7. Bölüm "Dönüş"

36 1 0
                                    

"Ne demek bu?"

Altan, yanından öfke ile ayrılan kızın peşinden çok geçmeden ilerledi. Uzaktan görünen o sessiz sakin halinin yakından alakası bile yoktu. Genç kız, sanki her an patlamaya hazır bir bomba gibiydi. Daima sinirliydi. Ancak tüm bunların yanında ürkek bir ceylandan farkı yoktu. Öfkesi onun yalnızlığını bastırdığı basit bir araçtı yalnızca. Kalbinin tamamını bir virüs gibi saran bu yeni duygular onun hayatta kalmasını sağlayan artık tek tük şeylerden biriydi.

Altan kızın asıl benliğini elbette ki göremiyordu. Onun içinde sadece saf öfke olduğunu zannediyordu. Herşey detaylarda gizliydi ancak Altan detayları asla görmezdi.

Hızla ilerleyen kızı takip ederken onun bir taksiye doğru hareket yaptığını gördüğünde adımlarını daha da hızlandırdı. Ve kızı önünde duran taksiye son anda binmeden durdurabilmişti.

Ne yapacağını önceden belirleyen Altan kararlı bir şekilde önünde duruyordu. Bu kızın uysal olmayacağını en baştan bilmeliydi.

Birkaç saniye Dila'nın şaşkın yüzüne baktıktan sonra kolundan tutarak onu ilerletmeye başladı. Birkaç adımda sesi çıkmayan kızın anın etkisi ile bilinçsizce ilerlediğinin o da farkındaydı. Zaten bu süre çok da sürmemişti. Dila'nın hırsla direneceğini anlayan Altan, onu tek omzuna kolaylıkla atarak kendi arabasına doğru ilerledi. Arabanın önünde bekleyen şoföre işaret yaparak Dila'yı kolaylıkla arabaya bindirdi. Seri adımlarla o da direksiyona geçtikten sonra son sürat ile arabayı çalıştırdı.

Dila'nın tüm çabalarına rağmen sessizliğini büyük bir sabır ile korumayı başarmıştı.

Dila, abisinin evinin önünde durmaları ile siniri, üzüntüsü ve öfkesi karmakarışık ve yoğun bir şekilde gün yüzüne çıkmıştı. Karşısında ki bu adamın ne yapmaya çalıştığını bir türlü anlamıyordu.

"Burada birkaç eşyan olmalı. Onları almak istersin diye buraya geldik. Ve..." Dila'nın onu anlamaya çalışan yüz ifadesine baktı. Cümlesini tamamlamadı. "Her neyse! Akşam özel uçak ile Türkiye de olmuş oluruz."

Önüne dönerek Dila'nın inmesini beklemeye başladı. Artık burada olmak fazlasıyla canını sıkmaya başlamıştı. Burada gereğinden fazla zaman geçirmişti. Başında olması gerektiği bir işi ve ailesi vardı. Ve şimdide himayesi altına aldığı, almak zorunda olduğu yabancı bir kız.

Dila, onun suratına uzunca baktıktan sonra sinirlerine hakim olmaya çalışarak derin bir nefes aldı. Tek kelime etmeyerek arabadan usulca indi. Karşıda ki apartmana doğru yürürken yüzünde alay dolu bir ifade peyda oldu. Bu dağ ayısı kılıklı, yobaz herif, onun dediklerini harfiyen yapacağını sanıyorsa daha çok beklerdi...

Elinde ki anahtarı sıkıca avucunun içerisinde tutarken, kapının önünde öylece duruyordu. Bedeni ayaktaydı belki ama Dila'nın tüm ruhu parçalara ayrılmış bir şekilde yerde öylece duruyordu. Buraya ilk geldiği gün o kadar korku doluydu ki! Bir daha hiç öyle hissetmemek için az dua etmemişti. Şimdi o korkunun çok daha fenasını yaşamak isterdi. Deli gibi korksa da o zaman dahi bir umut vardı. Ancak şimdi...

Anahtarı kapı deliğine geçirdikten sonra hızla içeri girdi. Daha evin içine girer girmez ev abisinin kokusunu hızla Dila'nın soluğuna tıkar şekilde tüm hücrelerine nüfus etti. O zaman soluğuna kaçan acı kütlesi, Dila'yı paramparça ederken, gözlerinden boşalan yaşlarla yere devrildi.

"Allah'ım ne yapacağım ben?"

Dila, tüm feryadını, acısını artık anlatacak bir cümle bulamıyordu. Damarlarını patlatarak, kalbini şıkıştıran bu ezici acıyı söküp atamıyordu. Geçen her anda daha da katlanıyor ve artık dayanılmaz bir hale geliyordu. Olmuyor du işte! Dayanamıyordu Dila!

Kırmızı AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin