Toprak şirketteki işlerini neden acele ettiğini bilmeden hızla yapıyordu. Saat 18.30'u görünce arabasına atlayıp 3 senedir yalnız yaşadığı evine doğru ilerledi. Duşunu alıp makyajını tazeledikten sonra üzerine mini siyah dar oldukça cesur bir göğüs dekoltesine sahip olan elbisesini giyip altına yüksek topuklularını geçirdi. Takılarını da taktıktan sonra saate göz atmasıyla aynı anda kapı çaldı ve hemen parfümünden bir iki fıs sıkıp aşağı kata indi.
Baran tüm gün kırmızılar içindeki muhteşem göğüsleri ve elbisenin sıkı sıkı sardığı dar kalçaları hayal edip durmuştu. Şirkete döndükten sonra katıldığı üç toplantıda da zor durumda kalmış, hemen hemen hiçbir şeye odaklanamamıştı. Sonunda akşam olmuş ve ofisinde kendisine ait olan oda da duşunu alıp üzerine yeni bir takım geçirmişti. Siyahlar içindeki Baran daha karizmatikti ve çevresindeki bütün kadınlar ona hayran hayran bakmanın ötesine geçemiyordu. Çünkü bu adam ne kadar karizmatik olursa olsun bir buz dağı gibiydi ve herkes ondan çekiniyordu.
Evin kapısını kendisi açmıştı çünkü yardımcısı Hatice teyzesinin torunu rahatsızlanmıştı bu yüzden kadını erkenden evine yollamıştı.
"Merhaba." dedi adam kalın ve boğuk sesiyle. Toprak derince yutkundu. Bu adam ilahi bir varlık gibiydi.
"Merhaba, içeri gelmez misin? Çok kısa bir işim kaldı."
Baran kadını başıyla onayladı ve içeri adımladı.
"Bir şey içer misin?" Biraz ürkekçe sordu Toprak.
"Ben hallederim git ve hazırlan Toprak." Şaşkın bir şekilde kafasını sallayıp merdivenlerden çıkan kadını gözden kaybolana kadar izledi Baran. Onun yukarı çıkarken sıyrılan eteği ve sırtının o harika kalçaların hemen üzerine kadar açık olan yerlerinde gezdi gözleri.
Derin bir nefes alıp pencerenin kenarında duran içki şişelerine doğru ilerledi. Kendisine bir kadeh viski doldurup tam merdiveni gören koltuğa yerleştirdi. Gri, kırmızı ve beyaz tonlarıyla modern bir şekilde düzenlenmiş evde göz gezdirdi. Büyük bir TV, kocaman bir kütüphane ve Baran'a biraz garip gelse de kızların oynamayacağı birçok oyun cd si vardı. Duyduğu topukluların sesiyle merdivene doğru döndü.
Bu kadın Baran'ın arzudan ölümüne sebep olacaktı. Bir an önce bu kadını altına alıp kendi adını ihtiyaç içinde inlerken görmeden kendine gelmesi mümkün gözükmüyordu çünkü her geçen dakika durumu biraz daha zorlaşıyor, önündeki kabarıklık canını acıtacak duruma geliyordu.
"Ben hazırım, çıkalım mı?"
Sözlerine başladığında kadına doğru yavaş yavaş ilerliyordu Baran.
"Muhteşem görünüyorsun, Toprak." Dedi Toprak'ı kendinden geçiren o mükemmel sesiyle.
"Teşekkür ederim, sende çok hoşsun." Diye geveledi ağzında. Genç adam elinde kadehi ile kadının nefesini kendi teninde hissedecek kadar yakın duruyordu ve şuan tek isteği bu kadını belinden kavrayıp dudaklarıyla dudaklarına hükmetmek ve dahasıydı. Ama bunların hepsi için erkendi. Her şeyin zamanı vardı. Önce karşısındaki bu güzellikle konuşması, gereken şeyleri anlatması gerekiyordu. Daha sonra nasılsa istediğini elde edecekti. Kadını...
"Çıkalım, yemeğimizi yerken seninle konuşmak istediğim şeyler var.
Ama bilmiyordu henüz kazanacağından fazla kaybedeceğini.
****************************************************************************
Geldikleri restoran Boğaz'da oldukça lüks bir mekândı. Karşılandıklarında yanındaki adamın gördüğü saygıdan ne kadar tanıdık, önemli bir sima olduğunu bir kez daha anlamıştı. Siparişlerini verip yemeklerine başlarlarken Toprak bu yakışıklı adamın kendisiyle iş dışında ne konuşacağını oldukça merak ediyordu. Daha fazla dayanamadan söze girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOPRAKTA SAKLI -HANCIOĞLU SERİSİ 1-
Aktuelle Literatur-Hancıoğlu Serisi 1- Ortak bir proje, bir çift yeşil ve kahve. Heyecan, arzu, aşk, şehvet ve şefkat... Baran Hancıoğlu & Toprak Varan