Bölüm 4: Saldırı

11K 794 120
                                    

Selamünaleyküm canlar,

Yavaş yavaş hikayemize giriş yapıyor ve karakterlerimizi tanıyoruz. Resimde MELODİ var, su perimiz. Güzel, değil mi? :)

DİPÇE: Bu arada bugün belki bir bölüm daha ekleyebilirim, kesin değil ama aklınızda olsun. ;)

_______________

Akça ve Ecmel kol kola girmiş taşlı yolda ilerliyordu. Teneffüsün 10 dakikasını sınıfta yemişlerdi bile. Ağır bir dersten sonra temiz hava almaya ihtiyaçları vardı. Melodi de Meylis'i tekrar revire götürmüştü. Gerçekten de midesini üşütmüştü ama okulun ilk günü olduğu için tüm derslere girmekte ısrar etmişti.

Okul, doğa ile uyumlu bir şekilde inşa edildiği için bahçesi de insan dünyasındaki okullara benzemiyordu. Yemyeşil ova üzerine kurulu binalara ulaşmak için gene buraya ait taşlardan yollar döşenmişti. Yeşilliklere büyük yastıklar konur böylece öğrenciler temiz havanın ve yeşilliğin tadını çıkartırdı ama sonbahar mevsiminde oldukları için şu an böyle bir şey yoktu. Dağlık bir bölgede oldukları için de hava Antalya, Merkez'den çok daha soğuk ve rüzgarlıydı. Herkes Ocak ayında dağlara kar yağmasını bekliyordu. Çünkü hafta sonlarında okul, Saklı Kent'e kayak yapmak için gidiyordu.

"Ateş rengi gözler?" dedi Akça. "Sürü liderlerinin gözleri öyle değil miydi? Bu çocuk sürü lideri mi?"

"Bilmiyorum. Her ülkede Bozkurt Meclisi vardır. Meclis, ülkedeki bölgesel sürü liderlerinden oluşur. Uluslararası Soy Meclisi de bu meclislerin atadıklarından oluşur. "

"Baybora 19 yaşında. Gözleri sürü lideri olduğunu doğruluyor. Bu kadar genç yaşta ortaya çıktıklarını bilmiyordum."

"Türkiye'nin Bozkurt Meclis'inin başında şu an yaşlı bir adam var. Başkurt. Sürü liderleri, seçildikten sonra gerçekleşen bir ayin sonrası bu göz rengini alır. Fakat Başkurt olmak için doğmak gerekir."

"Oha!" dedi Akça." Yani bu oğlan sonraki başkurt mu?"

Ecmel sıkıntılı bir iç çekti. "Sanırım öyle. Hiyerarşide üstümüzde. Melodi haklıydı, asla bulaşmamamız gerekir. Gerçi senin için sıkıntı olmaz da benim için olur."

Akça arkadaşının sözüne alınmıştı ama belli etmedi. Ne diyebilirdi ki? Söylediğinde haksız değildi. Nefret ediyordu ama maalesef kendisi Bastırılmış Gen idi ve bu türe girenler doğaüstü dünyaya bağlı yaşamak zorunda değildi ama diğer herkes Doğaüstü Varlıklar Meclislerine uymak, söylediklerini yerine getirmek mecburiyetindeydi. Şakları yoktu. As üst ilişkisi sıkı bir şekilde uygulanıyordu. Asilik veya ona benzer bir şey yapmanın imkanı yoktu.

Doğaüstü Varlıklar Dünyası'nı yönetenler gizlilik ve barışın sağlanması konusunda çok katı ve kesin hükümler koymuşlardı ve hoş görü nedir bilmiyorlardı. Meylis'in deyişine göre eğer soy kütüğüne mensup biri bir sorun çıkartır da Soy Meclisi buna çözüm bulamaz ise Uluslararası Ortak Soy Meclisi devreye giriyordu ve o da çözüm bulamaz, zafiyet gösterir ise o zaman da tüm Soy Meclisleri bir araya gelip Olağanüstü Meclisi kurup müdahale ediyordu. Bazen çok acımasız davrandıkları da oluyordu. Gerekirse o meclisi yok etmeye kadar iş giderdi. Çünkü kimse soylar arası bir savaşın olmasını istemiyor ve bunun önüne geçmek için de ne gerekiyorsa yapıyordu.

"Bu meclisler, mecbur kaldıklarını düşünürler ise koca bir aileyi veya soyu yok edecek kadar gaddar olabilir." demişti Meylis iğrenerek.

Akça kızın, muhalif yapısı yüzünden, biraz abarttığını düşünse de alması gereken mesajı almıştı.

"Yapacak bir şey yok."

Hayalet Lise [Hayalet Serisi #1] (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin