7 - Dark&Light

585 76 43
                                    

Anlatana kadar, farkında bile değildim. Böyle oluşumu hep sebepsiz sayıyordum; kendimden nefret etmek dışında. Aslında başkalarına duyduğum bütün olumsuz duyguları kendime nefrete çevirmiştim.

Hoseok gülümseyerek elimden tutmuş, kafasını her şey iyi olacak dercesine sallamıştı. Beni yol boyunca çekiştirerek bir nehrin kenarına getirmişti. Zaten bu konuda istekli değildim, hala etraftakiler bana rahatsızlık veriyordu.

Getirdiği yerde insan olmadığını görünce derin bir nefes alıp verdim. Hoseok'un saçının kokusunu içime çektiğimden beri, aldığım her nefes onun gibi kokuyordu. Etrafta gördüğüm bin bir türlü renkli çiçeklerin kokusunu almak mümkün değildi. Sanırım uzun zaman sonra, ilk defa bir şeyden hoşnut kalıyordum.

 Sanırım uzun zaman sonra, ilk defa bir şeyden hoşnut kalıyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Tahta iskelenin üzerine oturduğumuzda güneşi karşımıza almıştık. Su, güneş yüzünden parlıyor ve gözlerimi kamaştırıyordu. Elimi kaldırarak gözlerime ışığın gelmemesi için siper ettim. Hoseok elimi tekrardan tutarak indirdi. İkimizin kenetli elleri, ortamıza düşmüştü.

"Güneş iyidir Yoongi. İçini ısıtır. Seni ilk gördüğümde 'Çok soğuk bakıyorsun.' deyip titremiştim hatırlıyor musun? O gerçekti. Olumsuz duygular, üşütür beni. Çünkü en ışıktan yapıldım."

Boştaki eliyle bana güneşi, parlayan suyu, ve yeşillerle dolu çevreyi gösterdi.

"Senin de ışığa ihtiyacın var."

Başımı öne eğip mırıldandım.

"Ben karanlığımda mutluyum."

Elini kalbimin üstüne koydu ve istemsizce kalp atışlarımın hızlandığını hissettim. Heyecanlanmamı gerektirecek hiçbir şey olmamıştı ya da düşünmemiştim. Kendi bedenimin yaptıklarına anlam veremiyordum.

"Derinlerde, sen de istiyorsun. Görebiliyorum. İç sesin, haykırarak kurtulmak istediğini söylüyor bana."

Yüzümü anlamazcasına buruşturmuştum. Ne olduğumu ve ne olabileceğimi bilmiyordum. Acınası bir durumdaydım. Beni bu hale getirdikleri için, iki ayaklı canavarlardan iyice nefret etmeye başlamıştım.

Uzatmaya ya da naz yapmaya gerek yoktu. Anlatana kadar, Hoseok'un beni rahat bırakmayacağını biliyordum. Aklıma girmeyi değil, ağzımdan çıkan kelimeleri duymak istiyordu. Bu isteğini de gerçekleştirmek için sonsuza kadar uğraşabileceğini görebiliyordum.

Kısık bir sesle konuşmaya başladım.

"İnsanlar... Onlarla hep kaynaşmaya çalıştım. Bir evlat, bir arkadaş, bir dost, bir sevgili, bir abi olmaya çalışmıştım. Hep iyi niyetliydim, hep de iyi biri olmaya çalıştım. Ama büyük bir çoğunluğu beni yanlış anladılar. Benden her uzaklaşmak istediklerinde değiştiğimi söylediler.

Felsefeyi, edebiyatı çok severdim. Bu durumlarda bu yüzden aklıma nerede duyduğumu anımsayamadığım, ama çoğunlukla beni anlatan şu söz gelirdi.

'İnsanlar birilerinden eskisi gibi yararlanamadıklarında, onların değiştiğini söylerler.'

Doğru. Özellikle arkadaşlıklarımda, çok yaşamıştım bu durumu. Ne yazık.

Üniversitede okurken, derecelerim kendi çapımda iyi sayılırdı. Minik bir arkadaş grubum vardı, hemen hemen her gün gezer tozardık. Şakalaşmalar, dedikodular, saçma sapan sohbetler... senenin başından beri çok yakın olduğum bir arkadaşım bir anda bana soğuk davranmaya başladım.

Gelip geçicidir dedim, fazla üstüne düşmedim.

Bir gün benimle konuşmak istediğinde, ki ayağına çağırmıştı, yurda geldiğinde konuşabileceğimizi söylemiştim. Madem öyleydi, baş başa konuşmak daha iyiydi. Özel bir konuysa, kimsenin duymasına ne anlam vardı ki?

Konuştuğumuzda ise ağzından çıkan her kelimeden kıskançlık, fesatlık, egoistlik akıyordu. O an sadece susarak onu dinlemiştim, söylediği saçma şeylere herhangi bir karşılık vererek gereksiz yere uzatmak istememiştim.

Ben onun hareketlerini içimden sorgulamıştım, çoğunlukla olumsuz şeylerdi bunlar. Ama her ne kadar hoşuma gitmese de, güzel anıların hatırına sineye çekip devam etmiştim. Bir anda gelip, sanki her şeyi becerip bir kenara atan benmişim gibi konuşuyordu.

Hayat felsefem; "Umurumda değil."

Bu yüzden konuşmasının arasında elimle dur işareti yaptım.

"Bitti mi? Yemeğe gideceğim."

Cevap beklemeden kalkmış, ve geride sinirli bir insan bırakmıştım.

Ama ben bir şey yapmamıştım ki, kendi kendine durduk yere olay çıkartması akıl alan bir şey değildi. Kendi kendine yarattığı kavgasını devam ettirmeyecektim. Herkes kendi yoluna eski dostum.

İnsanların bana baktığında hissettiklerini anlayabiliyordum.

'Ne kadar da başarılı. Nasıl böyle olabiliyor?'

'Dış görünüşü mükemmel. Kız arkadaşı terk etmiş. Acaba ibne mi?'

'Müziğe yeteneği olduğunu duydum, onun yerinde olsam bir saniye durmazdım.'

İşte bütün bu ilgi, beni diğer insanlardan üstün görme çabalarını sevmiyordum. Ben de iki gözü, iki kulağı, bir burnu bir ağzı olan normal bir insandım. Hiçbir zaman egoist olmamıştım ve olmak da istemiyordum.

Çok sıkılmıştım.

Ailemin bütün tepki ve ısrarlarına rağmen okulumu dondurdum. Yavaş yavaş insanlardan soyutlandım ve kendi kabuğuma çekildim."

Eğdiğim başımı yana doğru çevirerek, konuşmam boyunca beni izlediğinin farkına varmadığım tatlı yüzün sahibinin gözlerinin içine baktım.

"Sen gelene kadar da karanlıktaydım. Halimden memnundum. Halimden memnunum. Ama beni sürekli şüpheye düşürüyorsun. Kimse bana özel bir çaba harcamamış ya da beni tam anlamıyla anlamaya çalışmamıştı. Sonra bir anda sen çıkageldin ve işte buradayız."

Bakışlarım beklenti doluydu. Ne cevap vereceğini merak ediyordum.

O anda bir şey fark etmiştim.

Hayatımda ilk defa birinin düşüncelerini önemsiyordum.

-----------------------------------------------------------

Love you all♡-----------------------------------------------------------

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Love you all♡
-----------------------------------------------------------

Your Hope, Your Angel (Yoonseok MiniFic)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin