"GARİP MEKAN"

137 25 21
                                    



Yaptığımız, inşa ettiğimiz, yazdığımız, düşündüğümüz ve keşfettiğimiz her şey unutulacak ve tüm bunlar boşa çıkacak.


John Green-Aynı Yıldızın Altında




Bir elimle kaçmasını istemediğim umudumu tutar gibi avucumun içine sokuşturduğum kağıdı biraz daha sıktım.Boşta kalan diğer elimi de saçlarımda gezdirirken ayaklarımın altımda kalan parçalanmış duvar kalıntılarına basarak ilerlemeye çalıştım.Yaklaşık iki saattir otobüs ve taksi girmeyen bu yasak ve harabe bölgede avucumda ki kağıtta yazan adresi arıyordum fakat şu ana kadar bir iz dahi bulamamıştım.Kopmuş ve her yere dağılmış moloz parçaları ayağımın altından hızla kayıp giderken tekrardan yalpaladım.Sokak lambalarının kendine yetecek kadar cılız ve solgun ışık verdiğinden ayak ucumu karanlıkta zar zor görüyordum.Yürümeye devam ederek dengemi kollarımı açarak sağladım.Ecel terleri dökmüştüm sanki. İlerlediğim sokakta beni tepeden seyre dalmış ay gecemin karanlığını beyazlatmaya çalışırken gözlerimin karanlığa daha çok alışmasına izin verdim .Bakışlarımı etrafta gezdirirken derin nefes verdim.Yorulduğumu verdiğim nefesle daha iyi anlamıştım.Bedenimi kısa süreliğine yorgunluktan ayrılmak, dinlendirmek amacıyla molozlara basarak karşımda duran duvara dayama düşüncesiyle ilerledim.Karanlık, soğuk ve yorucuydu gece.Sırtımı soyulmuş duvarlarla yeni bir desen çıkaran binanın içimi üşüten soğuk duvarına yaslarken ne kadar yorgun olduğumu fark ettim.Gözlerimi kıstım ve gecenin kapattığı, sokak lambalarının aydınlatmaya çalıştığı etrafıma baktım. Her yer perişan durumdaydı sanki büyük bir savaşa tabii tutulmuş mahalle gibi.Bunu yaslandığım duvardan etrafa soluk soluğa bakarken daha iyi anlamıştım.Boylu boyunca uzayan sokakta tek bir tane sağlam bina yoktu.Yıkılmış, pencereleri kırılmış, demir dış kapılar sökülmüş, kırık dökük kullanılamaz hale gelmiş binalar üzerinde koskoca grafitiler sanat atölyesinde gibiler sergileniyordu adeta .Gece olmasına rağmen fark edebiliyordum çünkü ilerlediğim sokakta lambaların birbirleri ile arası çok yakındı.İçime ocak ayının soğuk havasını çektim.Titreyen bedenim beni sıkıyor, fazla geliyordu.Şimdi de olduğum yerde ayaklarımdan başıma doğru çıkan ağrı beni daha hızlı hareket etmem için uyarıyor gibiydi.İlerleyen saatlerin bu kadar sakin olmayacağını ima edecek gibi.Burada ki her saniyemin çok önemli olduğunun farkındayım aslında ama işe nereden başlayıp devam etmem konusunda karar veremiyordum.Buna rağmen emin olduğum tek konu vardı..Gece yarısı olmadan ve o kızı bulup buradan gitmeliydim.O kız.Gölge.Yutkundum.Ürperen bedenim yüzüme çarpan ocak soğuğuyla bedenimi titretti.Kendine koyduğu lakabı bile ürperticiydi.Ne kadar bu işi yapmak istemesem de olacaktı.O kız bugün bulunacaktı.Elimde tuttuğum kağıdı hışımla sıktım.





Yaklaşık bir haftadır Sedat Beyin kızı için tasarladığı o villada kızın geri dönmesi için beklemiştim ama öyle olmamıştı.Normalde böyle olmaması gerekirdi.Yapılan araştırmalar ve benim üniversite öğrenim sürecimde bana anlatılan şeylerden birisi de eğer psikolojisi bozuk yada akli dengesi yerinde olmayan bir hastaya bir şey(kötü) yaşattıysanız intikam almak için mutlaka geri döner.Hatta bu cümlenin aynısını üniversite kütüphanesinde tek başıma çay içerken kalın kitapta okuduğum an ile gözümün önüne gelmişti.Bir kaç dakika o anılar, üniversite sürecinin içinde gezindim.Beni anılar içinden tereyağ'dan çekip alan şey tok bir bağırış sesiydi.Anılardan ayrılıp etrafıma korkulu gözlerimi kırparak baktım.Yutkundum.Kimse yoktu etrafta.Burada kimsenin yaşayacağını düşünmüyordum ama duyduğum ses bunun tam tersini söylüyordu.Her yer harabe gibiydi.Burada bir insan nasıl yaşayabilirdi ki?.Olduğum yerde donmuş gibi dururken tekrar tok bir ses doldurdu kulağımı.Azarlıyormuşcasına gökyüzüne haykırıyordu.Gitmek ve gitmemek arasında merak duygusu beynimi karıştırdı.Aslında bağırışı kendime, beni fark ettiklerini de düşünmüştüm ama ses uzaklardaydı sanki.Yakın gelmiyordu kulağıma.Önceki seferde bir bağırıştan dolayı bir şey yapmıştım ve sonuç buradayım.O kızı bulmak için buradayım.Karışan kafamı olumsuz anlamda salladım.İçimde ki bu merhamet yada her neyse olan bu duygu bana gittikçe büyüyen bir bela olacak gibi duruyordu.Ocağın keskin soğuğu ciğerlerime taş gibi inse de silkelenerek omuzlarımı dikleştirdim ve sesin geldiği yöne ilerlemeye koyuldum.Moloz parçaları arasında yürümeye devam ettim.Ama hala görülen bir şey, olay yoktu.Etrafıma aydınlatan sokak lambası ve ay ışığından başka.Sesin geldiği yöne ilerlediğim sokak normal bir sokaktı.Herkesin yaşayabileceği gibi büyük kaldırımlar, sıra sıra dizilmiş evler düz bir yol.Fakat şuana kadar perdesi olan bir pencere, cam görmemiştim.Her yer gecenin karanlığında olabilirdi ama bunu aydınlatan cılız sokak lambaları ve ay vardı.Bazıları terk edilmiş kötü ve rutubetliydi evet ama bazıları sağlamdı.Dışarıdan bakıldığında bir hasarı gözükmüyordu.Binaları inceleyerek ilerlerken çok ta uzak olmayan silah sesi duyuldu.Silah.Etrafa baktım hemen.

Islak KelebekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin