"Selam, güzellik."
Dila karşısında ki bu adama hiçte pozitif duygular hissetmemişti. Önyargılı bir insan değildi. Zaten bir insanı tanımadan ona kondurulan kalıplardan daima nefret ederdi. Ancak ilk defa birine böyle kolayca bir yargıda bulunmuştu. Karşısındaki adamın giyimi iyiydi. Uzun boz rengi saçları jöle ile geriye doğru taranmıştı. Saçları, üzerine düşen ışık ile parlıyordu.
"Turgut!"
Arkada duran Selim'in kızgın gür sesi ile ikisi de ona doğru döndü. Selim, Turgut'u görünce beyninden vurulmuşa dönmüştü. Bu aptal neden buraya gelmişti erkenden. İşte Selim şimdi tamamen bir çıkmaza girmişti. Dila'yı görmesi gereken en son kişi görmüştü. Şimdi ne yapacaktı. Acaba Dila ona birşey soylemişmiydi.
"Kim bu çıtır Selim?" Turgut Dila'ya bilerek sürdündükten sonra içeri girerek kendini davetsizce koltuğa attı. Dila abisinin böyle arkadaşları olduğunu bilmiyordu. Hoş, birkaç yıldır abisinin hiç birşeyini bilmiyordu ya neyse. Adam o kadar rahatsız ediciydi ki Dila gerçektende ondan hiç hoşlanmamıştı. Hala orada olduğunu farkedince, kapı kulpunda olan koluyla kapıyı kapattıktan sonra yavaşça salonun ortasına doğru ilerledi.
Selim Turgut'un sözleri ile rahatladı. Belli ki kardeşi onunla konuşmamıştı.. Turgut onun kim olduğunu bilmiyordu. Ancak son kelimeleriyle içi öfkeyle doldu. Ağır adımlarla yanına ilerledi. "Düzgün konuş," diyerek kızgınca hırladı. Dila onun en hassas noktasıydı. Yüreğinde ki en gizli sırrıydı. Onun kalbinin yarısı değil tamamıydı.
Turgut genişçe gülümseyerek Dila'yı süzmeye devam etti. Eliyle onu işaret ederek Selim'e baktı. "Bu güzel bayanla eminim o da tanışmak ister," dedi. Selim başına gelecekleri tahmin ediyordu. Şimdi sakin olmalıydı. Bu beyni dört köşeli adamı def etmeliydi.
"Sen yukarı çık Dila," dedi uyarıcı bir bakış atarak. Bunun anlamı hemen yukarı çık ve ben söyleyene kadar ortalıklar da gözükme idi. Dila küçük yaşlardayken bu bakışların ne anlama geldiğini öğrenmişti. Ne zaman eve abisinin arkadaşları veya erkek olarak yabancı birileri gelse onlar gidene kadar tüm zamanını odasında geçirirdi daha doğrusu geçirmek zorunda kalırdı. Onlara görünmesi veya onlarla konuşması hatta yemek yemesi dahi yasak olurdu. Çoğu kimse onun varlığını dahi bilmezdi.
Abisinin bu korumacı tavrının her zaman fazla olduğunun farkındaydı ancak ona olan sevgisi kızgınlığının dahi önüne geçiyordu. Şimdi büyümüştü ancak yine de pek bir şansı yok gibiydi. Selim'e karşı gelmek çok doğru bir davranış değildi. Merakından kıvransa da başını salladıktan sonra yukarı çıktı. Turgut'un hala Dila'yı izlediğini gören Selim sinirden çıldırmış tı.
"O gözlerini oymadan çek hemen onun üzerinden!" dedi. Turgut Selim'in sözleriyle ona döndü. "Kız arkadaşın mı?" Bacak bacak üstüne atarak koltukta daha da yayıldı. "Ondan, onu saklasan iyi edersin." diyerek de sözlerine devam etti.
"Hayır, kız arkadaşım değil," dedi Selim temkinli bir şekilde onu ikna etmeye çalışarak. "Zengin bir aile dostumuzunn kızı. Borç para istemiştim. Onu buraya getirdi. Hemen yarın gidecek." Hemen aklına böyle bir yalan gelmişti. Zengin olduğunu özellikle belirtmişti. Dila'yı ne kadar ulaşılmaz gösterirse o kadar iyiydi.Selim ona yarın gidecegini de yine bilerek söylemişti. Onun peşini bırakmayacağını biliyordu. Ve bu pisliğin ona söyleyeceğini de! Bu yüzden gece Dila'yı ne yapıp etmeli ve göndermeliydi.
"Neden geldin? Buluşma gece yarısı olacaktı." dedi. Onun ne kadar boş ve gerzek bir adam olduğunu bilse de boş yere evine gelmeyeceğini biliyordu.Turgut ona dönerek alaycı bir bakış attı. "Hiç misafir perver değilsin ama. Bir kahveni içeyim dedim." Onun bu aptalca şirin halleri Selim'i daha da çıldırtıyordu. Ancak sakin olmalıydı. İhtiyacı olan en son şey sinirlenip bir pot kırmaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Aşk
General FictionNefretle başlayan bir hikaye tutkulu ve tehlikeli bir aşka dönüşebilir miydi? Nefret, intikam ve aşk aynı zamanda bir kalpte bulunabilir miydi? Dila, abisinin hataları arasından onu çekmeye çalışırken onu tamamen kaybettiğinde bütün gerçekleri görme...