4. Bölüm "Silah"

42 1 1
                                    


"Ne alırdınız?"

Altan, kendisine seslenen barmen ile ona baktı. Ne dediğini anlamamıştı. Tek kaşını kaldırarak sert biçimde bakmaya başladı. Barmen, bıkkınlıkla bir nefes vererek elindeki bardağı sırasına koydu. Hergün böyle tiplerle karşılaşıyormuş gibi bir tavır içerisindeydi.

"Pekâlâ, ben sana bir şeyler hazırlarım," diyerek Altan'ın olduğu kısımdan uzaklaştı. Altan şu an onunla uğraşamayacağından ve dikkat çekmemek için ona tamam anlamında kafasını sallamıştı.

Tekrar Tahir'i aradığında ulaşamıyordu. Başına birşey gelmediğinden tabiki emindi. Ona bu gibi işler vız gelirdi. Zaten Dev, ile kimse de karşı karşıya gelmek istemezdi. Arkadaşının lakabı bu âlemlerde böyle anılırdı. Tıpkı lakabı gibi dev biriydi. Normal erkeklere göre daha uzun ve daha iriydi. Ancak ona bu lakabın verilme amacı aslında bu fiziksel özellikleri değildi.

Zamanında, düşmanlarını, işini bozanları meşhur pres makinasıyla ezdiği için bu isim verilmişti. Onların bazı vücut parçalarını dümdüz yapardı. Duyanın hayal gücünü dahi zorlayan bu ceza verme yöntemi ile dev gibi ezdigi için ona 'Dev' lakabı verilmişti. Tahir, bu lakaptan ve o günlerden kurtulmak için çok acı çekmiş çok bedel ödemişti.Onu olmadığı bir insana dönüştürenlerden daima intikam almak istemişti. Kendinde veya değil, çok insanın kanına girmişti. Onları vahşice öldürmüştü. Yıllarca çektiği acılarında, psikolojik bozukluklarında hep yanında olan Altan onun feryadını duyarak hep onun yanında olmuştu. Ama herşeye rağmen arkadaşı şuan iyiydi. En azından öyle olduğunu umut ediyordu.Onun hala acı çektiğinin farkındaydı. Ancak zamanla bu kötü, vahşet dolu anılar silinmese dahi azalacaktı. Böyle olmasını umuyordu.

"Bloody Mary!"

Barmen elindeki karışımı yaptığı işten gurur duyar bir şekilde Altan'ın önüne koydu. Normalde çabuk sinirlenen biri değildi. Aksine her zaman en sabırlı olmayı başarabilen biriydi. O sabrı ve metaneti ile Dev'i, Tahir Kara'yı bile durduran tek kişiydi. Ancak şu anın stresi, gerğinliği ile şu sadece işini güzel yapmaktan memnun kalan, masum barmene dahi tahammül edemiyordu. Yine ona birşeyler söylemişti. Önüne konulan bardağa kısaca bir bakış attıktan sonra aynı ancak çok daha sert bakışları barmene yönlendirdiğinde, barmen iki elini kaldırarak onun yanından uzaklaştı.

Öfke tüm bedenine ilmek ilmek nüfus etmişti. Burada hiçbirşey den haberi olmayan masum bir köylü gibi oturmasıda cabasıydı. Önünde ki karışımda hızlıca bir yudum aldı.

"Kahretsin!"

Bu aptal barmen önüne domates suyu ile olan karşımdan, Bloody Mary vermişti. Aptal herif! Domates ve domatesten yapılmış herşeye alerjisi vardı. Ve bu şeylerden nefret ederdi. Elinin tersi ile ağzını sildikten sonra barmenin olduğunu tahmin ettiği kısma doğru ilerledi. Pek suçu olmasada sanırım şu gerginliğini atacak yeterli bir sebep bulmuştu.

"Evet, Selim...Selim Akyaz!"

Duyduğu incecik ses tonundan, dökülen isim ile aniden durakladı, Altan. İngilizce konuşuyordu ancak isimi gayet düzgün bir şekilde telâffuz etmişti. Duyduğu isimden kesinlikle emindi. Olduğu yerde durarak karşısında ki kızı izlemeye koyuldu.

"Siz burada çalışıyorsunuz. Buraya girdiğinden eminim! Lütfen bana yardım edin. Çok önemli bir mesele lütfen!"

Barmen, onun yalvarmaları ile kararsız kaldı dediği kişi kim bilmiyordu. Ancak ona yardım etmek istedi. O kadar çaresiz gözüküyordu ki.

"Peki burada bekle geliyorum hemen" diyerek hızla oradan uzaklaştı.

Altan karşısında ki kızı inceledi, istemsizce. Kız Selim'e benzemiyordu. Selim saf kan bir genden gelmişcesine saŕışınken bu kız tam tersi olarak asi bir esmerdi. Uzun saçları iri bukleler halinde beline dökülüyordu. Boyu ortalamanın üstünde olarak uzundu. Kilosu da boyuna orantılıydı. Yani ne zayıf ne kiloluydu. Yüzünü tam olarak göremiyordu. Yan profilinden bakılınca oldukça keskin yüz hatlarına sahip olduğu anlaşılıyordu.

Kırmızı AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin