başka bir şeydi. Hem de kavganın sebebinin kendisi olduğunu düşünürse bu daha da kötüydü.
"Tahmin ediyorum." dedi Baybora. Sesi hiç de kaygılı çıkmıyordu. Hatta neredeyse umursamazdı.
Pars keyfisiz ve zorlama bir tebessümle başını olumsuz bir şekilde salladı.
"Ölmesini hiç mi umursamıyorsun?"
Esmer oğlan derin bir nefes alıp verdi. "Niyetim onu öldürmek değildi. Bana meydan okuyan aslında oydu."
"Doğru söylüyor." dedi Akça ama Pars'ın sert bakışlarına maruz kalınca süngüsüz düştü. Daha önce bu kadar ürkütücü bakış atan bir insanla hiç tanışmamıştı. Her bakış insanın ruhuna sert bir darbe gibi iniyor, cesaretini söküp atıyordu. Anlaşılan bu bakışlar bir tek Baybora'nın üzerinde işe yaramıyordu veya Baybora bunu göstermeyecek kadar iyi şekilde duygularını saklıyordu?
"Bunun için disiplin kurulu karşısına çıkacaksın ve besbelli ki yine kovulacaksın." dedi Pars. Akça bir hamle yapınca gözleri ile susması için uyardı. Ve devam etti. "Saruhan'ın sağlık durumuna göre de diğer her şey belli olacak."
Akça yavaş yavaş sinirlenmeye başlamıştı. Pars onu görmezden geliyor ve konuşmasını dinlemek dahi istemiyordu. Adam yerine konmamaktan hoşlanmamıştı. Sonuçta yaşı kaç olursa olsun, bir öğrenci de olsa bir bireydi ve konuşmasını dinlemek zorundaydı. Saygı, sadece büyüklerin hak ettiği bir olgu değildi. Ellerini yumruk yaparak sıktı. Kendine hakim olmaya çalıştı ama sonunda dayanamadı.
"Saygı herkesin hak ettiği bir olgudur, hocam!"
Pars ve Baybora afallamış bir yüzle kıza döndü.
"Anlayamadım?" dedi Pars. Şaşkınlık sesine de yansımış, hafif titrek çıkmıştı.
"Saygı diyorum, saygı! Buraya bostan korkuluğu olmak için gelmedim. Olayın ortasındaydım ve baştan sona her şeye vakıfım. Bırakın da konuşayım!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalet Lise [Hayalet Serisi #1] (Kitap Oldu)
Werewolf#1 03.09.2016 #ÖneÇıkanHikaye * İlk kitap, gerilim ve korku unsurları içerebilir(cin gibi varlıklardan korkuyorsanız.) Akça, babası tarafından büyütülmüş, kendi halinde genç bir kızdır. Hayata dair çok tecrübesi yoktur ve bu onu rahatsız...