5 - How?

632 85 54
                                    

Eğer tembel bir insansanız, yapacak bir işiniz ya da yetişmeniz gereken bir yer yoksa; sabahın köründe kalkmanız için başınızda çığrınan bir meleğiniz olmadığı için kendinizi şanslı sayabilirsiniz.

"Defol git dedim sana lanet olası! Uyumak istiyorum."

Yastığı kafamın üstüne koyup iki yandan bastırdım ve sesini bastırmaya çalıştım. Her gün düzenli olarak uyuduğum 12 saatlik rutinimi bozmaya niyetim yoktu. Ama melek bozuntusunun sesiyle bu pek de mümkün olmuyordu.

Sonunda sesi artık boğuk geliyordu ve ve gözlerim kapanmaya başlamıştı.

"GÜNAYDIN UMUTSUZ!!!!!"

Kafamın içinde yankılanan sesle bir anda yastığı kenara fırlatıp yorganı ayağımla tekmeleyerek yatakta oturur pozisyona geçtim. Zorlukla açtığım gözlerimi ovaladım ve yanımdaki varlığa baktım. Hoseok kafasını yana eğmiş, ellerini arkada kavuşturmuştu. Küçük çocuklar gibi iki yana sallanıp duruyordu.

"Sen ne yaptın?"

Hoseok sallanmayı durdurdu ve gelip yatağın ucuna oturdu. Hiçbir şey söylemeden ufak bir kıkırdama ile karşılık verdi. Ne var yani çok mu komikti şimdi birisini bu şekilde uykudan uyandırmak?

"Söylemem. Sır."

İfadesiz bir suratla soğuk bakışlarımla yüzüne bakmıştım. Tatlı yüzüne. "Ne tatlısı Yoongi. Kendine gel. Onun bir an önce gitmesi gerekiyor." diye düşünmüştüm. O an farkında değildim ama ne kadar iyi bir yalancı olduğumu unutmuştum. Kendi yalanımla kendimi bile kandırabiliyordum.

Elimi saçıma atarak karıştırdım. Diğer elimle çıkması için kapıyı işaret ettim.

"İzin verirsen giyinmek istiyorum."

Giyinmekten kastım bir pijamayı değiştirip diğerini giymekti. Ayağa kalkıp dolabımın kapağını iki yana açtım ve elime geçirdiğim ilk takımı aldım. Arkamı döndüğümde, Hoseok hala yatakta oturuyordu. Hoşnutsuz olduğunu belirten bir ifadeyle kafasını iki yana salladı.

"Hayır, onlar olmaz. Bırak onları."

Önce uyku, sonra kıyafetlerim. Yaşam tarzıma karışılmasından pek hoşlanmıyordum. Aslında hiç hoşlanmıyordum. Umut vermek için gelen bir melek olması umurumda değildi.

"Neden olmazmış? Gezmeye gitmiyorum ki süsleneyim. Çık şimdi."

Oturduğu yerden işaret ve orta parmağını birleştirerek dün yer için yaptığı hareketin aynısını yaptı ve elimdeki pijamalar odanın bir köşesine fırladı.

Mızmızlanan çocuklar gibi iki elini yumruk yaptı ve bana bakıp dudaklarını büzerek söylenmeye başladı.

"Hadi ama Yoongi-ah, dünyayı çok merak ediyorum. Gezdir beni."

"Hayır."

Kesin bir dille reddetmiştim. Çıkıp gezmeyeli uzun zaman olmuştu; insanlarla konuşmak ne demek unutmuştum ve doğanın rengini bile zar zor hatırlıyordum. Önceden ormanda yaptığım gezintilerin verdiği huzuru anımsadım. Kafamı iki yana sallayarak düşüncelerimi dağıtmaya çalıştım.

Nasıl pozitif bir enerji yayıyorsa, olmadık şeyler düşünürken buluyordum kendimi.

Hoseok bir anda yanımda belirmiş, iki eliyle bir kolumu sıkarak bedenimi sarsıyordu. Tepkisizce yerimde durmayı tercih etmiştim.

"Hadi ama hadi, lütfen yalvarırırım."

Daha fazla söylenmeye dayanamamıştım, bütün gün onun yalvarmasını dinleyeceğime gider iki saat onunla gezerdi. Yapması zor bir şey değildi. Dayanabilirdim sanırım.

"Tamam gideceğiz. Ama bir şartla."

Hemen kolumu bıraktı ve heyecanlı bir şekilde beklentiyle suratıma baktı.

"Kabul. Her neyse kabul."

"Az önce ne yaptığını söyle bana. Kafam patlıyordu."

Ses o kadar yüksekti ki.. Ama buna rağmen kulaklarımda hiçbir ağrı hissetmemiştim. Sadece başım zonkluyordu.

"Aklına girdim."

"Tamam. Şimdi çık da giyineyim."

Ona belli etmesem de, gerçekten sinirlenmiştim. Aklıma girebiliyorsa, kim bilir başka neler yapabilirdi? Benden güçlü olan kimseden hoşlanmıyordum, üzerimde isteğim dışında etkisi olmasına sinir oluyordum. Daha önce kimsenin karşısında zayıf düşmemiştim ve bunun bu şekilde olması sinir bozucuydu.

Ya anlamamıştı, ya da anlayıp da anlamamazlığa vermişti bilimiyorum, ellerini sevinçle çırparak seke seke odadan çıkmış ve arkasından kapıyı çarparak kapatmıştı. Evimin içinde olumlu duygu gösterileri istemiyordum, ama ona dur da diyemiyordum. Desem bile anlayacağından şüpheliydim.

Şu akla girme olayı, canımı sıkmıştı.

"Ben de sana gireceğim göreceksin girmek ne demekmiş.." diye homurdandım kendi kendime.

"Seni duyabiliyoruuuum!" diye bağırdı içeriden.

Lanet olsun, ondan nasıl kurtulacaktım?

-----------------------------------------------------------
Yunni'nin günü bomb*k...

-----------------------------------------------------------Yunni'nin günü bomb*k

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Love you all♡
-----------------------------------------------------------

Your Hope, Your Angel (Yoonseok MiniFic)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin