Geldik yeni bir bölüme daha! Resimde Berkut, Akça'nın babası var.
Oy ve yorumlarınız ile beni şımartabilirsiniz, sıkıntı yok. :)
GÜNCELLENDİ.
________________
Akça odasından öyle bir fırladı ki olimpiyatçılara taş çıkarırdı. Kahvaltıdan sonra lavaboya kısa bir mola için girip arkadaşlarını önden yollamıştı ama kısa mola uzun molaya dönüşmüştü. İlk dersi ise yedi dakika sonra başlıyordu. Bir ara yurt sorumlusu Meryem Hanım'ın kendisine seslendiğini duydu ama ne dediğini anlayamadı. Zaten durup dinleyecek vakti de yoktu.
Lise binası, yurtların batı kısmından birkaç yüz metre ilerisindeydi. Oldukça geniş çaplı ve biraz labirent havası veren bir iç yapısı vardı. Zaten yarısı doğal büyük taşlardan yapılmış kalan diğer yarısı ise dağın içi oyularak inşa edilmişti. Burasının nasıl yapıldığını gerçekten bir merak konusuydu. Lise oldukça eskiydi ve dağın burasına herhangi bir inşaat arabasının çıkabileceğinden şüpheliydi. Yine de zaman içerisinde tadilatlardan geçmiş ve teknolojilerin nimeti ile donatılmıştı. Bu yüzden eskinin ve modern dünyanın birleşimi gibiydi ki uyumlu bir görüntüsü vardı.
Akça binanın giriş kapısının önünü kaplayan mermer zemine zıpladı ama gereği gibi uzun bir adım atmak yerine kısa bir adım attığı için tam ucuna denk gelip ayağı kaydı.
"Allah!" dedi Akça ve sanki yavaş çekim gibi düşüşünü izledi. Gözlerini kapatarak kaçınılmaz sona kendini hazırladı. İlk günden bir yerini kırıp çatlatacaktı. Lakin düşmedi. Aksine oldukça sıcak ama zeminden daha yumuşak bir şey beline destek oldu. Gözlerini açınca altın sarısı gözlerle karşılaştı.
"İyi misin?" dedi genç adam, kızı belinden tutmaya devam ederek.
Akça ağzı yarı açık oğlanı süzdü. Saçları buğday rengiydi ve gözleri altın sarısıydı. Yüz hatları keskin ve bakışları sertti. Grinin bir tonunda cepkenli bir takım elbise giymişti. Akça nedense cepkenli takımların erkeklere yakıştığını düşündü. Bu adama ise yakışmaktan da öte oldukça çekici göstermişti. Ya da zaten olan bir şeyi ortaya çıkartmıştı. Gülümseyince dudaklarını kenarında beliren gamzeleri yüz hatlarını yumuşattı. Genç adam doğrulması için yardım etti. Akça iki ayağı üzerine sağlam basınca yüzünü astı. Adamın iki metreye yakın boyu ve geniş omuzları vardı. Meylis'in yanında cüce ise bu adamın yanında hobbit gibi durmuştu.
"Teşekkür ederim, iyiyim."
"Güzel. O zaman bir daha bastığın yere dikkat et." dedi mesafeli bir ses tonuyla. Saatine baktı. "Derse gecikeceksin."
"Ah, evet. Tekrar teşekkürler."
Akça afallamış bir şekilde dersliğin yolunu tuttu. Az önce oldukça sıcak bir ortam var iken bir anda ortam soğumuştu. Adamın gelgitleri vardı herhalde. İlk defa gördüğü biriydi. Yeni öğretmen olduğu belliydi. Zaten bir iki senede bir öğretmenler değişiyordu. Çünkü buranın eskileri oldukça yaşlıydı. Emekliliklerini doldurur doldurmaz ayrılıyorlardı.
Binanın zemin katı oldukça genişti ve aşağı kata inen birkaç kat daha vardı. Zemin katında müdür ve yardımcıları; öğretmenler odası dışında revir, rehber öğretmenin odası ve kütüphane vardı. Binanın sadece giriş tarafına bakan kısımlarında pencereler olduğu için diğer taraflar yapay ışıkla aydınlatılıyordu. Fakat havalandırma muazzam iyiydi. Bu konuda hiç sıkıntı çekilmiyordu. Okul yönetimi de derslikleri ağırlıkta pencereli kısımlara taşımaya özen göstermiş, diğer kısımlarda da uygulama derslerinin yapılmasını uygun görmüşlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalet Lise [Hayalet Serisi #1] (Kitap Oldu)
Hombres Lobo#1 03.09.2016 #ÖneÇıkanHikaye * İlk kitap, gerilim ve korku unsurları içerebilir(cin gibi varlıklardan korkuyorsanız.) Akça, babası tarafından büyütülmüş, kendi halinde genç bir kızdır. Hayata dair çok tecrübesi yoktur ve bu onu rahatsız...