Gündüz düş görenler, sadece gece düş görenlerin kaçırdığı pek çok şeyin farkındadır.
Edgar Allan Poe
Bu sefer rüya olmayan rüyada değil, gerçek olan gerçekteydi oğlan. Yolculuğum tam anlamıyla başlamadan bitti diye düşündü.
Ancak, silahını doğrultmasına fırsat kalmadan adamın suratındaki sırıtış, aynı ölçüde korkunç bir ifadesizliğe dönüştü. Çok geçmeden de boş bir çuvalmışçasına yana devrildi. Gerisinde elinde adamın omurilik soğanını ezdiği irice bir taş olan kadınla gözlerini şaşkınca yerdeki bedene dikmiş olan adam vardı.
Kadın başından aşağı bir kova su dökülmüşçesine irkildi, silkinerek elindeki taşı yere attı. Oğlana dönerek sıcacık gülümsedi ve "Teşekkürler." Dedi. Minnettarlığı sesine de yansımıştı. Ben bir şey yapmadım ki kelimeleri ağzından çıkmadı oğlanın. Ölümün kıyısından dönmüştü, yine.
Artık eskisi kadar korkak görünmeyen adam da yanlarına gelerek teşekkür etti ve kadının elinden tutarak "Hadi, beklediği arkadaşları gelmeden gidelim." Dedi. O sırada bir takım ayak sesleri duydular. Yoldan beş adam onlara doğru geliyordu.
Oğlan "Çok geç" diye fısıldadı. Oğlanın dostça omzuna vuran kadın, eşyalara eğilmiş adama döndü, "Çantaları boş ver, hemen şimdi gidelim." dedi.
Adam başıyla onaylayınca sık ormana yöneldiler. Görmeyen gözlerle uzaklara dalmış oğlan kıpırdayamadı. Biraz önce yaşadıklarının şokunu üzerinden atamamıştı daha.
Adamlar bir şeylerin ters gittiğini anlamışlardı. Aralarında hararetli hararetli konuşuyor, adımlarını hızlandırıyorlardı.
Ormana girmek üzereyken kadın, oğlanın hala aynı yerde dikilmekte olduğunu fark etti. Sevgilisinin elini hafifçe sıkarak bıraktı ve geri döndü. Oğlanı omuzlarından tuttuğu gibi kuvvetlice sarstı. Göz göze geldikleri an avazı çıktığı kadar "Koş!" diye bağırdı. Oğlan, o zaman kendine geldi. Ormanın içinde kaybolmak üzere olan çifte son kez baktı ve bisikletine doğru koştu.
Adamlar epey yaklaşmışlardı. Ama, yerde yatan arkadaşlarının durumunu kontrol etmek ve ters yöne giden kaçakları nasıl takip edeceklerine karar vermek üzere kısa bir süre durakladılar. Bu, oğlanın işine yaradı.
Çalıları yara yara mola verdiği açıklığa ulaştı. Çantasını sol omzuna attığı gibi bisikletine atladı. Yola çıkarken arkasına baktı. Ağaçların arasında kimse gözükmüyordu ama bağırışlar duyuluyordu.
Oğlan bisikleti olduğu ve yokuş aşağı yol aldığı için şanslıydı. Yoksa yaralı ayağıyla kesin yakalanırdı.
Kalan yolu fazla sorun yaşamadan tamamladı. Birkaç insana rastladı ama yanlarına yaklaşmadı. Evi kenar mahallelerin birindeki üç katlı bir apartmanın ikinci katındaydı. Apartmanın demir giriş kapısının önüne geldiğinde etrafı dinledi. Görünüşe göre diğer katlar boştu ya da insanlar hiç ses çıkarmıyordu.
Anahtarı kilitte çevirdi ve bisikletiyle birlikte içeri girdi. Her ihtimale karşı, belki de saklanan biri vardır diye bisikletiyle birlikte merdivenleri sessizce tırmandı.
İşte gelmişti. Doğmadığı ama büyüdüğü yer. En mutlu zamanlarının da en hüzünlü zamanlarının da geçtiği yer. Nostalji hissiyle kalbi ağırlaştı. Amacını hatırlayarak yoğunlaşmış duygularını üzerinden attı. Ev, bıraktığı gibiydi. Kimsenin yağmalamamış olmasına sevindi.
Ananesinin ne kadar kızdığını hatırlayarak spor ayakkabılarını dış kapının önünde çıkardı. Pencereler son birkaç aydır hiç açılmadığı için evde ağır bir koku vardı. Havalandırmak için oturma odasının camını araladı. Oradan ananesiyle dedesinin yatak odasına geçti. Eski ahşap dolap oradaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurt Masalı
FantasySonsuz bir alacakaranlığın daha önce hiç anlatılmamış öyküsü... Kütülüğün babası Şeytan Kral tarafından belirsizleşen sınır... İnsanlar karanlıktan korkarlar. Çünkü karanlıktan daha iyi bir kamuflaj yoktur. Geceleri özellikle kötüler hiç uyumaz. Bas...